//
"Gece sapığı... Şerif büyük oyuna gelmişsiniz."
Meraklı bakışlarım onu konuşmaya zorlarken yeniden gözleri telefon ekranını taramış, ardından yataktan kalkıp duvarda asılım olan takvimi kurcalamıştı.
"Bu ünlü katillerden birinin sözü Jaemin. Hala nasıl anlamıyorsunuz aklım almıyor. Her kurbanda farklı bir katili kopyalıyorlar. İlk vakayı hatırla en basitinden. Bileğindeki ip herkese beni hatırlatmadı mı? Cinayetleri işleyen kişiler size ip uçlarını alalade veriyor ama siz hala küçük aklınızda kurduğunuz komploların peşinden gidiyorsunuz. Komik... "
Aşalayıcı cümleleri peşi sıra kulağıma dolup canımı sıkarken altına geçirdiği şort ile camı açtı. Çalışma masasının çekmecesinden çıkarttığı sigarası dudaklarının arasında yer bulurken biraz daha onu dinlemenin sinirlerimde sağlam patlama yaratacağından yatağın üstüne bıraktığım tişörtü de giyinip kapıya yöneldim.
"Kızdın mı?"
"Kusura bakmayın Bay Lee ama bu beyin yoksunu şerifin işinin başına dönüp suçlulara haddini bildirmesi gerekiyor."
Tuttuğu elimi okşarken beni kendine çekmesine karşı koyamadım. Belim tarafınca kavranırken henüz bir kaç soluk aldığı Sigarasını düşünmeden attı. Aldığı son nefes yüzüme eserken normalde nefret ettiğim sigarayı arzuladım aniden. Lakin hemen geçti isteğim.
"Dün sana dediğimi hatırlıyor musun Şerif? Sen artık benimsin. Zira benim olanı düşünmem gerekiyor."
Bu tür cümleler her daim göz devirdiğim cinstendi ancak sevdiğim adamdan duymak nedense inanılmaz hoşuma gitmişti. Ona ait olmak gururdan şahlandırmıştı yüreğimi. Yine de pas vermedim.
" Şu bahsettiğin, kopyalanan katil mevzusu. Daha derine iner misin?"
"Bu söz John Wayne Gacy isimli meşhur seri katillerden birine ait. Cinayetlerin ona lunaparkta binilen aletlerden daha fazla zevk verdiğini vurgulamak için ölüm öncesi savunmasında söylemiş. Kasaba katillerinin olayı da şu ki sizin dikkatinizi o yöne toplarken bir yandan inanılmaz ipucu vermiş. Dün o adamın idam yıldönümüydü. Bunu kodlara döktüğünde kasabada eski meydan lisesinin konumunu veriyor. Yani yüksek ihtimal cinayet orada işlendi. Aynı zamanda cinayet tam da lunaparkın kapanış saatinde işlenmiş olmalı. Emniyet birimleri o saatte lunaparkın etrafına toparlanacaktı çünkü. Değil mi? "
Ürpermiştim, yalan değil. Aklımın ucundan dahi geçmeyen bu düşünceleri sevdiğim adamın ağzından dinlemek büyük korkuları alevlendirmişti içimde. Jeno bu kadarını nereden biliyordu?
Saklayamadığım korkum uzaklaştırdı beni ondan. İtekledim göğsünden. Uzaklaşma çabamı anlamış olacak ki daha çok yaklaştı bu sefer. Kulağımın hemen alt tarafını öperken fısıldadı.
"Sakın Şerif, sakın benden şüphelenme. Yaşadıklarımızdan sonra sakın!"
Hafif tehtid sezmiştim sesinde. Lakin verdiği güven daha yüksekti.
"Peki şüphelenmeyeceğim diyelim. Birazdan karakola gidip tüm bu anlattıklarının birebir yaşandığını öğrenirsem nasıl davranmamı bekliyorsun? Bunca şeyi sadece tahmin etmiş olamazsın ya?"
"Sherlock Şerif. Sherlock katil miydi? İşlediği cinayetlerin mi katilini buluyordu? Sadece zeki bir sosyopattı. Ona özeniyorum diyelim."
Bir gülüşü ısıtmamalıydı içimi, bir dokunuşu eğmemeliydi başımı. Yanaklarım karşısında al renklere bezenmemeliydi...
" Artık gitmeliyim Jeno. "
" Tamam, ben götüreceğim seni. Önce evine uğrarız. Yanına lazım olan eşyalarını da alırsın. "