Teyzemlerde otururken bir gözüm hep telefonda olduğu için teyzemin ve kuzenimin garip bakışları altında kalıyordum. İstemsizce gerilmeme ve boğazımı temizlememe sebep oldu. Sonunda Eylül dayanamamış olacak ki oturduğu koltuktan kalktı.
"Odaya mı geçsek Mina? Uzun zamandır kuzen kuzene konuşamıyoruz." dediğinde sesindeki imayı anlamamak için salak olmak gerekirdi.
Samimi olduğunu sandığım bir gülümsemeyi dudaklarıma yerleştirdikten sonra yerimden yavaşça kalkarak kuzenimin arkasından ilerlemeye başladım. Odaya girdikten sonra hızlıca bana döndü ve istemsizce ellerimi yukarı kaldırdım.
"Suçsuzum hakim bey!" diyerek yükseldiğimde gülmeye başladık.
"Uzun süredir konuşamıyoruz Mina. Anlaşılan bir şeyler olmuş ve ben bunları duymak için sabırsızlanıyorum." dediğinde oturmasını işaret ettim ve karşısına geçip bende oturdum. Her şeyi baştan sona anlattığımda suratında oluşan gülümseyle birlikte konuştu.
"Birilerinin kafesine kuşlar konmuş." dediğinde başta ne demek istediğini anlayamadım. Garip garip baktığımı fark edince kafama vurdu.
"Kalbini kafese benzettim. Hani kafeste kuşlar olur ya Mina'cım, heh işte seninki boştu ve sonunda kuşlar gelmiş demek istedim." dediğinde kendimi aşırı derecede gerizekalı hissetmiştim.
"Gerizekalıya anlatır gibi anlatmasaydın keşke. Alındım, gücendim, darıldım, kırıldım." dediğimde kahkahalar atmaya başladık.
Birden ciddileşip kuzenimin suratına bakmaya başladığımda aynı şekilde o da bana baktı. Bu bakışmanın kesilmeyeceğini anlamış olacak ki ağzını açıp konuştu.
Neresini açıp konuşmasını bekliyordun Mina?
İç sesimin söylediği şeye takılmamaya çalışarak kuzenimin gözlerinin içine baktım.
"Birbirimizi daha tanımıyoruz, doğru düzgün bir iki kere konuştuk sadece. Nasıl sevebilirim?" diye sorduğumda sırıttı.
"Bir insanı sen sevmezsin ki," dediğinde gözlerindeki saf sevgiyi gördüm. "Kalbin onu tanır ve ister. Hep onu aramış gibi gördüğü anda sana onu fark ettirmek için deli gibi atmaya başlar. Sen onu tanımasan bile kalbin çoktan tanımıştır. Ve onu bulduğunda sadece bedenlerinizin tanışması gerekir. Yani birini sevmek için onu tanımana gerek yok. Bu işi kalbin yapıyor."
Söyledikleri karşısında derin düşüncelere dalmıştım. İyi bir insan olduğu belliydi ama bu kadar kısa sürede sevebilmiş miydim cidden? İşte bunu çözemiyordum.
Bu konuyu daha uzatmak istemediğimden, havadan sudan konuşmaya başladım ve gecenin geri kalanı böyle geçti.
🖤🖤
Pazar günü yine telefonumun ısrarla çalan sesiyle güne başladım. Gözlerimi daha tam anlamıyla açamadığımdan, kimin aradığına bakmadan telefonu cevapladım.
"Şöbiyet'im uyandın mı bakalım?" diyen Selim'in neşeli sesini duyunca içimden küfür ettim.
"Kargalar uyanmadan yine ne istiyorsun, Selim?" diye sinirli bir şekilde sordum.
"Kargaların sabahın köründe uyandığını düşünüyorum Mina. Öğlen 1'de değil." dediğinde gözlerim istemsizce büyüdü.
"Öğlen 1 mi?" diye şaşkınlıkla sorduğumda çocuğunu azarlayan bir anne edasıyla konuşmaya başladı.
"Manda sığırı gibi yatarsan yavrucuğum öğlen 3'leri de bulursun!"
"Uzatma da asıl konuya gel, hadi!" dediğimde göz devirdiğini hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ RETROSU
Teen Fiction"Her imkansız bir başlangıçtır..." Mina'nın imkansız başlangıcı ise onu bulması ile başlamıştı. Bir gün bir kitapçıda gezerken dikkatini çeken o kitap onu tanımasını sağlamıştı. Peki başlangıcın götürdüğü son onun için nasıl sonuçlanacaktı? ❤ Sen bi...