II

337 53 69
                                    

Annesinin inip kalkmayı sonsuza kadar bırakmış göğsüne başını yasladı Akaashi. Tek yuvasının kokusunu o, sonsuza kadar kaybolmadan önce tekrar tekrar almaya, unutmamak için zihnine kazımaya çalıştı.

Dolan gözleri, yükünü taşıyamamış en başta kesik kesik hıçkırıklarla sonrasında ise Akaashi'nin ciğeri sökülürcesine attığı çığlıklarla birlikte dökmüştü yaşlarını.

Önce en yakın arkadaşı ve şimdi de tek ailesi. Kim kalmıştı geriye?

Akaashi'nin eylemleri yüzünden annesini cezalandırmışlardı. Çünkü devrimcileri öldürürlerse halk onları kahraman olarak görürdü. Bu yüzden yıldırmaları, başlarını eğdirmeleri gerekiyordu.

Artık boğazı acıyıp ağlayacak hali kalmadığında yüzüne bakmadan yavaşça gözlerini kapattı annesinin. "Çok üzgünüm." diye fısıldadı titreyen sesiyle.

Yorganı nazikçe örttü annesinin üzerine. Sanki sadece uyuyormuşçasına huzurlu görünsün istiyordu ama ölüm öyle bariz, öyle dehşet verici bir şekilde yansıyordu ki insanların yüzlerine.

Bunu bu kadar çabuk, üstelik en çok değer verdiği insanın yüzüne bakarak hatırlaması baştan ayağa korkuyla titretti Akaashi'yi.

Savaştan tiksinmesindeki en büyük sebep de buydu zaten. Kim olursa olsun insanları yüzlerinde ölümle görmeye dayanamıyor, canı yanıyordu.

Örtüyü artık yüzünü de kapatacak şekilde nazikçe çekerken Akaashi, son kez bile bakamadı. Yine bir hıçkırık kaçtı boğazından.

En sonunda dayanamayıp odadan dışarı attı kendini ve arkasından kapıyı kapattı. Sanki o kapıyı kapatmak; savaşı, korkularını, Konoha'yı, annesini ve de ölümü o odaya sonsuza kadar hapsedebilecekti.

Yarı sendeler şekilde geçti koridordan. Nereye gideceğini bilmiyordu. Ona mutluluk veren iki insan da artık gittiğine göre kime sığınacağını bilmiyordu. Hayatında ilk kez böylesine çaresiz bir yalnızlığın içinde buluyordu kendini.

Midesinin bulandığını hissettiğinde yere oturdu Akaashi. Acıyla sıktı yumruklarını. Belki de intikam almalıydı.

Ama yapamayacağını o kadar iyi biliyordu ki. En başta zaten annesini öldüreni bulamazdı. Hem bulsa bile... Akaashi asla isteyerek öldürebilecek biri olmamıştı. Artık çok geçti hem, ne yaparsa yapsın annesi geri dönmeyecekti.

Mide bulantısının geçtiğini hissettiğinde yeniden ayağa kalktı yavaşça.

Dışarı çıkıp biraz temiz havayla kafasını toplamaya ihtiyacı vardı. Ondan sonra ne yapması gerektiğini bulurdu nasılsa.

Dış kapıya ulaştığında yerde kahverengi bir zarf gördü. Akaashi eve geldikten sonra mı yoksa gelmeden önce mi bırakıldığından emin değildi. Eve girdiğinde gözü hiçbir şeyi görecek halde değildi sonuçta.

Eğilip aldı zarfı. Üstünde kırmızı ordu mührünü gördüğünde korktuğu şey olduğunu anladı Akaashi. Açıp zarfı zaten ne yazdığını tahmin etse de içinden çıkan kağıdı okumaya başladı.

Sayın Akaashi Keiji,

Kaybınız için baş sağlığı dilemekle beraber, annenizin ölümüyle geriye vatani görevinizi yerine getirmenize engel olabilecek bir etken kalmadığını hatırlatmak durumundayız.

Bugünden itibariyle, vatani görevinizi yerine getirmek için teslim olmanız gerekmektedir.

Devamını okumadı Akaashi. Mektubu elinden bırakıp odasına çıktı sarsak adımlarla.

querencia • bokuakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin