25. Bölüm

3.4K 265 215
                                    

Geçen bölüm Jungkook onların yanına gitti. Bir olay olmadığı için yazmadım.

********************

İlahi bakış açısı;

Jungkook apar topar evinden çıkarken aklındaki tek şey Taehyung ve Haneul'du. O kızın yaptıklarını anlamlandıramıyordu. Sevgisinden -takıntı desek daha doğru olur- salak saçma şeylere kalkışıyordu ki bu Jungkook'un çok sinirini bozuyordu. Zamanında yaşanmış şeyler vardı ve kız bunları kendisine yediremiyordu. Jungkook'u sadece kendisinin yapmak istiyordu fakat Jungkook onu her defasında reddediyordu.

Şanslıydı ki tatile gitmişti. Artık bebeklerine zarar veremeyecekti. Jungkook buna izin veremezdi, vermezdi. Bu yüzden Taehyung'un evine gitmek üzere yola koyulmuştu. Bebeğini görmek istiyordu. Ne de olsa Hyejin uzaklardaydı, onu görebilirdi değil mi?

Arabayı çalıştırırken bir yandan da Taehyung'un numarasını çaldırıyordu. Sesini duymaya ihtiyacı vardı. Beş ila altı günü aşkın süredir Taehyung kendisinden fazlasıyla uzaklaşmıştı. Aralarının düzelme tohumları yeşerirken bu kızın sorun çıkarmasını istemiyordu. Her şeyi yeterince mahvetmişti zaten.

Tanıdık evin önüne dikkatlice arabasını park edip yan tarafında duran poşeti almıştı. Kızına en sevdiği, yerken çok mutlu olduğu mamasından almıştı. Savsak adımlarıyla arabasını kilitleyerek bahçeye doğru adımlamıştı ki karanlıkta belli olan silüeti görünce kaşlarını çatmıştı.

Bu silüet Hyejin'den başkasına ait değildi. Jungkook adı gibi biliyordu. Siniri anında alt üst olurken, kaşları da olabildiğince çatılmıştı. Buraya ne cürretle geliebilirdi?! Onu geberteceğini tahmin edemiyor muydu bu aptal kız? Bir de tatile gidiyorum demişti.

Jungkook arabanın kilidini tekrar açıp elindekileri oraya yeniden koymuştu. Kıza doğru ilerlerken içindeki sinir artıyordu. Yanına vardığında Hyejin ondan kaçmaya tenezzül dahi etmemişti.

"Sen burada ne sikim arıyorsun? Ben sana kızımın ve Taehyung'un adını ağzına dahi almayacaksın, onlardan uzak duracaksın demedim mi?! Hâlâ utanmadan buraya gelebiliyorsun!" sesi epey gür çıkmıştı. Karşısındaki buna rağmen dalga geçer gibi ona gülüyordu.

"Bana büyüklük gösteremezsin Jeon Jungkook. Eskiden sana yaptığım şeyleri tekrardan yaşamak istemiyorsan dediklerimi harfiyen yerine getireceksin. Yoksa..." onu yaklaşıp uzun tırnağını Jungkook'un göğsünün ortasına bastırmıştı.

"Bir bakmışsın kızın ve Taehyung ortalıkta yok."

Jungkook'un sinirleri katbekat artarken kızdan bir adım uzaklaşıp dudaklarını aralamıştı. "Bana bak alçak sürtük, onlara bir şey yaparsan seni öldürürüm, anladın mı beni?! Beni az çok tanıyorsun, neler yapabileceğimi de biliyorsun!" çok şey yapmak istiyordu fakat bir kıza şiddet uygulayacak kadar şerefsiz değildi. Gerçi, Hyejin gerçekten bunu hak ediyordu. Bu yüzden onu elinden geldiğince sözleri ile susturacaktı.

Sinirden damarları çıkmıştı. Hyejin onun hâline dalga geçer gibi gülünce bu daha da sinirlenmesini sağlamıştı. "Güldürme beni Jungkook... Sen benimsin anladın mı? Seni kimseye vermem! Kızın falan umrumda değil. Hele ki o orospu hiç!" Jungkook bu sefer gerçekten çok sinirlenmişti. Karşısındaki nasıl bir kadındı, anlamıyordu.

"Ona hangi sıfatla orospu diyorsun?! Asıl orospu olan kişi karşımda duruyor. Yüzsüzlük yapıp bir daha karşıma çıkmaya cürret dahi etme. Seni istemiyorum! Anladın mı? Heceleyeyim mi? İs-te-mi-yo-rum!" en sonunda sinirden eli saçlarına gitmişti. Çıldıracak gibi hissediyordu.

Lo Stesso Vecchio Amore ✔ (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin