"Taehyung bir rahat durur musun?".
Fransa'daki oda arkadaşım kalacağımız pansiyona yerleştiğinden dolayı onunla bir Facetime yapmak istemiştim. Sadece on dakika kadar konuşup bana etrafı göstermesini isteyecektim en başında. Bu yüzden Taehyung beni almak için bize geldiğinde bunu onunla yapabileceğimi düşündüm çünkü işimin uzun süreceğini düşünmüyordum.
Fakat Lexie, yani oda arkadaşım, tanıdığım en komik insanlardan biriydi ve onunla konuştukça konuşası geliyordu insanın. Almanya'dan gelmişti, sanat tarihi okuyacaktı ve fazla tatlıydı. Onun hakkında bunları öğrenmiştim. Ben artık neredeyse bir saate dayanırken arkamdaki Taehyung İngilizce bilmediğinden de olsa gerek homurdanıp duruyordu.
Kendini arkada duran yatağımın üstüne bırakan Taehyung "Canım çok sıkıldı," diye mızmızlandı "Zaten saçımı da beğenmiyorum. Artık çirkin gözüküyor.".
İlgiye muhtaç bir bebek olan Taehyung beni sadece güldürüyordu. Hafifçe kıkırdadığımda "Saçın güzel." dedim bininci kez. Biraz rengi akmıştı ama hala güzel duruyordu.
"Abim kötü durduğunu söyledi.".
Kafasını duvara yaslamış öyle uzanıyordu. "Abin zevksiz," diye yalan söyledim başta sonra ise içim buna el vermedi "Kadın seçimi konusunda değil ama hayatımda gördüğüm en güzel kızla nişanlıydı.".
"Erkek arkadaşın mı?".
Lexie bana bu soruyu sorduğunda yine önüme dönmüştüm. Ekranın karşısındaki kıza bakarken "Yani," dedim önce "Sanırım öyle. Bunu sana Fransa'da anlatırım. Şu an saçlarını beğenmediği için sızlanıyor.".
Lexie güldü. "Niye, güzel duruyor." dediğinde kafamı olumlu anlamda salladım "Evet ama onu anlatamıyorum.".
"Hadi Jennie, geç kalacağız.".
"Şimdi kapatmam gerek, Taehyung bebek olduğu için sızlanıyor da." dedim karşımdaki kıza bakarken "Seninle tanıştığıma çok sevindim, görüşürüz.".
"Görüşürüz.".
Bilgisayarımı kapattığımda arkamdan bir alkış sesi duyulmuştu. "Tebrik ederim," dedi Taehyung "Gerçekten beş dakika konuştun.".
Ona bir şey demezken oturduğum sandalyeden kalkmış, hafifçe gerinmiştim. "Tekne zaman kalkacak?" diye sorarken her yerim oturmaktan uyuşmuştu.
"Yarım saat sonra falan." diyen Taehyung ayağa kalkmıştı. Siyah bir şort, beyaz kolsuz bir tişört giymişti. Saçları mavi olduğundan fazla bir renk opsiyonu olmadığından yakınıyordu.
"Hazırlanayım o zaman." dediğimde kafasını salladı. "Uzun etek giy." diye benimle dalga geçmesini umursamadım. Herkes uzun etek giymiş olmamla kafayı yemişti. İnce bir etekti, sahilde giyilebilecek türden.
"Çok komik." diye söylenirken dolabımın önüne geçmiştim. Siyah bikinilerimin üstüne ne giyebilirim diye bakarken gözüme ilişen puantiyeli kısa elbiseyi çıkarttım. İnce askılı elbiseyi ironik bir tavırla "Size uygun mu beyefendi?" diye sorarak Taehyung'a gösteriyordum "Elbise koduna uyuyor mu?".
Uzandığı yerden kalkan Taehyung gülmüş, kafasını olumlu anlamda sallamıştı. "Yavaş yavaş öğreniyorsun." dediğinde "Tabii," dedim "Çık şimdi de giyineyim.".
xxx
Taehyung, ben ve yolda gelirken aldığımız Jisoo limana girdiğimizde etrafa bir müzik sesi hakimdi. "Bu kimin teknesiydi?" diye sorduğumda Taehyung omuz silkti "Bilmiyorum, bizi de Jimin çağırdı.".
Genelde teknelerin -daha doğrusu yatların- olduğu marinada ilerlerken güneş tam tepedeydi. Biri teknesinde doğum gününü kutlayacaktı ve Jimin dün geceden biri hepimizi davet ettiğini söyleyen mesajlar atıp duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20 days || taennie.
FanfictionKim Jennie ve Kim Taehyung, birbirlerinden hoşlanmalarına rağmen kimse itiraf etmediğinden birlikte geçirebilecekleri güzel dört yılı kaybetmişti. Şimdiyse ikisi de üniversite için başka ülkelere gitmeden önce sadece yirmi günleri vardı.