O haftanın herhangi bir dersinin tenefüsünde Defne ve Duru ile oyun oynuyorduk daha doğrusu oynamak zorunda bırakılıyorduk -hayatım da oynadığım en saçma oyun diyebilirim- oyun da farklı sınıftan bir kişinin sürekli bizim sınıfa gelen bir ajan olduğu bizim onu bulmamız gerektiği zorunluluk içeren bir şeydi ve ben bu kişinin Buğra olduğunu düşünmeye başlamıştım neden olduğunu bilmiyordum galiba tek kanıt bizim sınıftan olmamasına rağmen sürekli bizim sınıfa gelmesiydi.
Tenefüs bitip ders zili çaldığı zaman Buğra bizim sınıfın çarprazında bulunan kendi sınıfına gitmek için arkadaşlarının yanından kalktı ve hızla yürümeye başladı.
Defne ile beraber arkasından hızlıca gidip onu durdurduk koridorun kalabalığın da onca gelip geçen kişilere rağmen ben onu durdurup onun gözlerine bakıyordum aramızda bir adım bile mesafe yoktu gözlerinin içinde kaybolmak üzereydim uzun zamandır kalbim hiç böyle hızlı atmamıştı. Emir'le ayrılmıştık evet ama sonuçta uzun süredir birlikteydik ve ben ona bir kere sarılıp kokusunu hissetmemiştim kokusunun nasıl olduğunu bilmiyordum ama Buğra'ya sarılmamışken bile ciğerlerim ve tüm bedenim onun kokusuyla dolmuştu ilk defa gözlerinin içine baktığım bir kişide neden bunları hissediyordum ki ben bu, bu çok tuhaf değilmiydi ? Bir anda onu neden durdurduğumu hatırladım ve direk olarak;
-Ajan sen misin ?
Diye sordum şaşırmıştı doğal olarak
-Ne ajanı ?
Diye karşılık verdi.
Verdiği tepkiden ve bakışlarından anlamıştım onun olmadığını ve kendimi daha fazla rezil etmemek için
-Tamam yok bişey görüşürüz.
Dedim ve hızla sınıfa doğru dönüyordum arkama dönüp baktığım da ise Buğra'nın bana baktığını gördüm o kadar güzel bir bakıştı ki herşey dursun istedim ama zaman durmadı ve hoca geldi. Hayatımda gördüğüm en kötü zamanlama olabilirdi bu... Tekrar tenefüs olduğunda kızlar ajanın kim olduğunu konuşurken ben öylece durmuş Buğra'yı izliyordum sık sık bakışlarımız denk geliyordu her zaman utanan ben öylece durmuş Buğra'nın gözlerinin içine bakıyordum sanki kilitlenmiş gibiydim. Sonunda dersler bitmişti son zil çalmıştı kalabalığı sevmezdim ve kalabalığa kalmamak için hızlı bir şekilde çıkardım her zaman sınıftan o günde öyle oldu hızla toparlandım kızlara veda edip servise gittim kulaklığı taktım ve şarkı dinlemeye başladım ama düşündüklerimden dolayı şarkıyı nerdeyse duymuyordum öyle ki evin önüne geldiğimde servis durmuş ama ben farketmemişim servis şoförü durup seslenmese orda oturmaya uzun süre devam edebilirdim heralde. Servisten inip eve çıktım çantamı bırakıp elimi yüzümü yıkadım bişeyler atıştırdıktan sonra kahvemi alıp balkona çıktım mindere oturdum gökyüzüne baktım. Gökyüzü bugün fazla güzeldi yaşadıklarıma şahit olmak ve hayal kurmak için yeteri kadar güzeldi...
O gün tüm günü balkonda geçirdikten sonra abimin odaya gelip bana seslenişini duydum. O seslenmemiş olsa sanırım buz tutmak üzereydim. Boş olan kahve bardağımı alıp mutfağa bıraktıktan sonra odama dönüp kitap okumaya başladım saatler geçmek bilmiyordu sabah olmasını istiyordum bunun en hızlı yolu uyumaktı sanırım. Kitabı bırakıp kısık sesle bir müzik açtım müzik olmadan asla uyuyamazdım çünkü. Sabah ne ara oldu ben ne ara uyuyakaldım hatırlamıyordum. Sabah alarm sesiyle güne başlayana kadar yaşadıklarımın ve düşündüklerimin hâlâ rüya olup olmadığını bile bilmiyordum...