"LANET OLSUN! YANGYANG HEMEN POLİSİ ARA!"
Yangyang telefonuyla polisi aramaya ne kadar çalıştıysa da ellerinin titremesi bunu engelliyordu. Fakat kısa bir süre sonra titremesi azaldı ve polisi zor da olsa arayabildi.
O sırada Ten dehşete düşmüştü, notu yerden alıp okumaya başladı. Gözünden yaşlar akmaya, ağlamaya başlamıştı. Neden? Neden bu lanet olasıca işler hep onların başına geliyordu?
Bir anda hızlıca yere çöküp Yangyang'a sarıldı. Onun ne hissettiğini bilmesine imkânı yoktu. Sonuçta Mina'nın ölü bedeni onun evinden çıkmamış ve not ona yazılmamıştı. Hemen Yangyang'ı sakinleştirmeye çalıştı, fakat bir anda aklına öbürlerini de aramak geldi.
Hemen Yangyang'ın yanından ayrılıp telefonunu aldı. Öbürlerine de haber verebileceği ve daha hızlı gelebileceği düşüncesiyle hemen Kun'u aradı. Arayıp olayları anlattığı gibi Kun telaşlı bir sesle öbürlerine de haber vereceğini ve hemen geleceğini söyledi.
18 dakika içerisinde Kun ve öbürleri gelmişti, fakat polisler hâlâ gelmemişti. Hepsi dehşete düşmüş bakışları ile havalandırmaya, daha doğrusu Mina'ya bakıyordu. Hiçbirinin konuşma isteği yoktu, sadece birbirlerini avutmaya çalışıyorlardı. Tabiki kendilerini de...
Yaklaşık 25 dakika sonra siren sesleri duyuldu, polisler ve ambulans gelmişti. Kapının zili çaldığında Hendery hemen kapıya koştu ve hiç vakit kaybetmeden kapıyı açıp polislerin içeri girmesini ve acele etmelerini söyledi.
Polisler hemen Hendery'nin söylemesi üzerine cesedin yanına, yani banyoya gittiler. Mina'yı gören polisler önce çok şaşırmış sonra da banyoda bulunan Yangyang'ın ağlamaktan şişmiş gözlerine dik dik bakmışlardı, fakat bu bakışları kısa sürmüş ve hemen işe başlamışlardı.
Olay yerini incelemeye alıp, Mina'yı ambulans ile hastaneye götürdükten sonra olay ile ilgili soru sormaya başlamışlardı. Tabikide olayı bilmeyen Yangyang ve diğerleri hiçbir şey söyleyememişti.
Ama hiç bir şey burada bitmemişti...
Yangyang'ın ifadesi alınmak üzere karakola götürülmüştü. Doğruya, kimse ortada kanıt olmadan onun yapmadığına inanmazdı.
Yangyang çok kötü bir halde olduğu için öbürleri onu yalnız bırakamazdı, bu yüzden karakola onunla beraber gittiler. Yangyang polisler ile polis arabasında giderken öbürleri de iki araba olmak üzere ayrılmışlardı.
Karakola geldiklerinde hemen Yangyang'ı sorgulama odasına götürüp ifadesini almaya başlamışlardı.
Yangyang eve geldiğinden Mina'yı görmesine kadar bütün olayı anlatmıştı, ama polis daha fazlasını bilmek istiyor ve daha fazla soru soruyordu. Yangyang sadece ağlıyor ve hiçbir şey bilmediğini kanıtlamaya çalışıyordu.
Fakat durum ortadaydı; hiçbir kanıtı olmadığı için kimse ona inanmıyordu.Uzun bir sorgunun sonunda polis Yangyang'ın önüne bir kalem, bir kâğıt ve Mina'nın başının altındaki notu uzattı. Sonra sinsi bakışları ile Yangyang'a bakıp tehtidkâr bir sesle;
"Notta yazan yazının aynısını bu kâğıda yazmanı istiyorum, eğer bilerek farklı yazarsan seni öldürürüm..."
Yangyang polisin dediğini hemen yapmaya başladı. Notta yazan yazıların aynısını gözleri yaşlı ve elleri titrer bir şekilde yazmaya başladı. Yazıyı yazarken normal yazısına kıyasla daha özenli yazdı.
Sonuç ortadaydı; bu yazı onun yazısı değildi. Hatta alakası bile yoktu. Fakat polis bir süre boyunca iki yazıya da dikkatle bakıp incelemeye başladı. Bir süre daha böyle geçtikten sonra sorgu odasının kapısı tıklatıldı.
( ^ω^ ) ( ^ω^ ) ( ^ω^ ) ( ^ω^ ) ( ^ω^ ) ( ^ω^ )
Bu hikayeyi yazarken düşündüğüm şeyle hikayeyi bağlamak için canımı veriyorum. Hani birde beyin olsa daha kolay olurdu ama o da yok. Bu arada hikayenin saçma bölümlerinden bir tanesi daha, umarım gözleriniz kanamaz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐇𝐨𝐫𝐫𝐨𝐫 𝐓𝐢𝐦𝐞 /𝐖𝐚𝐲𝐯/
Hayran Kurgu7 gencin de bulunduğu bir okulda dehşet verici olaylar yaşanmaya başlar, ama bu olaylar hiçte sıradan değildir. Korkunç ölümler, dehşet verici çığlıklar, ürpertici sesler... ⚠︎︎𝙐𝙮𝙖𝙧𝜾⚠︎︎:𝙠𝙤𝙧𝙠𝙪 𝙗𝙤̈𝙡𝙪̈𝙢𝙡𝙚𝙧𝙞, 𝙠𝙚𝙨𝙢𝙚 𝙫𝙚 𝙗𝙞𝙘̧𝙢...