*2 Ay Sonra*
Midemde ne var ne yok ise çıkarttığım son seferin üzerinden çok kısa zaman geçmiş olsa da yine var gücümle kusmuş olmak Sinirlerimi alt üst etmişti.
Sandalyeye otururken bile hissettiğim o sızı ile kendimi tutamayıp salıverdim gözyaşlarımı. Tanrı'm bir ışık ver...
"Emin misin Jaemin? Kararın sonra çok canını yakabilir."
Bıkkın bakışlarım gezindi doktorun suratında. Bu kararı vermek zaten bir ayımı almıştı. Şimdi ne diye sorgulayıp vazgeçmem için yalvaran içgüdülerimi zorluyordu?
"Ne yapmamı bekliyorsun HongJoong? Hali hazırda hapiste olan katilin çocuğunu doğurmamı mı? Kayıp üç katil daha var iken masum bir bebeği tehlikeye atmamı mı? Tek başımayım, ona sahip çıkamamak daha korkunç olur benim için."
Dönen başımı koluma yasladım. Ağlamaktan tükenen yaşlarım hala akacak yer arıyordu. Her zaman baba olma hayali kurardım lakin herkes çocuk doğurmamalıydı. Bu bebeği dünyaya getirmem bencillik olurdu. Bebeğime haksızlık olurdu.
Saçlarımı okşadı usulca son iki aydır en çok yanımda olan doktorum. Eli saçlarımdan elime indiğinde geri çektim kendimi.
"Teklifim hala geçerli Jaemin. Ben korurum, seni de oğlunu da."
"Oğlum?"
"Duymuşsundur belki, erkek hamileliklerinde cinsiyeti ilk ay bile öğrenme şansımız var. Daha geç söyleyecektim ama bil istiyorum. Karnında gayet sağlıklı bir oğlan var."
"Katilin oğlu..."
Dilimi yakıyordu onu katil demek. İki ay önce iki zanlıyı bulduğumuz ve arkadaşımın ölüm haberini aldığım gece bileklerine kelepçeyi ben takmıştım. Sorusunu ben yapmış, kendi ellerimle hücreye tıkmıştım onu. Savunmamıştı kendini. Taehyung'u öldürdüğünü çabucak kabul etmişti. Yanımda olabilmek için, onu sevebilmem için yalan söyleme girişiminde bile bulunamamıştı. Belki de en çok canımı yakan buydu.
'Ben ne olacağım' diye sormuştum ona hücresine götürürken. Tek kelime etmemişti. Sonrasında bazen giderek,bazense kameradan izlemiştim neler yaptığını. Uyuyordu be kitap okuyordu. Hiçbir duygu yoktu. Mutlu değildi, üzgün değildi, sinirli değildi. O hücreye tıkıldığı için bile hiçbir tepki göstermiyordu. Bırakmıştım bende peşini. Onunla ilgili bütün yetkileri bıraktım elimden. İki haftadır da bir kez olsun görmedim aşık olduğum simasını.
Aynı zamanda o gece baygınlık geçirdiğimde tetkikler yapılmış, dört gün sonra hamile olduğum ortaya çıkmıştı. İnanamadım başta lakin mide bulantılarım, baş dönmeleri, bedenimdeki yer yer hassasiyetler inanmak zorunda bırakmıştı. Aşık olduğum adamın bebeği karnımdaydı. Katilin oğlu bedenimdeydi...
Tetkiklerimi yapan ve bu bebeği herkesten saklamama yardımcı olan HongJoong ile de tanışalı az süre olmuş olsa da çok şey paylaşmıtşık. Hemen yan evime taşımıştı. İyi bir arkadaştı, benimle ilgileniyor,bebekle ilgili kontrolleri yapıyordu. Ancak ondan da uzaklaşmıştım. Geçtiğimiz haftasonu bana evlenme teklif etmesi soğutmuştu beni kendinden. Amacı güzeldi, bebeğime ve bana sahip çıkmak istiyordu. Koruyup kollamak, hali hazırda hala cinayetlere devam eden kayıp katillere karşı kalkan olmak istiyordu. Cinselliğin olduğu bir evlilik de şart değildi nezlinde ancak ne olursa olsun ne ona ne de Jeno'ya haksızlık edemezdim. Onun bebeğinin başkasına baba demesi çok ağırdı.
Reddetmiştim teklifini. Aynı zamanda bebeği de Aldırmaya karar vermiştim. Tek başına savaşacak gücüm yoktu.
"Günü belirleyip haber verirsin. Eve dönmeliyim."
"Pekala, ısrar etmeyeceğim. Saygı duyuyorum."
"Teşekkür ederim Hong."
Baharın gelişine karşın hala soğuk esen rüzgara direnme amaçlı yanıma aldığım ceketi üzerime geçirdim. O an aklıma takılan sorudan kaçmayarak döndüm doktoruma.
"Hamile olduğumu Doktor Min bilmiyor değil mi?"
"Bilmiyor."
"Artık biliyorum."
Kapıyı açıp burnumun dibinde biten adamla hıçkırdım. Lanet olsun!
"Çekil önümden."
"Bunu nasıl saklarsın Jaemin? Nasıl bu kadar bencil olabilirsin? Jeno bunu öğrenince ne yapar fikrin var mı?"
"Bilmem, belki Taehyung'u ağzından kan gelinceye değin boğduğu gibi beni de boğar? Sen ne dersin?"
Göz bebeklerim dönerken alçalttım sesini. Boşa kürek çekiyordum işte. Beceriksizce sayıyordum olduğum yerde. Adını duyduğumda artışı hızlanan kalbim de en büyük kanıtıydı.
Ayakta durmayacağımı anlayarak yere çömeldim. Hemen kolumdan tutan HongJoong kaldırdı yeniden. Kapıda gözleri alev içinde ikimize bakan hastane sahibini itekleyip götürdü beni evime. Bebeğime hamile kaldığım evime...
Tozlu parkeler adım attığım anda öksürmeme yol açarken odama girdim,sürünerek. Bitmiştim, tümüyle şişenin dibindeydim artık.
Yumuşak yatağa serilen bedenimle gözlerim beyaz tavana dikildi. Düşünme mesaisi yeniden o cümlelerle başlamıştı...
'Ne olur ben yapmadım de Jeno? Yalvarırırım'
Göz yaşları içinde diz çökmüştüm önünde. Saatlerce reddetsin diye yalvarmıştım. O ise yaşlarımı silmiş, öpücükler komdurmuştu tenime. Tek söylediği ise güvende olmamdı.
'Sen de gidersen ben ne yaparım? Yanımda kal. Ben yapmadım de, söz veriyorum inanacağım. Kurtaracağım seni yeniden.'
Utanmazca sürdürmüştüm yalvarışlarımı. Eli sorgu odasındaki masaya yöneldi. Aldığı kelepçeyi tutuşturdu avuçlarıma. Savunması yoktu. Kelepçelememi istedi yalnızca.
Daha ne kadar direnebilirdim ki bir Şerif olarak suçluyum diye bağıran kişiye? Sevdiğim adam olsa dahi kendini bile savunmuyordu. Belki de arzuladığı cehennemdi.
İnce beyaz bileklerine kelepçeyi takışımı anımsadım yeniden. Demirin naif tenini çizdiğinde kanayan tenini okşayıp öptüğümü...
Kendime neredeyse istisnasız iki aydır yapıyordum bu işkenceyi. Anılar mızrak misali saplanıyordu derime. Deşiyordu yavaş yavaş. Ellerim kavrıyordu ucunu lakin çıkaramıyordum. Acı ilacım olmuştu belki de...
Düşüncelerim kapatılan kapı sesi ile kesilirken telaşla komidinin çekmecesinden silahımı aldım. Her şey olabilirdi içeri giren, temkinli olmak, önlem almak en iyisiydi. Lakin görmeyi beklediğim asla Jeno değildi.
"Ben geldim Şerif, bebeğim için geldim."
Kimse bebeği nasıl anlamadı? İkinci birlikteliklerinde fena spoiler vermiştim halbuki. Ee, ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı çok merak ediyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim 💙❄️