On Yedinci Bölüm

29 4 32
                                    

Jungkook

"Sence ne olacak bunların hali?"diyen sevgilime döndüm. Beşinci gündü ve hala buradaydık. Lily,depresyondan çıkmış gibiydi evet ama hala üzgündü. Sürekli Hoseok'un bağdaş kurduğu bacağının arasına girip oturuyordu battaniye ile. Hoseok'ta her seferinde birşey demeksizin,ellerini ya saçına atıyordu,ya da beline. Bayağı bir yakınlaşma vardı aralarında.

"Valla ne olacakları belli,sevgili."diyerek cevaplamıştım Tae'yi. Salona bakan amerikan mutfakta duruyorduk ve şu an önümüzde çocuk gibi Pepee izliyorlardı. Lily,tıpkı çocuk gibiydi zaten. Depresyonuna veriyordum çünkü normalde olgun bir kızdı. Şu an bağdaş kurmuş olan Hoseok'un bağdaşının tam ortasına oturmuş,bacaklarını uzatmış,üstünde lila ve pamuklu battaniye,elinde yine salatası ile Pepee'nin,şu düşüpte dizini yaraladığı bölümü izliyorlardı. Şarkıyı mırıldandığını duyuyordum. Şu adı 'Şuşu' olan kadın bölümün şarkısını söylüyordu.

"Peppeeğ peppeeğ çok ağlıyooğr,peppeeğ peppeeğ çok ağlıyooğr. Çünkü düşünceğ dizi acıdıığ...keşke düşmedeğeen yavaşlasaydıığ." Bu hallerine gülüp,onları izleyen Tae'ye döndüm. Pek yaklaşamıyordum,malum durumdan dolayı beş gündür. Önüne geçip,gözlerinin odağının ben olmasını sağladığımda gülümseyip,ellerimi beline koydum.

"Ne oldu Jungkookie~?"deyip,kollarını boynuma sardı. Kafamı omzuna koyup,durdum ve boynuna çıktım yavaşça. O bana mükemmel gelen kokusunu derince içime çektim.

"Ya bu beş günde sana doğru düzgün sarılamadım bile. Kokunu özledim."diyerek daha da kendime çektim. O da kafasını omzuma koyup,derince soludu ve orada kaldı. Kokusunu bile o kadar çok özlemiştim ki,hemde dibimde olmasına rağmen. Biz öylece sarılıp durmuşken,bir el koluma dokundu. Kim olduğuna baktığım zaman ise,Hoseok olduğunu görmüştüm.

"Biz Lily ile dışarı çıkacağız. Sakın gelelim demeyin,biliyorum sizde özlediniz birbirinizi ama bugün bu işkence bitecek." Başımı sallamıştım ama ne demek istediğini gram anlamamıştım.

Hoseok ve Lily evden çıktığında sonunda yalnız kalmıştık. Gerçi,yalnız kalsakta aklımda olan şeyi Tae istemediği sürece yapamazdım. Biliyordum,o özel bir günde,özel bir şekilde olsun istiyordu zaten. Pembe mutfaktan gri salona geçtiğinde,arkasından izledim. Beyaz orta sehpanın üstünden salata tabağını ve meyve tabağını alıp mutfaktaki tezgaha bıraktı. Bende tabakları alıp,içindeki çöpü döktüm ve makineye koydum. Salona geçtiğimde Taehyung koltuğu düzeltmiş,koltuğun üstündeki battaniyeyi alıp katlamış olduğunu görmüştüm. Battaniyeyi koltuğun başlığına koyup,kendini koltuğa atmıştı. Bende yanına gidip kendimi koltuğa attım ve onu kendime çekip sarıldım.

"Özledin değil mi bana sarılmayı?"diyen Taehyung ile gülümsedim. Başımı sallamak ile yetindim o an. Lily aslında birşey demezdi ama Taehyung utanırdı. Birbirimizin kokusunu yan yanayken bile özlüyorduk,bunu desem kimse garipsemezdi çünkü artık klasikleşmiş bir sözdü. Yanındayken bile özlemek...

"Seninle şarkı söyleyelim mi? Bence ikimizinde sesine yakışan bir şarkı bu."diyerek ilk önce bana bakmış,daha sonra önüne dönüp hızlıca telefonunu açmıştı. Şarkıyı gösterdiğinde,bilindik bir şarkı olduğunu görmüştüm. Someone Like You,çok güzel bir şarkıydı bana göre ve kesinlikle Tae'nin sesine yakışırdı. O kalın ve derin sesine hangi şarkı yakışmazdı ki,değil mi?

"Tamam,söyleyelim sevgilim." Elimi tutmuş ve ayağa kaldırmıştı beni. İnternetten şarkının arka fonunu açmış ezbere bildiği sözlere başlamıştı.

"I heard that you're settled down,
That you found a girl and you're married now,
I heard that your dreams came true,
Guess he gave you things I didn't give to you,

Rain On Me || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin