Son seferiyle üzerime yığılan sevgilimi kenara itekleyip soluklarımı düzene sokmaya çalıştım.
"Bu kadar yeter Jeno. Daha fazla dayanamam. "
"Nasıl istersen bebeğim."
Şişen dudaklarını benimkilere değdirip beni kendine çekti. Başımı omzuna yaslarken soluklarımı da düzene girebilmişti.
"Hyun Jae uyanmadan uyuyalım biraz. "
"Önce yıkanalım."
"Halim yok hiç."
"Ben yıkarım seni."
Beni kucağına alıp banyoya götürdü. Son zamanlarda üzerimden aldığı bir yük de buydu. Bacaklarımda oluşan yoğun ağrılar yüzünden bazı zamanlar yıkanmaya bile gücüm olmuyordu. Jeno beni bebeği gibi yıkıyor, saçlarımı kurutup pijamalarımı giydiriyordu. Bebeğin ve benim sağlığım için araştırmalar yapıp her gün lezzetli yemekler yapması ise ayrı güzel kısımdı.
Adı kabuslarımın yeni karakteri olan Hyunjin'i gördüğüm son gün dakikalar kurtarmıştı hayatımı. Eğer bir kaç dakika daha geç bulunsaydım hem ben hem de bebek çoktan ölmüş olacaktık.
HongJoong'un anlattığına göre düşerken karnıma saplanan taş yüzündendi kanamam. Jeno beni bulana kadar kaybettiğim sıvı yüzdesi oldukça çok olduğundan iki gün yoğun bakımda yatmış, yoğun bakım sonrası bir haftatayı da hastane odasında doktor gözetiminde geçirmiştim. Yoğun kontroller sayesinde ikimiz de kurtulmuştuk ancak bebeği doğurduktan sonra öğrenmiştim ki bedenimde kalıcı hasar bırakan şey basit taş parçası değildi. Baygın bedenime derin kesikler atılmış, sırtımı Japonca 'Hyunjin'den'yazılmıştı. Ne o iz ne de kasıklarımda bulunan derin yaralar geçmiyor, günlük yaşantımı inanılmaz zorluğa sürüklüyordu. En büyük yardımcım ise yanımdan hiç ayrılmayan Jeno idi. Geceleri bebeğimiz bakıyor, yorulmamam için elinden geleni yapıyordu.
O gece benim olayım dışında Yeonjun ve adamları içeri atılmış, çeşitli işkencelere diğerlerinin yerlerini de ötmüşlerdi. Artık bütün şeriflerin tek hedefi Hyunjin olmuştu. Bütün kasaba birlikleri onu arıyor, bakılmadık delik bırakmıyorlardı lakin Hyunjin kuş olup uçmuştu sanki. Sekiz aylık aramalara rağmen ortalarda yoktu.
"Nerede kaldın?"
Beni küvete oturtup ortadan kaybolan sevgilim nihayet gelebilmiş, arkamdaki çıkıntıya oturabilmişti. Sıcak suyu hızla ayarlayıp bedenime tutarken yara izlerimi görmesinden hoşlanmadığım için bacaklarımı kendime çekmiştim.
Sıcak siyah saçlarımdan akarken vanilya kokulu şampuanla ovuşturdu saçlarımı.
"Yoongi ve Jimin Hyun Jae'yi görmeye gelmek istiyorlarmış."
"Gelsinler o halde. Normalde soruyorlar mı gelirken?"
En başından beri şüphelendiğim Yoongi diğer suçluların yakalanmasında epey büyük rol oynamıştı. Aynı zamanda Hyun Jae içinde oldukça iyi bir amca olduğu söylenebilirdi. Nihayetinde Jeno'nun abisiydi. Jimin içinse epey iyi anlaşıyorduk. Ben onun tek arkadaşıydım bu yüzden sık sık görmeye gidiyordum onu.
Bedenim Jeno'nun yumuşak elleriyle temizlendikten sonra yine onun kucağında yatağıma taşınmıştım. Dolaptan siyah pantolonumla beyaz tişörtümü giydirip banyoya girdim. Temiz ve hazır olmanın verdiği rahatlıkla uzandım yatağıma. Misafirlerimiz gelene kadar güzelce uyuyacaktım.
Fakat bu sefer hayalimi bozan beşiğinde ağlayan miniğim oldu. Lakin dert değildi. Onun varlığı bile mucize iken beni uyutmadığı için söylenmeyecektim.