IV

342 47 167
                                    

Akaashi bir an patatesin boğazında kaldığını sandı. Ama hayır, ısırmamıştı bile. Sadece o şaşkınlıktan nefes almayı unutmuştu.

Bokuto'nun onu görmediğinden emindi bu yüzden yarı rahatlayarak yatağına geri döndü.

On sekiz yaşından büyük olduğu çok barizdi Bokuto'nun, Akaashi onu ilk gördüğünde neden asker olabileceğini düşünmemişti ki?

Ah hayır düşündün diye karşı çıktı zihni. Sadece asker değil, seni deşifre etmek için görevlendirilmiş hükümet ajanı olduğunu düşündün.

Sonra başka bir düşünce daha uğradı zihnine.

İkisi birden olmaması için bir sebep yok.

Patatesi kucağına koyup şakaklarını ovdu Akaashi. Saçmalıyordu.

Udai-san'ın tutuklanışı, Konoha ve annesinin ölümü ile yazılarının bir yabancı tarafından sorgulanışının üst üste olması paranoyasının haksız olmadığını düşündürse de Akaashi, sırf askerden izin aldığı gün annesinin öldürüldüğü güne denk geldi diye Bokuto'yu sorumlu tutamayacağını biliyordu.

Yine de bu düşüncenin zihnine hücum edip mantıklı çalışan neresi varsa orayı ele geçirmesine engel olamadı. 

Soğumaya başlamış patatesini yemeye devam ettiğinde Akaashi, kendini Bokuto tarafından hazırlanmış bu yiyecekten rahatsız olurken buldu.

Son parçaları da kendini zorlayıp yuttu Akaashi. Gözlerini kapattı sıkıntıyla. Böyle giderse tamamen alakasız birine, sırf yanlış zamanda Akaashi'yle konuşması Akaashi'nin içine kurt düşürdü diye kin besleyebilirdi.

Hayır, bunun olmasını istemiyordu. Sebepsizce birinden nefret etmenin, devamlı ona karşı hazırda beklemenin sadece kendini yıpratacağını biliyordu.

Düşünme dedi kendine. Konoha'yı, anneni düşünme. Udai-san'ı düşünme. Sadece şimdiye odaklan.

Bokuto ile görüşmeyecekti. Onun ağzından adını Konoha olarak duymaya niyeti yoktu. Hem daha iyiydi böylesi. Eğer Bokuto gerçekten suçluysa Akaashi kendini, masumsa saçma paranoyasından Bokuto'yu korumuş olacaktı.

Komi'nin sesini duyduğunda kaldırdı kafasını. "Ben buna on üzerinden dört veririm," dedi henüz bitirmediği patatesini havaya kaldırarak. "Bugüne kadar en yenilebilir şey bu patatesti."

"Üç." deyip güldü Sarukui. "O da kabukları özenli soyulmuş diye. Yalan yok, her birinde onar dakikalık emek var."

Akaashi oturduğu yerden Miya'nın sessizce güldüğünü duydu.

Kita'nın onlardan tarafa rahatsız bir bakış attığını fark ettiğinde devam etti Sarukui. "Evet, Kita-san değerini bilmeliyiz falan ama," ilgilenmiyormuş gibi dursa da konuşmanın hoşuna gittiği anlaşılan Miya'yı başıyla işaret ederek ekledi. "Yine de bizden çıkan yemekler mükemmelken onlarınkinin bu halde olması biraz bozuyor ya."

Bir şey demedi Kita. Sadece şakalaştıklarının farkındaydı, morallerini yüksek tutmaya çalışıyorlar diye askerleri azarlamayacaktı. Sessizce okuduğu kitaba geri döndü.

Üstüne birinin gölgesinin düştüğünü gördüğünde arkasına baktı Akaashi. Futakuchi'ydi.

"Dört gün sonra sıra bizde." dedi gülümseyerek. "Miya'nın yemekleri lezzetli olur. Yanık patates değil onigiri yersin."

Çok umursamasa da soğuk durmak istemediğinden başını salladı Akaashi. En azından onigiri varmış diye geçirdi içinden.

"Yarın sabah erkenden tepeyi koşarak geçeceğiz." diye devam etti Futakuchi, Akaashi'nin sessiz kaldığını gördüğünde. "Biz arada yaparız ama mutfaktan bir şeyler araklama. Kusarsın sonra."

querencia • bokuakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin