"Kahretsin yok! Açmıyor kapıyı!""Efendim sakin olun, belki banyodadır."
Kapıya vurmaktan acıyan ellerimi ovuştururken sinirimi Hyunjin'den çıkarmamak için kendimi çok zor tutuyordum.
Uzun bekleyişin sonuç vermeyeceğini düşünmek beni çıkamazlardan başka çıkmazlara sokuyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. İnsanların hayatları avuçlarımızdan kayıp gidiyordu.
Tam pes edip arabaya gideceğim sırada açıldı kapı. Yarı çıplak Jeno elindeki havluyla saçını kurutuyor, tebessümlü bakışlarını gözlerime sunuyordu.
"Neredesin sen! Bir saattir buradayız!"
Kaşları havalanırken izin almaksızın içeri girdik. Eliyle banyoyu gösterdi.
"Duş alıyordum. Bir şey mi oldu?"
Havluyu koltuğa bırakırken rahat tavırlarla Tişörtünü üzerine geçirdi. Şişen dudakları eski halini alırken asıl bu soruyu sorması gereken bendim. Tam 48 dakikadır kapıdaydık ve su sesi hiç duyulmamıştı.
"Senden kitap almaya geldik. 'Çırak' sende değil mi?"
"Evet bende. Lakin gecenin bu saatinde kitap okumaya gelmemişsinizdir diye düşünüyorum."
Jeno ile konuşarak daha fazla vakit harcayamazdım. Şerif rütbeminde vermiş olduğu yetkiye dayanarak kitap odasına ilerledim. Bütün rafları özenle inceliyor, kitabı arıyordum. Büyük araştırmalarım bu odada sonuç vermezken salondaki kitaplığa ilerledim. Salon inanılmaz soğuktu, sebebi ise geriye kadar açık olan camdı. Arka bahçeye açılan cam...
"Yalnız değildin."
"Neyden bahsediyorsun?"
Hyunjin kitabı ararken pencereye yaklaştım. Kesinlikle yeni açılmamıştı.
"Kim vardı? Bana oyun oynama Jeno. O kadar zamandır duşta değildin. Yanında biri vardı. Ne yaptınız bilemeyeceğim ki ilgilenmiyorum ama yasadışı şeyler gibi hissediyorum. Kimdi o?"
"Sen iyice kafayı bozdun Şerif. Sorunun ne? Gecenin bir saati evime gelmiş sorguya çekiyorsun, sigara içtiğim ve senin geleceğini düşündüğüm için açık bıraktığım camdan bile teori üretiyorsun. Gerçekten iyi misin?"
Saçlarımı okşayan elini ittim sertçe. Bana oyun oynuyordu. Jeno yine bildiğim gibiydi, beni şaşırtmıyordu.
" Kes şunu! Kitap nerede? "
" Çok istiyorsan ara bul. "
" Jeno! "
Bakışları karanlığa bürünürken siması o en korktuğum haline bürünmüştü. Salondan çıkıyordu. Ne yani? Gerçekten kitabı vermeyecek miydi?
"Şerif buldum!"
Hyunjin'in şakırdamasıyla boşverdim Jeno'yu. Sayfaları hızla karıştıran gencin yanına gittim. Yüzündeki umut durduğu sayfada kaybolmuştu. Sayfa yoktu. Koparılmıştı.
Aldım elinden kitabı ve hışımla Jeno'nun odasına koştum. Odanın içindeki banyo kısmındaydı sevdiğim adam. Elinde beyaz bir gömlek, çitiliyordu. Gömlekten suyla beraber süzülen kırmızılıklar ise tokat gibi çarpmıştı suratıma.
"Sen..."
O bakışlar... Onu ilk birini öldürürken gözlerindeki o siyahlık...
"Sayfa nerede!"
Boşverdim eline bulaşan kanı. Başka Bedenlerin kanları boşanmamalıydı o an için. Jeno'nun asla vazgeçmediği suçlu kişiliği yeterince göz yaşı akıtmıştı gözlerimden.
Gömleği bıraktı. Hali hazırda ellerine bulaşan kanı beyaz tişörtüne silerken yaklaştı yanıma. Dolmuştu gözlerim, korkuyordum.
"Çöpte, yaktım onu."
"Neden!? Neden Jeno?! Sen... Ah! Tanrım!"
Var gücümle attığım çığlıklar hiçbir işe yaramıyordu.tamamen çaresizdim şimdi. Şeytanın oyununa ortaklıktan çok yanar mıydım bende?...
Elleri omzumu okşarken uzaklaştım ondan. Kim bilir saatler önce kimi öldürmek için kullanılmıştı tenimin hasret olduğu ellerini.
"İnsanların canı tehlikede diyeceğim ama nafile. Sen zaten bundan zevk alıyorsun."
Yanağımdan süzülen yaşı fırlatır gibi silerek çıktım ilkimi yaşadığım,bana en güzel anılarımı veren odadan.
"Kırsalda, Neverly malikanesinde."
Gidişimde ise duydum sesini. Pasif çıkan sesi geç de olsa umudu altın tepsiye sundu önüme. Koştum, kahraman olmak için değil, katil olmamak için...
////
Büyük malikaneden yükselen piyano sesi çığlıkları bastırmaya yetersizdi. Bu çığlıklar bahçeye atılmış iki cesetin haricinde içeride hala nefes alan iki kişinin daha olduğunu söylüyordu. Silahımı hazır hale getirdim. Hemen arkamda yer alan Hyunjin'e göz komutu vererek girdim içeri.
Devasa salondan geliyordu sesler. Saklanarak ilerlediğimiz koridorun ucundan gelen inleme sesleri dehşeti en derinlerde hissettiriyordu. Yine biri tecavüz altındaydı...
"Hızlı olmalıyız."
İki kişi gitmek ne kadar mantıklıydı tartışılır lakin başka ne gelirdi elimizden? Karakolda kimse inanmıyordu seri katillerin halen kol gezdiğine. Bana tek inanan kişi Hyunjin idi.
İnleme sesleri yerini hoş bir melodiyle bırakırken kapı açıldı. İçeriden tahminimce yirmili yaşlarında bir genç çıktı. Bizi gördüğüne hiç şaşırmamış gülüyordu.
"I said, ooh, I’m blinded by the lights
No, I can’t sleep until I feel your touch"Ellerini şaklatarak devam etti şarkısına. Adımları bize doğru yaklaşırken hemen arkamızdan üst kata kaçan gölgeyi fark ettim.
"Bunu sen hallet Hyunjin. Ben yukarıdakiyle ilgileneceğim."
Fas seramikleriyle döşenmiş merdivenleri tırmandım koşar adımlarla. Boydan camın hemen önünde arkası dönük duran kırmızı takım elbiseli adam solundaki gamzesini son derece ortaya çıkararak bana doğru döndü. Namlunun ucu tam göğsünü nişan almışken oldukça rahat gözüküyordu.
"Ahh, beni yakaladın tatlı Şerif. Sen şimdi bizim yanmış cesetlerimizin kimlik araştırmasını yaparken yorulma. Ben Kun, Qian Kun. Bu sıkıcı kasabayı biraz renklendireyim dedim ama sen çok azimli çıktın."
Aşağıdan gelen patlama sesi olduğum yerde titrememe sebep olurken yalandan üzülmüş gibi yapan adam şakaklarını ovuşturdu.
" Ahh, Juyeon'um ölmüş olmalı. Çok yazık oldu. Üstelik o da kül olmayı seçmişti. "
" Ne saçmalıyorsun sen! Hemen ellerini ensende birleştir!"
"Tıtıtık. Sence oradan bakınca teslim olacak gibi mi duruyorum? Oyunu renkli bitirelim Şerif. Üç diyince."
1 : yerde duran sıvıyı üzerine boşalttı.
2:cebinden çakmağı çıkardı.
3 : ve bum...
Yanmaya başlayan bedenine değin gülen Suratı, iki yana açılan kollarıyla geriye doğru bıraktı kendini. Bir alev topu gibi arka bahçeye, diğer cesetlerin arasına düştü usulca.
Silahım elimden düşerken uğradığım şok ile arkasından baktım. Tümüyle yanana kadar attığı kahkahalar uzun zaman kabuslarımda olacaktı.
"E-efendim..."
Dermansız dizlerim ayakta durmamı imkansız hale getirip bedenimi yere sererken duyduklarım gecenin son kurşunu oldu.
"Doktor Kim Taehyung ölü bulunmuş."
Millet okuyorsunuz teşekkür ederim de benimle düşüncelerinizi de paylaşır mısınız rica etsem?
Kun'umuzun doğum günü iken onu da analım istedim. Nasıl olmuş? Finale iyice yaklaştık hissediyor musunuz? Ve sizce bütün katiller öldü mü?
Yorumlarınızı bekliyorum ve sizleri seviyorum 💙❄️