DURUDAN
Lavaboda tek başıma kalınca nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Jungkookla herr şeyi doğru düzgün konuşmak istiyordum. Bensuyla beraber kaldığımız odaya geldiğim de kendimi yatağa bıraktım. Fazlasıyla duygu durumu eğişikliği beni çok yormuştu.
~~
Sabah olduğunda Bensu beni uyandırdı.Bu gün çocukların bir talkshowu ve showdan sonra da röportajları varmış.Onu baştan aşağı süzdüğümde bu gün için normalde olduğundan kat ve kat şıktı, yırtık jeanı ve üzerine giydiği oversize beyaz gömlek ve saçlarına taktığı gözlükle gerçekten parlıyordu. Onu incelemeyi bıraktığımda bedenimi sonunda yataktan kaldırabilmiştim, gündelik işlerimi hallettim ve elime geçenlere baktım, siyah beyaz kareli yüksek el pantolonumun üzerine kırmızı crop kazamığı giymiştim. Biraz renkli ama hoştum.
Biraz şık olmamızda sorun yoktu sonuçta Kahvaltıda röpotajda yanların da olacaktık. Bizden önce çıktıkları için kahvaltımızı hızlı hızlı yaptık. Çıkmadan boynuma parfüm sıkıyordum ki gözlerim aynada takılı kaldı.Gerçekten güzel kokuyordu.
"İstersen biraz daha geç kalalım ve gitmeyelim Duru ?"
"Heh tamam geliyorum." Bensunun sesiyle kendime gelmiş ve ayakkabılarımı arıyordum. Bensu kapıya biraz mesafe kala durmuş çantasını kurcalıyordu. Bezgin bir nefes verip bana baktı
"Tokamı bulamıyorum ya.Sen de mi ? Başka tokam yok.biliyorsun hep bileğimde olurdu ama..." diyerek bileklerini bana gösterdi. Geç kalıyorduk şu an buna zamanımız yoktu.
"Saçların açık çok güzel. Döndüğümüzde beraber arayacağımıza söz veriyorum ama şimdi geç kalmak istemiyorum."
Oflayarak bana doğru geldiğinde kapıyı çekip çıktık, biraz yürüyüp bir taksi durdurduk. Gideceğimiz adresi verdikten sonra camdan dışarı izlemeye başladım. Burada geçirdiğim anılar zihnimin duvarlarına çarpmaya başlamıştı çoktan;
"Kokun.İşte bu koku benim kokuma karışmalı."
"Dünyanın en güzel kokusu olabilir.Bu koku bana ait olmalı."
Aish şu çocuk(!) beni öldürmeye niyetli gerçekten.
"Şimdi,Burada seni öpsem.Çok güzel olmaz mı?"
Aklıma gelen cümleyle Bensuya döndüm.Bunu ona henüz anlatmamıştım. Karışık bir ifadeyle ona doğru döndüğüm de onun çoktan kendi dünyasına dalışı gerçekleştirmişti. O da çok karışık görünüyordu, rahatsız etmek istemedim. Araba durduğunda stüdyoya gelmiştik. Stüdyoya girdiğimizde çocukları göremedik. Henüz hazırlıkları bitmemişti anladığımız kadarıyla. Herkes etrafta heyecanla koşuştururken Bensu'yu kolundan tutup kameraların arkasında bir yere çekiştirdim. "Erken mi geldik ne zaman başlayacak ki?" Diye söylendim. Bensu dikkatle stüdyoyu izliyordu. Bir süre sonra koşuşturmalar yavaşladı ve yönetmenler kameralar hazırlandı. Canlı yayın olacağı için çocuklar kim bilir ne kadar geriliyorlardır diye düşünürken yönetmenin sesi stüdyoda yankılandı ve program başlamış oldu. Sunucu BTS i anons etti ve dünyanın yedi harikası stüdyoya giriş yaptı. Bir süre sunucunun komik olmayan şakaları ile program devam etti. Çocuklar eğlenceli şekilde zaman geçirirken sanki evde Vlive dan izliyor gibi gülüyorduk. Yüzümde istemsizce oluşan gülümsemeyle çocukları izliyordum. Gerçek yaşantılarında nasıllarsa kameraların önünde de aynıydılar. Bu onları daha özel kılıyordu.
Hepsine bakarken bir an gözlerim Jungkook un gülümsenesine takılı kaldı. Başka bir şeye odaklanamıyordum şuan. O gülümsedikçe kalbim daha da hızlanıyordu. Kamera onu çekmeyi bırakıp Taehyung a döndüğünde Jungkook bakışlarını stüdyonun arkasına çevirdi, birini arıyor gibi bakıyordu. En sonunda gözleri gözlerimi buldu. Gözlerimiz kesiştiğin de yine onun çekim alanına girmiştim. Bütün yüzümü inceledikten sonra gözleri dudaklarım da bir süre oyalandı ve sonra tekrar gözlerimi buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST ONE DAY
FanfictionDünyanızı küçük sandığınız ama aslında gizemli bir biçimde kendi filminizi yarattığınız benim dünyamı okumak ister misiniz ? Dünyalarımız o kadar küçük ve aynı ki oysa... Derin bir nefes al ve gözlerini kapat. Kendini en iyi halinle bir evin kapısı...