-2-

95 16 17
                                    

Kafamı kaldırıp baktığım gökyüzü kadar uzaktın bana.

🖤🖤🖤

Eve geleli 1 saat olmasına rağmen yattığım yataktan kalkamıyordum. Aldığım eşyaları bile yerleştirmemiştim, 3 saat aralıksız yürümeye zorlanmış kaplumbağa gibi hissediyordum. En sonunda bedenimi zorla yataktan kaldırmayı başardığımda elime kitap poşetini alıp içindeki kitapları yatağa koydum. Güneş Retrosu'nu elime aldığımda kitaba neden bu kadar çekildiğime bir anlam veremiyordum. Kitabın arkasında olan büyük yazıyı sesli bir şekilde tekrardan okuduğumda bu cümleden bir şiir yazmak istedim.

"Bir Güneş Retrosu kadar imkansızdık ama bir o kadar imkanlı."

Kitabı okumaya karar verdikten sonra yatağın üstündeki kitapları kalkıp kitaplığa yerleştirdim. Geri yatağa geldikten sonra kitabı elime alıp önce cildini çıkardım. Evet ciltli kitapları o şekilde okuyamıyordum, cildine zarar gelmesin diye.

Kitaplara önem verdiğin kadar az kendine önem ver, Mina.

İç sesime göz devirip kitabın ilk sayfasını açtığımda burnuma gelen kitap kokusunun keyfini çıkardım. Kitabın giriş kısmında yazan yazı kitabı iyice merak etmeme sebep olmuştu.

"Başladığın bu hikayeden sapasağlam çıkabilecek misin?"

Kitabın kapağını kapatıp hiç bakmayı akıl etmediğim yazar ismine baktım, Yazgı Ayaz Alkan.  İsminin verdiği gizemli havayla telefonumu elime alıp sosyal medyadan profiline girdim. Nedensizce profili ve fotoğrafları fazlasıyla ilgimi çekiyordu.

Büyük ihtimalle bir yazara daha hayran olacaksın Mina'cığım.

İç sesime hak vererek başımı salladığımda telefonumu kapatıp kitaba geri döndüm.

🖤🖤🖤

" 'Güneş Retrosu mu, o da ne?' diye anlamsızca yüzüme baktığında bu haline gülümseyerek açıklamaya koyuldum.

'Güneş Retrosu, senin kadar olması imkansız ama hayali bile bir o kadar güzel olabilecek bir şey. O kadar güzel ve özelsin ki, dünya da olmayan bir şey sana daha çok yakışır diye düşündüm.' dediğimde gülümseyerek bana baktı. Öyle güzel gülüyordu ki sanki bu dünyaya ait değildi. Kalp atışlarım gülüşünün sıcaklığıyla daha da hızlanırken ilk defa yaşadığım bu güzel hissin tadını çıkarıyordum.

Telefona gelen bildirimle kafamı kitaptan kaldırmıştım. Kaç saattir aralıksız okuduğumu bilmiyordum ama telefonu elime alınca epeydir kitap okuduğumu fark ettim. Gratis'ten gelen boş indirim mesajı olduğunu görünce göz devirerek telefonumu kapadım. Kitabın arasına ayracı yerleştirdikten sonra oturduğum yataktan kalktım, gerindikten sonra paytak adımlarla odamın kapısına yöneldim. Saatlerdir odamdaydım ve dış dünyada neler olup bittiğini merak etmiyor değildim. Salondan gelen gülüşme sesleri ile evde misafir olduğunu anladım ama odama dönmek için çok geçti. Çoktan fark edilmiş, tüm gözler kaçağı yakaladık dercesine bana dönmüştü. Tanımadığım 2 çift yüze bakarken annem açıklamaya koyulmuştu.

"Geçen hafta bizim karşı daireye taşınan yeni komşularımız." dediğinde gülümseyerek baş selamı verdim.

Anne her taşınanı da eve almazsın değil mi? Bunun hırlısı var, hırsızı var, seri katili var, sapığı var. Sana hiç yakıştıramadım anne.

"Hazır gelmişken çaylarımızı tazeler misin?" kızım diyen babama bir şey diyemeden mutfağa doğru adımladım.

Selam verdik borçlu çıktık, sözü çok doğru bir söz.

Ocağın üstünde duran çaydanlığı elime alıp salona geri döndüğümde adını bilmediğim yeni komşumuz hakkımda anneme sorular soruyordu.

Bu soruları iyi ki bana sormuyorsun adını bilmediğim yeni komşu abla. Yoksa bozuşurduk.

"Maşallah kızınız çok güzel. Benim de bir tane oğlum var üniversite de okuyor, vakit buldukça geliyor buraya. Geldiği zaman tanışmanızı isterim." dediğinde yüzünde seni oğluma alacağım bakışı gördüm ve son kozumu kullanarak oradan hızlıca kaçtım.

"Anne içeride ödevim yarım kaldı ben onu tamamlamaya gidiyorum. Bir şey olursa çağırırsınız." diyerek koşarak önce çaydanlığı bıraktım ardından hızlıca odama gittim.

Bu yüzden komşuları hiç sevmiyordum. Güzel kız buldukları zaman 'seni oğluma alacağım,' mooduna bürünüyorlardı. 

Belki oğlunun başı bağlı ya da birbirimizi beğenmeyeceğiz değil mi ama? Bunları düşünmeden hemen beni oğluna alamazsın adını bilmediğim komşu abla.

Yatağın üstünde gördüğüm kitapla aklıma gelen fikir gülümsememi sağladı. Hızlıca şiir defterimi, kitabı ve bir adet kalemi alıp çalışma masama oturdum. Sözü içimden 2-3 kez daha okuduktan sonra kalemi defterin üstünde hareket ettirmeye başladım.

Sen bir Güneş Retrosu'ydun imkansızdın.
İmkansızın hayaliyle yanıp tutuşturdun.
Kalbimin ortasında yepyeni bir krallık kurdun kendine.
Ben ise kalbinin dışında titreyerek, içeri girmeyi çabalıyordum.
Bir keçi kadar inatçıydın, istememekte haklıydın.
Kusursuz bir masal karakteri,
Çirkin bir Gargamel'i ne yapsın değil mi?
O yüzden biz bir Güneş Retrosu kadar imkansızdık,
Ama bir o kadar imkanlı.
Masalların sonu mutlu biter derler çünkü.

Şiiri bitirdikten sonra aklıma gelen fikirle sinsice sırıttım. Neden böyle bir şey yapmak istediğimi anlamasam bile elime telefonu alıp yazarın yani Yazgı'nın hesabına girip mesaj göndere tıkladım. Şiirin fotoğrafını çekip gönder tuşuna bastıktan sonra elim ayağıma dolanmıştı.

Salak olma, Mina. O çocuk onlarca mesajın içinden senin şiirini görüp, okuyup sana cevap mı verecek sanki? Peh! görse bile cevap vereceğini düşünmüyorsundur umarım.

İç sesimle ilk defa birbirimizi onayladıktan sonra ne yapsam diye düşünmeye başladım. Laptopum gözüme çarptığında ise dizi izlemeye karar verdim. Hızlıca şiir defterimi ve diğerlerini yerlerine kaldırdıktan sonra telefonumu sessize alıp kulaklık ve laptopu elime aldım. Yatağı açıp pikenin içine kurulduktan sonra laptobu ve izleyeceğim diziyi açtım. Artık dizi gecesine hazırdım.

*****************************

Selaaammm

Bence hoş bir bölüm oldu, yazarken çok içime sindi. Biraz kısa oldu ama diğer bölüm telafi edeceğim. Umarım siz de beğenirsiniz.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi buraya bırakın.

Haftaya perşembe görüşürüüüzz 💜💜

GÜNEŞ RETROSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin