"Ben geldim Şerif. Bebeğim için geldim."
Sesinin verdiği güvene öyle hasret kalmıştım ki sabaha kadar konuşsun ve ben dinleyeyim istiyordum. Normal şartlarda ona olan öfkem ve kızgınlığımla kovmam gerekirdi lakin adımlarım ona yaklaşırken kollarım benden habersiz açılmış, boynuna dolanmıştı.
Burnumu boynuna sürttüm. Kokusuna o kadar ihtiyacım vardı ki... En ufak koku aromasında bulanan midem şuan oldukça durgundu.
Elleri belime dolanana değin kokladığım kokusunu hala ürktüğüm elleri tenime değince uzaklaştım. Gerçek dünyaya yeniden dönmemle işaret parmağım kapıyı gösterdi.
"Hemen defol buradan!"
Onu görmemele bıraktığım silahı kavradım.
"Defol!"
Kokusunda huzur bulurken rüyada gibiydim lakin şimdi kabusum apaçık karşımdaydı. Bana yaşattığı bütün kötü şeyler karabasan gibi tepeme çökmüşken titreyen elimdeki silahı bırakmamak için zor duruyordum.
"Sakin ol Jaemin. Önce konuşalım."
"İstemiyorum!"
Ne yanıma yaklaşmasına ne de elimden silahı almasına karşı çıkmadı sesim. Siyah kapşonunu indirdi saçlarından. İki aydır kesilmeyen siyah saçları epeyce uzamıştı. Hapishanenin kötü yemeklerinden olsa gerek zayıflamıştı bedeni.
Omuzlarımdan tuttu. İttim, yeniden tuttu. Başımı eğdim, gözlerim onunkilerle buluşmamalıydı. Bu da benim ona verdiğim cezaydı işte.
"Her şeyi anlatacağım sana."
Histerik kahkaham odada yankılanırken buğulu gözlerim üzerinde gezindi.
"Şimdi mi? Ben anlat diye yalvarırken neredeydin?"
"Sebeplerim vardı."
"Sikeyim sebeplerini Jeno! Defol!"
Suratım avuçlarının arasına sığınırken kaldırdı başımı. Hasretine dayanamayan gözlerim kendini onun siyah harelerinde buldu.
"Özlemedin mi beni?"
Dudakları benimkilere oldukça yakınken nefesi Tenimi ezip geçti. Hemde öyle bir özlemiştim ki... Anlatsam kütüphanelerce kitap çıkardı.
Ah benim sevdiğim, seninle geçirdiğim vakit, paylaştığımız anı o kadar az ki... En çok da buna yandı içim yokluğunda.
"Yapma..."
Yalvarma sırası yeniden bendeydi. Öpmesi istiyordum, çünkü biliyordum, istemezdim onu. Uzun zamandır beklediğim gibi karşılık verirdim.
Sol eli karnıma indiğinde aldığım nefes ciğerlerime ulaşamamış, boğazımda tıkanıp kalmıştı bir yumru misali. Bebeğimin ilk defa bu denli güvenli olduğunu hissediyordum.
"Söz veriyorum anlatacağım. Bilmek istediğin ne varsa."
Karnımdaki elinin bileğini kavradım sıkıca. Derinlerimde gizli saklı ne kadar öfke varsa topladım dilime.
"Nasıl çıktın oradan?"
Durduğumuz kısmın en ufak noktasına ilerledim. Ne kadar mesafe o kadar iyiydi.
"İki saat kadar önce Yoongi ziyaretime geldi ve hamile olduğunu söyledi. Bende çıktım."
"Neden çıktın demedim, nasıl çıktın dedim Jeno!"
"Baş Şerif katilleri yakalamak için yardım ettiğim takdirde çıkabileceğimi söyledi. Bende kabul ettim."
Saçlarım ellerim arasında çekiştiriliyor, sinirden bazı tutanlar yerinden çıkıyordu. Kopan saçlarımın deri kısmında oluşan acı ise şuan önemseyeceğim son şeydi.
" Sana bunu defalarca teklif ettim Jeno. Defalarca! "
" Ama o zaman yaşamak veya iyi biri olmak için sebebim yoktu!"
O da başlamıştı bağırmaya. İki ayın ardından kanlı canlı birbirimizi görüyor ve yalnzıca bağırıyorduk.
"Ben vardım! Yeterli değil miydim?!"
Kırılmıştı kalbim lakin sesime yansıtmamaya çalıştım. Onun için hiçbir şey olduğumu söylüyordu açık açık...
"Bak Jaemin oraya girerken en büyük sebeplerimden biri içeride seni daha iyi koruyabilecek olmamdı. Ama şimdi iki canlısın ve yanınızda durup sizi korumam gerekiyor."
"O yaşamayacak. Aldıracağım."
Dişlerini öyle bir sıkmıştı ki kırılacak sandım. Yanıma sertçe adımlayışı ve kolumu kavranması ise işin ayrı korkutucu kısmıydı.
"Onu öldürürsen-"
"Ne yaparsın? Beni de mi öldürürsün? Taehyung'u öldürdüğün gibi mi?"
Sıktığı kolum yeniden özgürlüğüne kavuşurken hırkasının önünü açtı. Odanın içinde turlaması ise sinirlerini bastırma çabasıyla eş değerdi.
"Bir katil en çok ne zaman tehlikeli olur bilir misin Şerif ? Zaafları öğrenildiğinde ve sen benim en büyük zaafımsın. O doktor seninle farklı bir ilişki içinde olduğumu öğrendiğinde eğer onu öldürmeseydim şimdi yaşıyor olmazdın."
"İnsan öldürmenin bahanesi olmaz Lee Jeno! Sen bir katilsin ve ben katilin bebeğini doğurmayacağım! "
İşte şimdi gülme sırası ondaydı. Kahkahası uzunca sürerken joker misali yerleşen bakışlarıyla her gün odama yeni suçlarla gelen o eski Jeno oluvermişti birden.
" Sen çok mu masumsun!? Beni seviyorsun diye kaç tane suçumun üstünü örttün? Katil olduğumu bile bile sevişmedin mi benimle!? Sana dokunduğum ellerle başkalarını öldürdüğümü bile bile istemedin mi fazlasını!? Gözünün önünde işlediğim cinayete ve Şerif olmana rağmen sen kapatmadın mı olayın üstünü? Şimdi söyle bana Şerif, sen çok mu masumsun? Bir katilin günahlarını Tanrı'dan saklamaya çalışmak şeytana ortak olmak değil midir? "
Hakkımdaki bütün gerçekleri acımasızca çarptı yüzüme. Ellerim titredi,başım döndü o an. Ve en çok o zaman korktum ölmekten zira gideceğim yer çok net belliydi.
Jeno haklıydı. Sırf ona olan sevgimden dolayı susmuştum. Saklamıştım onu iyilerden,daha kötü olmasına müsaade ederek. Şimdiyse tek suçlu nasıl o olabilirdi?...
Karnıma saplanan sancı ile inledi kısıkça. Gitmeye hazırlanmasını fırsat bilerek arkam dönük oturdum ona karşı. Ağrılarım hat safhadaydı son zamanlarda.
"İyi misin?"
"Harikayım, sayende."
Kapşonu saçlarını örttükten sonra yanıma adımladı. Önümde çömeldi, gözlerimiz bu sayede hizalanırken ellerimi tuttu.
"İkimiz de hatalar yaptık Jaemin. Ama düzeltmeye hazırım. İstediğin her şeyi yapmaya da... Lakin benim de bir isteğim var. Tek hayalim ve yaşam arzum olan bu bebeği söküp alma benden."
Sancılanmayı azaltmak için ellerimi bastırdığım karnıma bıraktığı minik buseyle süzüldü göz yaşım yanağımdan sessizce. Baş parmağı Sildi onu hemen.
" Kirpiklerin ıslanmasın hiç. Artık ben buradayım. "
Kitaba başlarkenki düşüncenizle şimdiki aynı mı? Konunun dışına mı çıktık biraz?
Yorumları bekliyorum. Buradan hayalet okuyucularıma da sevgilet💙❄️