VIII

228 43 84
                                    

Yaraları yüzünden talimlerden muaf tutuluyordu Akaashi. Hiç şikayeti yoktu tabii. Ama boş da durmuyordu. Ya o gün nöbetçi olan barakaya yemeklerde yardım ediyor ya da dışarı çıkmayıp defterine saçmalıyordu.

Talimler bittikten sonra serbest zamanda Bokuto nerede olursa olsun Akaashi'yi buluyor bir şekilde vakit geçirmeye çalışıyorlardı.

Bir gün voleybol oynuyorlarsa diğer gün gökyüzü hakkında konuşuyorlardı. Hatta bir keresinde Akaashi Bokuto'nun siyasi düşüncelerini öğrenmeye bile çalışmıştı.

İlginç bir şekilde sabit bir görüşü yoktu Bokuto'nun. Başlarına gelen kötü olayların, hayatın onlara aşmaları için verdiği engeller olduğuna inandığı için yönetimin ülkeyi savaşa sokması hakkında bir şey düşünmüyordu.

En başta Akaashi, Bokuto bunu ilk söylediğinde Bokuto'nun arkadaşlarının sırf iktidarın cebini dolduracağı bir savaş yüzünden öldüklerini, hayatın aşmaları için onlara verdiği zorluklarla ilgisi olmadığını söylemek istediyse de Batı Cephesi'ne giderkenki Bokuto'nun yüzündeki incinmiş ifadeyi hatırlayıp vazgeçmişti. Haklı olmak Bokuto'yu üzmeye değmezdi.

Hem... Bokuto'nun düşünme şekilleri çoğunlukla saçma gelse de insanlara, aslında üstünde kafa yorulduğunda mantıklı hatta zekice gelmeye başlıyordu.

Bu yüzden sesini çıkarmamıştı Akaashi. Belki de Bokuto böyle düşünerek katlanabiliyordu arkadaşlarının ölümüne.

Diğer taraftan Kuroo, ikisinin sık zaman geçirmesiyle alay ediyordu ara sıra. En başta sinir bozucu gelse de alışmıştı artık.

Bokuto Akaashi'nin yıldızları sevdiğini bildiğinden bazen gece yarısından sonra açıklığa gitmeyi teklif ederdi.

Kabusları daha iyiye gitmediğinden uyumamak için kabul ederdi Akaashi.

Bokuto'yu da uykusundan etmemek için birkaç kere reddecek gibi olsa da Bokuto'nun üzüldüğünü fark edip kabul etmişti hemen.

Gerçi Bokuto Akaashi'nin yıldızları sevmesinin nedeninin ona güvende hissettirmeleri olduğunu ve Akaashi'nin en çok onun yanındayken güvende hissettiğini bilmiyordu. Hoş, bilseydi de birlikte en güzel anları o zaman geçirdikleri için Akaashi yine de gitmeyi isterdi zaten.

Sabit bir konu yoktu konuşmalarında. Birine başlarlar, biraz devam ederler ve sonra başka bir konuya atlayıp bu sefer de ondan bahsederlerdi.

Aslında daha çok Bokuto konuşurdu ve Akaashi de pür dikkat onu dinlerdi.

Onun enerjisine hayran kalırdı Akaashi.

O gece de o konuşmalardan birini yapıyordu Bokuto.

Sadece meraktan Kuroo ile nasıl tanıştıklarını sormuştu ve Bokuto şu anda bütün arkaplan hikayelerini anlatmakla meşguldü. Gerçi şikayetçi değildi Akaashi.

Mutlu olmadığı zamanlarda somurtkan yaşlı herifin tekine dönüştüğünden onun bu halinin keyfini çıkarmakla meşguldü.

Bokuto'nun konuşması Kuroo ile ikisinin bebeklikten beri birbirlerini tanıdıklarını söylemesiyle başlıyordu. Bokuto ondan iki ay önce doğmuştu ve o iki ay hayatının en güzel iki ayıydı anlattıklarına göre.

Bir de Kenma diye birinden bahsetmişti Bokuto ama onun adı geçince hemen konuyu değiştirmiş, Kuroo'nun küçükken bile ne kadar it herifin teki olduğunu anlatmaya başlamıştı.

Zaten konudan konuya atlar dururdu Bokuto ama sanki Kenma'dan bahsetmek onu rahatsız etmiş gibi hissetmişti Akaashi. Gerçi çok üzerinde durmaya vakti olmamıştı çünkü Bokuto farklı bir konuya geçmişti bile.

Onu takip etmekten yorulduğunda aklına gelen fikirle birlikte tebessüm etti yavaşça.

"Koutarou." diye böldü Bokuto'nun lafını.

Bokuto bir an şaşkınlıktan konuşamadı. Sonunda yavaşça yumrukladı Akaashi'nin omzunu ve "Haksızlık!" diye bağırdı. "Ben senin soyadını daha yeni öğreniyorum ama sen bana adımla seslenmeye başladın bile!"

Güldü Akaashi. "Çok güzel bir ismin var Koutarou." dedi alaycı bir sesle.

"Keiji!" dedi Bokuto ellerini çırpıp. "Keiji de çok güzel. Ben de Keiji demek istiyorum."

Gülümsemesi daha da genişledi Akaashi'nin. "Ama senden Akaashi'yi yeterince duyamadım ki Koutarou." diye devam etti alay etmeye. "Keiji için henüz erken."

"Hey!" diye itiraz etti Bokuto. "Bu senin suçun. Adını söylemeyerek hile yaptın."

Güldü Akaashi. Bokuto da güldü onu görünce.

"Artık Keiji diyebilir miyim?" diye sordu hevesle.

Sırf daha fazla uğraşmak için başını iki yana salladı Akaashi. Elini ağzına kapatıp gülmeye devam etti.

Ofladı Bokuto. "Peki, sen söyle o zaman. Ne zaman diyebilirim?"

"Hmm, bi' bakalım." diye düşünüyormuş gibi yaptı Akaashi. "Bence evren zamanı geldiğinde bir işaret gönderir."

Kaşlarını çattı Bokuto. "Sana gönderdi mi?"

"Tabii." dedi Akaashi omuzlarını silkip gülmesini bastırarak. "Bir anda sana Koutarou demek istemem evrenin işaretiydi."

Başını yana yatırdı Bokuto. "E tamam ben de Keiji demek istiyorum. Seninki işaret, benimki niye değil?"

"Çünkü," diye başladı Akaashi ciddi bir havaya bürünüp. "Sen, ben sana Koutarou dedikten sonra Keiji demek istedin. Koutarou demekse benim bir anda aklıma geldi."

Ofladı Bokuto ve kendini çimlere bıraktı. "İyi, işareti bekley-" bir anda bağırarak doğruldu yattığı yerden. "Hey hey hey şuna bak! Şuna bak! Dört yapraklı yonca buldum, karanlıkta hem de!"

querencia • bokuakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin