bölüm biraz kısa bu yüzden özür dilerim :/
iyi okumalarrrrrrrrrrrrrr
Annemin büyük bir alkolik olmasının güzel bir yanı olmadığını savunamamak beni kötü bir insan yapar mıydı bilmiyordum ama yıllardır sürekli içen ve ağlayan bir anneye sahip olsam da onun kız arkadaşlarıyla yaptığı şarap gecelerine bayılıyordum.
Annemin bu gecelerine bayılma nedenim ilk olarak o gece onunla benim uğraşmayacak olmamdı. Liseden beri görüştüğü iki kız arkadaşının sorumluluğunda oluyordu ve ben her an gelebilecek bir kriz için hazırda beklemiyordum. İkinci olaraksa tüm gece ev bana kalıyordu.
Annem şehrin yakınındaki küçük bir kasabada oturan arkadaşına giderken ben bunu bir fırsat bilmiş, Taehyung'a bize gelebileceğini söylemiştim. Baş başa kalmak için güzel bir fırsattı. Belki bir şeyler içer, sohbet eder ve birkaç aptal film izlerdik.
"Jisoo şu makarna sosunu bir daha anlatır mısın?".
Taehyung için yemek yapma girişimine girmiş, girdiğim gibi keşke pizza alsaydım diye vazgeçmiştim çünkü en ufak bir yemek girişimim hüsranla sonuçlanıyordu.
"Jennie sen aptal mısın?" diye söylendi karşımdaki ses "Sana yüz elli kere anlattım. Kremayı ve baharatları ayrı bir ten-".
"Kapatıyorum.".
Jisoo'nun suratına telefonu kapatmamın tek nedeni çalan zildi. Gerçekten saatlerdir aptal bir akşam yemeği hazırlamaya çalışıyordum ve o kadar yeteneksizdim ki elimde düzgün olan hiçbir şey yok sayılırdı. Aslında her şeyi tam olan güzel bir menü hayal etmiştim ama sadece aptal bir yosun çorbası, tadı muhtemelen kötüydü, makarna ve dondurucudan bulduğum köfteler vardı.
"Belki de salata yapmalıyım...".
Masamı nasıl zenginleştiririm diye düşünürken kapıya doğru ilerliyordum. Taehyung muhtemelen yine de yaptığım her şeyin güzel olduğunu söyleyecekti ama kendim öyle olmadığını bildiğim için hiç mutlu değildim.
Yine de kapıyı açarken yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. Demir kapıyı açmış, karşımdaki çocukla göz göze gelirken sevimli bir şekilde "Hoşgeldin." deyivermiştim.
Taehyung üzerine açık mavi bir tişört, gri eşofman kumaşından bir şort giymişti. Kendi tişörtümde de açık mavi renkleri olduğundan bunu komik bir tesadüf olarak bulmuş, ona doğru gülümsemiştim.
"Hoşbulduk." dediğinde içeriye geçmişti bile. Arkasından kapıyı kapattığımda hafifçe boynunu esnetmiş ve "Bir şeyler mi pişiriyorsun?" diye sormuştu.
"Siktir.".
Makarna sosum kavruluyor olduğundan koşar adımlarla mutfağa doğru ilerlerken Taehyung'un arkamdan gülmesini duymuştum. Panikle sosun altını kısıp makarnaya doğru dökerken "Ben bir aptalım..." diye mırıldanmış, derin bir nefes almıştım.
"Hayır değilsin."
Arkamdan gelen sese baktığımda Taehyung odaya girmiş, kalçasını kapıya yaslamıştı. Kafasını uzatıp gri ocağın üstündeki yemeğe bakarken "Belki biraz öylesindir." demişti "Tencerenin dibi yanmış.".
Ona dönüp söylediklerini taklit ederken tencereyi suya koymaya çalışıyordum. "Amacım sana yemek yapmaktı." diye söylendim "Ama sen benim değerimi bilmiyorsun.".
xxx
"Makarna o kadar da kötü değil, hatta bence güzel olmuş.".
"Biliyordum!".
Taehyung karşımda makarnamdan bir yudum alıp onu överken, ki az önceki yosun çorbası tam bir faciaydı, neşeyle şakımıştım. Bu halim onu güldürdüğünde önündeki kadehten bir yudum almış, sanki tadını çok beğenmiş gibi dudaklarını yalamıştı.
"Şarap sevmem ama bu gerçekten güzelmiş.".
Güldüm. Kendi bardağımdaki beyaz şaraptan ben de bir yudum alırken "Annemin iyi olduğu tek şey olabilir," diye kıkırdadım "Şarap seçme konusunda iyidir. Ya da diğer alkollü içeceklerde.".
Yüzünde bir gülümseme oluştu. "O artık iyi mi?" diye sorarken bunu sormaktan biraz çekiniyor gibiydi. Bunu umursamadım. Aslında annemin durumu hakkında insanlarla konuşmak beni hem rahatsız ediyor, hem rahat hissettiriyordu. Bu aptal çelişkiye girmemin tek nedeni ise karşımdaki kişi kaynaklıydı. Eğer onu seviyor ve güveniyorsam konuşmak rahatlatırdı. Sevmiyorsam ağlayarak kaçmak isterdim.
"Yani," dedim omuz silkerek. Onunla bu konu hakkında konuşmakla ilgili bir sorunum yoktu. "Geçtiğimiz senelere göre iyi fakat hala biraz üzgün. Aslında Fransa'ya taşınma fikrime kadar iyiydi, alkolik toplantılarına ve terapistine de gidiyordu. Benim gideceğimi öğrenince..." duraksayıp derin bir nefes aldım "Biliyorsun Fransa'dan pek hoşlanmıyor." hafifçe kıkırdadım "Çok hoşuna gitmedi."
"Yine de senin arkanda duruyordur.".
Kafamı olumlu anlamda salladım. "Bazen çok içtiğinde bağrınıp çağrınıyor ve bencil olduğumu söylüyor ama sabah özür dileyip, arkamda olduğunu falan anlatıyor. Öyle olduğunu da biliyorum. Tek kalmak istemiyor.".
"Bazen ailelerin çocuklarının evden gideceğini kabul etmesi zor oluyor." dedi şarabından bir yudum daha alırken "Yani tek başına kalmak biraz üzücü olmalı. Benim annem de uzakta okuyacağım için pek mutlu değil. Yine de beni destekliyor.".
"Tek kalmanın ona iyi geleceğini düşünmüyorum.". Derin bir nefes verdim. Şarabımı bardakta döndürürken "Belki terapiye devam etse sorun etmezdim ama böyle olunca bilmiyorum. Korkuyorum.".
Bana baktı. Suratıma iyice bakarken kaşları hafifçe kaygıyla çatıldı ve "Jen," dedi "Hayatının sonuna kadar anneni düşünerek yaşayamazsın. Burada bir okula gitsen bile okulun bitince de uzaklaşmak zorunda kalacaksın. Hayatını ona göre şekillendirmeni onun da isteyeceğini sanmıyorum.".
"Evet istemezdi."
"Onun için elinden geldiğince en iyi şartları sağlayabilirsin. Sen burada olsan da olmasan da gerisi ona kalıyor.".
Derin bir nefes verdim. Eğer gidersem anneme bir şey olur mentalitesinden çıkamıyor oluşum günlerimi daha da zorlaştırıyordu. "Biliyorum." dedim sanki birinin bana bunu söylemesine ihtiyacım varmış gibi "Teşekkür ederim, gerçekten.".
@vante: şarap uykusunu getiriyor
4.555 beğeni 20 yorum
@nini: hayır ben iyi bir içiciyim, saat geç olduğu için uyudum
↪@chimpunk: hayatımda duyduğum en büyük yalanlardan biri olduğuna yemin edebilirim
18 diğer yorumu gör...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20 days || taennie.
FanfictionKim Jennie ve Kim Taehyung, birbirlerinden hoşlanmalarına rağmen kimse itiraf etmediğinden birlikte geçirebilecekleri güzel dört yılı kaybetmişti. Şimdiyse ikisi de üniversite için başka ülkelere gitmeden önce sadece yirmi günleri vardı.