0.2

8 1 0
                                    

BENSUDAN

Kahvaltıdan sonra çocukların ortalığı toparlamasına yardım edip ettik ve onlarda her şeyi düzeltip yerli yerine koymuşlardı. İşleri hallettikten sonra salonda Duruyla baş başa kalmıştık. Dizlerimi kendime doğru çektim ve beni daraltan saçlarımı bileğimde ki tek tokamla topuz yaptım. Aklımda bir sürü soru işareti vardı ama hepsi üyeleri görünce birden birer toz bulutu olup zihnimi terk ediyordu. Kendi içimde ki sessizliğimi Durunun naif sesi bozdu.

''Bence ne yaptıklarına bakmalıyız.'' O kadar heyecanlıydı ki sesinde ki o garip tizleşmeler ve heyecan parıltıları bunu ortaya koyuyordu yeterince, o bu ilişkide ki kalpti bense genelde mantıktım.

''Yani çocukları odalarında rahatsız etmek istiyorsun. Özel hayatlarına dalalım.'' Tek kaşımı kaldırarak sorduğum bu soruya yüzünü düşürerek cevap verdi.

''Özel hayata dalmak falan değil de çok mu hayran görünürüm ? Ama ama ama elim de değil ki. Kızım az önce j-hope yanımda oturuyordu. J-HOPE diyorum.'' Gayet sessizce başladığı bu cümlenin sonuna doğru desibeli oldukça artmıştı. Bildiğim Duruydu, heyecanlı. Başımı olmaz dercesine salladım ve gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Burası evim gibi kokmuyordu. Hatta evimden çok daha uzak çok yabancı bir kokuydu bu. Zihnimde canlanan resimlere hızlıca göz attım. Evim dediğim semti düşündüm, ülkemi, çocukluğumu, annemi kaybedişimi, annemden sonra hayatta hiçbir şeyi öylesine yapmamıştım. Asla plansız hareket etmemiştim. Partileri kaçırmış, arkadaşlarımla hiç kumsalda sabahlamamıştım. Hiçbir erkeğe güvenmemiştim. Görüntüler sona yaklaştığında buraya gelirken okuduğum kitabın son cümlesi zihnimde ışıldadı.

''Yalnızca bir hayatınız vardır. Tek bir şans. Bunu iyi kullanmaya bakın.''

Gözlerimi açtığımda ayaklarını tedirginlikle titreten ve devamlı koridora bakan bir Duruyla karşılaştım. Ne olabilirdi ki ?

''Hadi. Bakalım Bangtan kendi halinde neler yapıyor ?'' Çığlık atmasını beklediğim arkadaşım cümlemin sonunu dinlememiş saniyesinde yarım saattir bakakaldığı koridora koşmuştu. Gülümseyerek arkasından adımladım. İkimizde rastgele odalara girmeye başlamıştık. İlk girdiğim odada Tae uyukluyordu, Jimin ise telefonda konuşuyordu. Pardon deyip çıktım. Rastgele girdiğim diğer oda ise muhtemelen Namjoonu odasıydı. Çünkü kocaman bir kitaplık ve farklı dillerde kitaplar vardı. Kitaplığın yanında bir bilgisayar masası ve çalışma kağıtlarıyla defterleri duruyordu. Diğer odaların aksine bu oda çok düzenliydi belki de bana Namjoonun odası olduğunu düşündüren şey buydu bilmiyorum. Gözlerim odanın diğer köşesinde olan büyük yatağa takıldı, yorgan ve çarşaflar bembeyazdı duvarların aksine çünkü duvarları koyu griye boyanmıştı. Gözlerimle odayı iyice inceledikten sonra Namjoonun burada olmadığına sonunda kanaat getirebilmiştim. Odanın içine adımladım, bunu neden yaptım bilmiyorum ama gözüm açık olan bilgisayarına kaydı. Şarkının altyapısını yapmak için de bir uygulama açıktı. BU tip şeylere biraz ilgim olduğundan uygulamaya ve sürümüne bakmak için sandalyeye oturdum. Orada ne kadar vakit geçirdim bilmiyorum ama kendimce bir şarkının altyapısını oluştururken arkamdan gelen sesle irkildim.

"Özel eşyalarımın karıştırılmasını sevmem." Dönen sandalyede arkama doğru döndüm ve omuzlarımı dikleştirdim.

"Özel bir şeyi karıştırmıyorum. Alt yapı oluşturmamışsın henüz ben de denedim yalnızca." Cürretkarca söylediğim bu sözlerin karşımdaki adam tarafından nasıl karşılanacağını bilmeden birden ağzımdan çıkıvermişti. Keskin yüz hatları gerildiğinde eliyle tuttuğu kapı kolunu bırakıp bana doğru geldi. Sandalyenin kenarlarını tuttu ve üzerime eğildi yaptığı hareketle otomatikman sırtımı sandalyenin arkasına yasladım. Suratlarımız arasında bir kaç santim kala durdu ve gözlerini gözlerime dikti. Beni etkilemeye çalıştığı apaçık ortadaydı .Gözleri dudaklarıma kaydığında konuştu;

"Gerçekten neden buradasınız ?" Söylediği cümleyle kendime geldim.

"Kişisel alanıma giriyorsun Kim NamJoon."

"Hala cevap vermedin ?"

"Şirketinizin açıklaması da yeterli gelmediyse belki de yazılı bir açıklama istemelisin. " dediğim de gözlerimi dudakları hariç yüzünde ki her yerde gezdiriyordum. Tam o sırada kendini geri çekti ve kapıyı açarak bana bakmaya başladı .Mesajı aldığımdan yüzüne bile bakmada odasından çıktım. O sırada telefonuma mesaj gelmişti.

''Eğer üyelerle tanıştıysanız lütfen evden ayrılın. Otelinize dönebilirsiniz bu gece kalacağınız oda hazırlanacak ve eşyalarınız yerleştirilecektir.''

Tam Duruya bağıracağım sırada ayağım yerdeki bir mikrofona takıldı ve düştüm. Hayır gerçekten mi yani Bts üyelerinin bulunduğu evde yere mi düştüm diye düşünürken bana uzatılan bir el aklımı başımdan aldı.

Min Yoongi.

Anlamamış bir ifadeyle uzattığı eline bakarken

"Daha ne kadar aşağıda kalmayı planlıyorsun?" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Tam kalkıyordum. Teşekkürler."

Gülümsediğinde tekrar yere düşmemek için duvara tutunmam gerekti. Bazen karşımdakilerin melek olduğuna olan inancım her şeyin önüne geçiyordu. Sesimi tekrar bulduğum da;

"Umarım nasıl düştüğümü görmedin?"

"Yok. Gayet tatlıydın. kafaya takma." Dediğinde kafamı salladım ama o odasına gitmek için ilerlediğin de sözleri zihnimde anlam kazandı ve gözlerim bir anda hiç olmadığı kadar büyüdü. ''Tatlıydın.'' !!

Elimi kalbimin üzerine koydum ve olduğum yerde kalakaldım. Biraz daha iyi olduğunu hissettiğimde Duruyu aramaya başladım. Şansıma bir sonraki açtığım kapının ardında Duru ve Jungkook vardı. Jungkook yatağın başlığına yaslanmış ve bağdaş kurmuş halde elinde ki telefonla oynuyordu. Duruda yanına oturmuş ona bölümü nasıl geçeceğini anlatıyordu. Nasıl bu kadar kısa sürede bu kadar yakın olduklarını merak ettim. Sormayı aklımın bir köşesine kazıdıktan sonra ağzımı açmıştım ki Duru telefonuna baktı ve muhtemelen ona da gelmiş olan mesajı okuyup yataktan kalktı ve Jungkooka veda etti. Ben de gülümseyip odadan çıktıktan sonra artık evi terk etme zamanıydı. Gideceğimizi üyelere bildirdikten sonra evden ayrıldık. Evin bahçesinde bizim için özel olarak ayarlanmış bir araba vardı yine lakin bu sefer otele değil de bir kahveciye gitmek istediğimizi bildirdik şoföre.

Çığlık atmamak için zor tutuyorduk kendimizi ama göz göze geldiğimiz an, işte o an hiçbirşeyi tutamadık ve bastık çığlığı. Bide ardından ardı arkası kesilmeyen o bağırışlar.

''Gördün mü hepsini ?? Hepsi bebek gibiler?''

''Asla inanamıyorum. Bu gün cidden yaşandı mı ?''

''Nasıl aynı anda o kadar bebek gibi olup bu kadar havalı ve seksi olabilirler??''

''Ben yaşıyor muyum ?''

''Hayatımın en iyi günüydü resmen. Jeon Jungkookla aynı oyunu oynadığımıza inanamıyorum.''

''Min Yoongi bana tatlı dedi.''

Söylediğim cümleyle Durunun ağzının arabanın zeminine değdiğine yemin edebilirdim.

JUST ONE DAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin