5. BÖLÜM "ETKİ"

25.2K 851 74
                                    

KAR TANESİ

5. BÖLÜM "ETKİ"

Tıpkı diğer insanlar gibi, benim de umutsuzluğa kapıldığım çok zaman olurdu. Derslerime düzenli çalışmadığım zaman sınavlardan alacağım notlara olan umutlarım, ailemle ilgili sorunlarım tekrar ayaklanıp başımda dikilmeye başladığında geleceğe dair olan umutlarım, dost kazığı yediğimde de bir dahakine daha iyi bir insanla karşılaşmaya dair umutlarım sönerdi mesela.

Bunlar, bir insanın en sevdiği kalemi kaybetmesi gibiydi. Yerine başka bir kalem alıp, -belki daha güzelini- boşalan kısmı doldurabilecek türden basit ve küçük şeylerdi. Şu anki yaşadığım umutsuzluk, yaşamıma dairdi. Tam içimde, soyutluğuyla değil de, bütün somutluğuyla hissedebiliyordum onu. Umutsuzluğun tadı yoktu; boşluğun rutubetli havası ciğerlerimi yakıyordu.

Açılan gözlerim etrafı dehşetle taradıktan sonra Araz'ın gözlerine odaklandı. Hiç tanımadığım birine, okulumun önünde beni zorla arabaya bindirerek bilmediğim yere getiren bir yabancıya güvenme yolunu seçmiştim. Hata, yine bendeydi. Suçsuzluğun suçluluğu acizleştiriyordu.

"Beni hiçbir zaman tek başına alt edemedin, bu sirk ortamını yadırgamıyorum bu yüzden." Araz'ın alaycı gülüşü, rahat tavırları ve konuşması zaten birikmiş endişemin daha da artmasına sebep oluyordu. Hiç mi korkmuyordu sahi?

"Anlaşma hala geçerli, Araz Boran. Özgürlüğüne karşılık, bu küçük kız."

Usulca, bize doğru bir adım attı. Bütün namluların gerilmesine ek olarak, boğazıma dayanmış bıçağın keskin yüzeyinin baskısını hissettim titreyen tenimde. Araz, zifiri gözlerini direkt olarak Çağrı'ya odaklamıştı. Gözlerinin koyuluğu o kadar yoğundu ki; koyu kahve tonları, gözbebekleri tarafından yutulmuş gibiydi. 

O gözler, isterse, buradaki herkesi o karanlıkta boğabilirdi.

Ardından Araz'ın dipsiz kuyuları bana odaklandı. Bomboş bakıyordu. Silahını indirdi. Konuşurken bana odaklı bakışları bir an olsun benden ayrılmamıştı. Kelimelerin her harfi iğne iğne tenime battı. "Kızı alabilirsiniz, şimdi gidin."

Korkuyordum, kelimenin en gerçek, en derin, en dehşet manasıyla korkuyordum. Dehşetin içinde yoğrulmuş bir çaresizlikle Araz'a baktım. Gözlerim dolu dolu olmuş, kurtlar sofrasının ortasına atılmış çaresiz bir et parçası gibiydim şu an. Hiçbir tarafta kaçış yoktu.

"Allah belanı versin!" Boğazıma oturan yumru şeklindeki dehşet yüzünden, bu haykırış içimi parçalamıştı. Cevap olarak Araz'ın boş bakışlarını gördüm. Yine, o karanlıkla lanetlenmiş gözlerini benden ayırmıyordu. Yapabildiği tek şey, hıyar gibi düz düz suratıma bakmaktı. Tıpkı benim elimden gelen tek şeyin çırpınmak olması gibi.

Kimse ilk önce harekete geçmedi, tek hareket, tam arkamda boğazıma dayadığı bıçakla duran Çağrı'ya yöneltilen soru dolu bakışlardı. Çağrı kaskatı kesildi bir an, dişlerini bastırdığını tam kafamın üstüne denk gelen çenesinden anlamıştım. Namlular usul bir hareketle aşağı doğru indi, ardından Çağrı'nın kısılmış ses tonu konuştu. "Gidin, bundan sonrasını ben hallederim."

Boğazımdaki bıçak çekildi. Ardından, arkamdaki kaskatı kesilmiş bedenden yayılan sıcaklık yerini boşluğa bıraktı. Araz'ın hareketlenerek bodrumun ışığını açtığını gördüm. Hala korkudan titriyordum, ellerim ve ayaklarım buz kesmiş bir halde, titreyen bacaklarımla Çağrı'dan bir adım uzaklaştım. Buğulu gözlerim Araz'a kilitlenen Çağrı'nın kısılmış gözlerine kaydı, bakışlarından taşan nefret yüzüne dökülüyordu. "Yine ne planlıyorsun?"

KAR TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin