27. BÖLÜM "NOT"

12.2K 675 60
                                    

Dudaklarının dokusunun, dudaklarıma olan hafif baskısıyla önce başım döndü. Dünyada mı yoksa başka bir gezegende miydim, bilmiyordum. Tek hissedebildiğim şey Araz'ın öpüşünün yumuşaklığı ve kalbimde yarattığı o eşsiz etkiydi. Ayaklarımın altındaki yer kaysa, düşmeyeceğimi biliyordum; çünkü Araz Boran'ın kollarının arasındaydım. Beni sımsıkı kavramıştı, kendine katmak istercesine.

Kalbimin yerinden çıkacağını sandım, göğüs kafesimin içinde tıkalı kalan bir şey benliğimden geçip kendini Araz'a bırakmak için debeleniyordu. Yıllardır kendini savunan yanım gardını indirmiş; arkasına saklanarak kendini koruduğu kalkanından sıyrılarak, beklenmedik bir yenilgiyle bilinci kaybolmuş bir savaşçı edasıyla Araz'a odaklıydı. İçime, benliğime, ruhuma, insanlığıma kazınmış olan yalnızlık duygusu o kadar büyüktü ki; kocaman bir çatlağa neden olan bu küçük öpücük, beni bir harabeye dönüştürecek, yakacaktı.

Elim usulca yüzüne doğru gitti ve parmak uçlarımla usulca, dokunduğumda avuç içlerimden içime doğru sıcacık bir akımla karşı karşıya bırakan yüzüne dokundum. Araz bana yanarsın, Eflin demişti. Yanık izlerinin kalbime kadar işleyip orada sonsuza dek kalacağından bihaber bir şekilde, kelimenin tam anlamıyla yanıyordum. Hem de kendi rızamla.

Ve yalnız değildim.

Araz alt dudağımı usulca çekti, göğüs kafesimin içinden boğazıma kadar yükselen bir heyecan dalgasını bastırmaya çalışırken hareketsiz dudaklarım ona cevap verdi ve Araz'ın tadında kayboldum. Birden durduğunda usulca gözlerimi araladım, gözleri hala kapalıydı ve dudaklarımızın arasında sadece milimler vardı. Gece karası gözlerini araladığında, parıldayan irisleri bana hayranlıkla bakıyordu. Kaşları kafa karışıklığıyla çatıldı. "Tanrım." Önce gözlerime, ardından aralık kalmış dudaklarıma baktı. "Bu çok tuhaf."

Baş parmağı dudağımın kenarında usulca gezinirken ona soran gözlerle baktım. "Ne tuhaf?"

"Bu." dedi ve dudakları dudaklarıma tekrar örtüldü. Kolları beni daha sıkı sardı, dudaklarının dudaklarıma olan baskısı arttı ve Araz Boran beni büyük bir açlıkla öptü. Hayatta kalması bana bağlı olan ve benden beslenen birinin açlığı ve ihtiyacıyla beni içiyordu ve ben her dokunuşunda kendimi biraz daha kaybediyordum. Ona karşı koymak imkansızdı. Artık kendimi tutamayıp kendimi ona bütün benliğimle karşılık verirken bulduğumda, onu tanıdığımdan beri böyle bir anın onunla ilgili kıyılarımda dolaştığını fark etmem uzun sürmemişti. Tenimde artan hissiyat Araz'ın ihtiyacıyla karıncalanıyordu ve ondan asla kopmama isteği yaratıyordu. Bedenimi saran kollarının, bedenime yaslı bedeninin hiç gitmemesini istedim. Duygularım bu anın içinde hapsolmak istiyor fakat mantığım sürekli bir pürüz çıkartıyordu. Yine de, bilincinde olduğum bir istekle bırakmıştım kendimi Araz'ın dudaklarına.

Ben karşılık verdikçe Araz'ın beni saran kolları daha da sıkılaşıyor, öpüşü daha da derinleşiyordu. Resmen, bir öpücükle kendimi kaybetmenin sınırında dolaşıyordum. Kollarımı boynuna dolayıp kendimi ona tamamen bıraktığımda beni kendine sertçe çekerek vücudumu vücuduna yasladı ve tek hareketle belimden tutup beni kendisiyle duvar arasına hapsetti. Kalp atışlarımın hızı kulaklarımda uğulduyordu ve bedenimin her nabız noktasındaki şiddeti duyumsayacak kadar uyarılmıştım. Parmakları sırtımın aşağılarına doğru usulca ilerlerken şiddetli bir ürperti vücuduma akın etti ve keskin bir şekilde nefes alma ihtiyacıyla kendimi Araz'dan sadece nefes alabileceğim kadar çekebildim. Araz durmadı, durmak istediğini biliyordum fakat kendine hakim olamıyor gibiydi. Sırt dekoltesinin bittiği yerde parmakları elbisenin içine doğru milim milim ilerlerken, şimdi buna son vermezsem kendimi de tutamayacağımı biliyordum. İstemeye istemeye arzularımı bastırarak mantığıma yüklenirken Araz'ı göğsünden usulca ittirdim ve bana bakmaya zorladım. "Araz." Beni hala bırakamıyordu. "Araz, dur." Biraz daha devam ederse aklımı yitirecektim. Ayrıca içimde büyüyen bir korku vardı ve ben paniklememek için kendimle savaşıyordum. "Araz lütfen-" Sürekli konuşmamı ağzıma tıkıyordu, son çare olarak alt dudağını dişlerimin arasına aldım ve ısırdım. O bunu ilk başta bir arzu belirtisi olarak algılasa da, beni tanıyordu. Uyarıyı almıştı. Kendini birden bire çekti.

KAR TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin