DURUDAN
Bensu gittikten sonra Namjoonla kavga etmiştim. O an tekrar zihnimde canlandı, oturduğum yerden destek alarak ayağa kalktım ve NamJoon u omzumdan ittim.
"Sen ne dediğini sanıyorsun?!Kim olduğunu sanıyorsun da böyle bir yorum yapıyorsun!"
Sözlerim karşısın da sessiz kaldı sadece boş boş bakıyordu.
"Laflarına dikkat et Namjoon. Sadece seni etkilemiyor ağzından çıkanlar. ''
Gergin kouşmamın ardından aklımda sadece Bensuyu bulmak vardı. Odamıza girdim, adımalarım yavaşlamıştı. Kendimi onun yerine koydum, Bensu 15 yaşındaylen biası Namjoondu ve şimdi o imrendiği adamdan böylesine kırıcı laflar duymak ...
Olduğum yerde derin bir nefes aldım ve sakince gözlerimi kapadım.Bensu çoktan uyumuştu. Muhtemelen numara yapıyordu ama konuşmak istemediği zamanlar böyle yaptığını bildiğimden yanına gitmeden ceketimi alıp çıktım odadan. Biraz hava alacaktım. Az önce sert adımlarla yürüdüğüm bu koridoru şimdi sadece sırtımda kocaman bir yük taşıyormuşumcasına ağır yürüyordum. Kapıyı açtığımda Korenin o ılık akşam esintisi beni karşıladı. Gözlerimle bahçeyi taradım ve kamelyaya baktım, boştu.
Bahçedeki kamelyaya bağdaş kurarak oturdum. Yüzümü yıldızlara çevirdim ve bir süre sonra istemsizce gözlerim kapandı, zihnim sadece düşüncelerime boğulmuştu. Buraya gelidğimizde çok heeyecanlı ve mutluyduk yani, işe girdikten sonra ise Bangtan bizi kabul eder sanmıştım. Sanırım etmiyorlardı. Bizi burada istemiyorlar o yüzden de bize kötü davranıyorlardı. Belki de eve dönmeliydik.. Bu kadar Kore hayali yeterdi. Hayalimdeki Bangtanla olacak olan ilişkim daha farklıydı açıkcası bunun yanı sıra Bensu sürekli üzgündü son zamanlarda.Onun için yapabileceğim bir şeyler olmalıydı.
''Hey ! Geldiğimi duymadın. İyi misin ??''
Jungkook un burada ne işi vardı ? Garip bir zamanlaması var diye düşündüm.
''Biraz dalgınım sadece.'' Verdiğim cevapla beraber bankta vücudunu komple bana doğru çevirdi.
''Sorun ne ?'' Konuştuğunda yüzünde oynayan her santime dikkatlice baktım. Ne kadar baktığımı kontrol edemediğimden, gözlerimin önüne bir el gelince geriye doğru kaçıp silkelendim.
''Gerçekten iyi görünmüyorsun, konuşmak ister misin ?'' İstemsizce kaşlarımı çattım.
''Neden seni ilgilendiriyor ki ?'' şimdi kaşlarını çatma sırası ona geçmişti.
'' Buraya gelen Tae olsa bu kadar duraksamazdın Duru. Neyse boşver. Ben gidiyorum.''
Hızlıca oturduğumuz banktan kalktığında ne yapacağımı bilemedim, yalnız kalmak istemiyordum, yani, sanırım. Aklıma ilk gelen hareketi yapıp eline uzandım. Soğuk elleri sıcak parmak uçlarıma değdiğinde ben irkilmiştim.
''Gitme.''
Kelimelerim ona ulaşmamıştı. Şaşkınca ellerimize bakıyordu.
''Hıı?'' Şaşkınlığımdan aldığım cesaretle devam ettim.
''Dedim ki gitmeni istemiyorum Jungkook.'' Bu defa sesim ona ulaşmıştı. Gözlerime baktığın da bana dünyanın en güzel manzarasını bahşedip gülümsemişti. Ellerimizi ayırmadan tekrar bankta yanımda ki yerini almıştı. Kalbimin atışları biraz olsun yavaşladığı an konuşmaya başladım.
''Eğer bizimle ilgi bir sorun varsa –''
Lafımı yarıda kesip hızlı hızlı konuşmaya başladı.
'' Hayır, hayır, sizinle ilgili değil. Kaldığımız yere ilk defa misafir alıyoruz ve siz biraz farklısınız, yani bizimle yatmaya çalışamadınız yada bize zarar vermeye kalkmadınız. Şirketimiz normalde böyle şeylere sıcak yaklaşmaz. Namjoon hyung da pek nazik davranamaz alışmadığı insanlara ama bana inan abim böyle biri değildir.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST ONE DAY
FanfictionDünyanızı küçük sandığınız ama aslında gizemli bir biçimde kendi filminizi yarattığınız benim dünyamı okumak ister misiniz ? Dünyalarımız o kadar küçük ve aynı ki oysa... Derin bir nefes al ve gözlerini kapat. Kendini en iyi halinle bir evin kapısı...