Ruh gibi geçirdiğim iki dersin sonunda Alina'nın zoru ile bahçeye çıkarılmıştım. Nedense kendimi hastalıklı gibi hissediyordum. Mesajıma hiçbir şekilde cevap gelmemişti ve bende bir daha yazmamıştım. Batu bendeki durgunluğu fark etmiş olacak ki, Selimle birlikte yüzümü güldürmeye çalışıyorlardı. Ve benim gülmek için bile isteğim yoktu.
Fazla abartıyormuşum gibi geliyordu ama istemsizce oluyordu bu şeyler ve ben düzeltemiyordum da. Alina zaten olayları bildiği için çocukların fazla üstüme gelmemeleri için çabalıyordu. Sonunda zil çaldığında hep birlikte sınıfa çıkmıştık. Ders edebiyattı ve bu dersi ne olursa olsun dinlemem gerekiyordu. Enis Hoca yine sınıfa yüzündeki o gülümsemesi ile girmişti.
Bu adamın hep mi enerjisi olur be?
Elinde tuttuğu testlerle birlikte öğretmenler masasına ilerledi ve oturduğu gibi konuşmaya başladı.
"Hızlıca yoklama alacağım. Ben yoklama alırken biri hızlıca şu testleri dağıtsın. Diğer derse yetiştirmemiz lazım." dediğinde hızlıca sınıftan Çiçek adındaki kız kağıtları dağıtmaya başladı.
Hoca yoklamasını aldıktan sonra test çözmemiz için bizi serbest bırakmıştı. Daha 3. sorudayken sırtıma batırılan kalem sonucunda tüm konsantrasyonum çöp olmuştu. Sinirle arkamı döndüğümde Selim'in sinirlendiğim zamanlar kullandığı surat ifadesi ile bana baktığını gördüm.
"Elimin ayarı istemeden fazla kaçtı yoksa Selim neden efendisine zarar versin? Efendisi, Selim'e ne ceza verecek?" dediğinde Harry Potter hayranlığını konuşturmuştu yine. Bu haline kızgın kalamayıp gülümseyerek ne istediğini sordum.
"Biliyorsun benim edebiyat yerlerde sürünüyor. Hatta çamura bulanmış bir vaziyette. O derece berbat k-" abartmaya devam edeceğini fark ettiğimde uyarıcı bakışlarla lafını kestim.
"Yardım isteyecektim." dediğinde oflayarak önüme döndüm. Aradan 1 dakika geçmemişti ki sırtımda yeniden uç hissettim.
"Soruları çözmeme izin verirsen cevapları alırsın Selim!" diyerek sinirle konuşup önüme döndüm.
Bu sefer de konsantrasyon olmaya çalışırken sınıfın kapısı çaldı ve sinirle elimdeki kalemi masaya bıraktım. İçeri alt sınıflardan olan nöbetçi girip duyuru yapacağını söylediğinde tüm sınıf nöbetçiye döndü.
"Yarın okulumuza müdürümüzün çok yakından tanıdığı bir yazar gelip seminer yapacakmış. 12'lerinde son 2 dersine denk geliyor." dediği an sınıftan sevinç çığlıkları yükseldi. Resmen çığlıkları. Yarın son 2 ders matematikti ve herkesten dersten yırtmanın sevincini yaşıyordu. Tam o anda Alina kulağıma eğildi.
"Düşünsene müdürün yakından tanıdığı yazar, seninki çıkıyor."
"Saçmalama be. Öyle bir şeyin ihtimali uzayda bile yoktur bence." dedikten sonra teste geri dönmüş gibi yapıyorum ama tabii aklım Alina'nın dediğine takıldığı için hiçbir şekilde odaklanamıyorum. Onu görme ihtimali aklıma düştüğü andan itibaren kalbim hızlı bir şekilde atıyordu.
🖤🖤
Sonunda okul bitip eve geldiğimde kendimi direkt yatağımın üzerine attım. Aklıma yazmam gereken şiir gelince acaba kabul eder mi? diye düşünmeye başladım. Sonunda yazmam gerektiğine karar verip titreyen ellerimle telefonumu elime aldım.
Mina: Şiir yazmamı istemiştin. Yazmaya devam edecek miyim yoksa yazmayacak mıyım?
Mesajı gönderdikten sonra telefonu hızlıca yatağın üstüne bıraktım. Bana ne oluyordu? Eylül'ün dedikleri aklıma geldiğinde elim kalbime gitti. Beklediğimden daha hızlı atıyordu. Oflayarak yataktan kalkıp odadan çıkacağım sırada bildirim sesiyle yatağa geri koştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ RETROSU
Jugendliteratur"Her imkansız bir başlangıçtır..." Mina'nın imkansız başlangıcı ise onu bulması ile başlamıştı. Bir gün bir kitapçıda gezerken dikkatini çeken o kitap onu tanımasını sağlamıştı. Peki başlangıcın götürdüğü son onun için nasıl sonuçlanacaktı? ❤ Sen bi...