(MİN-SEO'NUN ANLATIMINDAN)
Yatağımda bir tablo vardı ama süslü bir pakete sarılı olduğu için nasıl bir şey olduğunu göremiyordum.
Bir kaç dakika öylece kapının dışında kalmıştım, sadece bekledim.
-Hadi ama Min-Seo! Sakin ol!
Odaya doğru bir adım attım.
Tanrım, öleceğim..
Tabloya yaklaştığımda onu ilk önce elime almış ve incelemiştim. Yumuşak dokunuşlarım ile tabloyu ters-düz edip her tarafına bakmıştım. Evet. Normal bir tablo(?).
Titrek ellerim paketi bulunca açmaya çalıştım. Bantları yırtıp paketi üstünden sıyırdım.
Gördüğüm şey üzerine ağzımdan kısa süreli bir çığlık kaçmıştı. Bu tablo çok korkunçtu ve insana izleniyor hissi veriyordu. Tablo tamamen kırmızı ve siyah tonları ile bezenmiş ve sanırım subliminal mesaj veriyordu.
Elinde tuttuğu asa ve doğrudan karşıya bakan gerçekçi göz ile, bir insan nasıl izlenmedigini düşünebilirdi ki?
Tabloyu yırttığım pakete geri sokmaya çalışıyordum ama arkamda duyduğum tıkırtılar ile dona kalmıştım.
Arkamda kesinlikle bir şey vardı ve ben sanki onun kuklasıymışım gibi ona bağlıydım. Hareket edemiyordum, konuşamıyordum ve neredeyse nefes bile alamıyordum. Kalbim maraton koşusuna çıkmış gibi atıyor ve düzensiz nefes alıp veriyordum.
Ağzımı bile açamıyordum, nasıl konuşabilirdim ki? Arkamdaki tıkırtı kesilince boğazımı sıkan şey de gitmişti ve rahat bir nefes almıştım. Cesaretimi toplayıp arkama döndüm.
Tahmin ettiğim gibi, hiç kimse yoktu. Sadece siktiğimin bir zarfı vardı. Onu almak yerine hemen aşağı kata indim ve telefonumu çıkarıp Yun-seo'nun numarasını çaldırdım.
-Aradığınız numara bulunamamakta, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz!
Ne?! Nasıl!?
Tekrar denemiştim ama yine aynı sonuç.
Beynimi dizginlemeye çalışıyordum...
Araba anahtarlarını aldım ve direk arabama atladım. Korkudan zar zor sürebiliyordum.
10-20 dakika sonunda Yun-seo'nun evine varmıştım. Arabadan hızla inip evine doğru koştum. Korkudan kalbim ağrıyordu ve gözlerim yavaştan dolmaya başlıyordu. Ayaklarım yere çakılı kalmak isterken ben onların aksine yürümeye ve hatta koşmaya çalışıyordum.
Bahçe kapısını zar zor açtığım evin, ana kapısına doğru koşmaya başladım. Bir yandan da bağırıyordum.
-YUN-SEO!
Kapısına dayanmış, bir yandan yumruk bir yandan da zile basıyordum. Hiç beklemediğim bir şekilde kapı açılmıştı ve Yun-seo tam da karşımda duruyordu. Şok, korku, panik, sevinç ve daha sayamadığım bir sürü duygu ile Yun-seo'ya sarılmıştım. Yun-seo şaşırmıştı, şaşırması normaldi.
Beni kendisinden uzaklaştırdı ve soluk yüzüme baktı.
-Min-Seo? Noldu sana?
-Seni aradım! Açmadın kahrolası! ÖDÜM BOKUMA KARIŞTI SENİN HABERİN VAR MI!?
-Tamam, tamam sakin ol. Diyeceğim ama... Beni aradığından emin misin? Telefon çalmadı çünkü..
-E-evet, eminim. Hatta bak..
Diyip telefonumu cebimden çıkarmıştım. Aramalar kısmına girdiğimde en son aramalar kişisinde bulmayı bekliyordum. Yoktu!
-E aramamışsın ki tatlım.
-Hayır, hayır, hayır! Aradım ben! Yemin ederim ki aradım!
-Tamam şşşt sakin ol. Hadi içeri geç. İstersen yarın okula gitmeyelim ve burada dinlen. Olur mu?
-Hıhıı.
-Güzel o zaman. Hadi otur şöyle.
Beni koltuğa doğru götürüp oturmam için yardım etmişti. Zar zor yürüyordum. Aklım almıyordu cidden.
Yun-seo elinde bir bardak su ile yanıma gelmişti. Koltuğa oturdu ve bana suyu yavaşça içirdi. Suyu bitirdikten sonra derin bir nefes aldım.
-Evet, şimdi anlat bakalım ne oldu?
-B-ben eve gittim, sonra odama çıkacakken kapının altından bir zarf geldi. Onu açtığımda içinde;
"I hope you liked what was inside" yazıyordu.-Garip bir İngilizce.. Sonra ne oldu?
-Kapıyı açtım, içeride sadece paketlenmiş bir tablo duruyordu. Paketinden açtım ve-ve tablo çok korkunçtu. Kendimi izleniyor gibi hissettim. Arkamdan tıkırtılar geldi sonra. Arkama dönmek istedim *hıck* ama-ama y-yapamadım *hıck* beni k-kontrol ediyor g-gibiydi *hıck*.
Beni kendisine çekti ve ağlamama izin verdi. Ben korkumda boğuluyorken o da beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Belki de bana inanmıyordu. Ki bu dediklerimin oluru yok! İnanmaması normal...
Başımı omzundan kaldırdım ve kızarmış gözlerim ile ona bakmaya başladım.
-Bana inanıyor musun?
Bir kaç saniye düşünmüştü.
-Ben...
Telefonlarımızdan aynı anda gelen bildirimler ile lafı yarıda kalmıştı. Ne olduğuna bakmak için telefonlarımızı elimize almıştık.
-B-biliyor musun? Sana inanıyorum. Bu Min Yoongi gerçekten var.
__________________________________
Bölüm sonu..
VOTE VREE!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Are You Real?
Adventure-Kankaaghh canım sıkıldığhh. Hadi insanları işletelimm. +Knk mal mısın? ----------------------------------------- O günden sonra, Min-Seo'nun başına her ne gelecek ise, onlardan da sorumlu olacaktı Min Yoongi. *kitap kapağı bana aittir*