"Junkyu sunbae?" Şok olmuştum. Ne olduğum yerden kımıldayabiliyor nede ağzımı açıp bir şey söyleyebiliyordum. "Senin ne işin var burada?" dediğinde kendime gelip cevap verdim. "Odamı değiştirmek zorunda kaldım. Bana da tek bu odanın boş olduğunu söylediler." "Müdürün dediği çocuk sen miydin?" "Büyük ihtimalle evet."
Şansa bak ya. En azından tanıdığım biriydi oda arkadaşım. "Geç içeri orda bekleme boşuna" dedi gülümseyerek. Eşyalarımı alıp boş yatağa doğru ilerledim. Yavaşça oturup bavulumu açmaya başladım. "Sen neden odanı değiştirmek zorunda kaldın?" dediğinde bakışlarımı ona doğru çevirdim. "Ha o mu önemli bir şey değil ya." dedim.
Tamamen yerleştikten sonra kendimi yatağa attım. Yorulmuştum. Tam uyuyordum ki sunbaenin sesini duydum. "Liseden sonra seni huzurlu görmek mutlu etti Mashiho. Keşke o zamanlar yardım edebilseydim sana. Sana olan hislerimden mezun olduktan sonra emin oldum. En büyük pişmanlığımda bu zaten. Ama şuan aynı aynı üniversitede aynı bölümü okuyoruz. Ayrıca aynı odada kalıyoruz. Bunlar benim için büyük şeyler." Galiba uyuduğumu sanıyordu. Çünkü her cümlesinin sonunda biraz daha yaklaşmıştı bana. Karnımın üzerine koyduğum elimi ellerinin arasına alıp "Eminim ki bir gün bu ellerini hiç bırakmamak üzere tutacağım." demişti.
Sunbae beni seviyordu. Hemde liseden beri. Ama nasıl? Lisede aynı okulda okumuş olmalıyız. Okulumdaki kimseyi tanımıyordum. Bu yüzden tanıyamamış olmalıyım.
Lisede yaşadıklarım aklıma geldikçe gözlerim yaşarıyordu. Yanımda bana destek olacak kimsem yoktu. Tüm acıyı tek başıma yaşamıştım. Çok ağırdı benim için.
.
.
.
4 Yıl Önce (Lise Yılları)
Okulun ilk günüydü. Her ne kadar gitmek istemesem de zorundaydım. Formamı giyip mutfağa ilerledim. Bir bardak su içtikten sonra çantamı alıp evden çıktım. Okulum yakın sayılırdı. Bu yüzden bisikletle gidiyordum.
Konferans salonunda tüm uyuşukluğuyla aynı şeyleri tekrarlayan müdürün konuşması hala devam ediyordu. Yanımda duran kız grubu birbirlerine beni gösterip değişik değişik tepkiler veriyorlardı. Umursamadan önüme döndüm. Acayip derecede uykum vardı. İçimden bir ses uyu derken okulun ilk gününden azar yeme diyordu.
Sonunda konuşma bitmişti. Sınıfıma ilerlerken en köşedeki boş sıraya oturdum. Kalabalık sayılırdı sınıf. Hepsi birbirinden ayrıydı. Kimi çok sessiz kimi çok konuşkan. Başımı sıraya gömdüm.
Bir anda sınıftaki tüm seslerin kesildiğini fark edince başımı sıradan kaldırdım tahtaya doğru çevirdim. Hoca gelmiş bana bakıyordu. Diğer öğrencilerse ayaktaydı. Hızla ayağı kalktım. Tüm sınıf selam verdikten sonra yerlerimize oturduk.
Ders bitmiş tenefüse girmiştik. Siyah uzun saçlı bir kız yanıma gelmişti. Bakışlarımı ona doğru çevirdim. Yüzü heyecanla parlıyordu. Onun aksine benimkinde hiç bir mimik yada ışıltı yoktu.
"Şey Mashiho telefon numaranı alabilir miyim?" demişti. "Neden?" dediğimde şaşırmış olacak ki yüzüme boş bir şekilde bakıyordu "Seninle yakın olmak istiyorum. Belki ilerde sevgili..." Son cümlesini duymayacağımı düşünerek kısık sesle söylemişti. "Arkadaş olmak istiyorsan olabiliriz ama sevgili olamayız." dediğimde yüzü düşmüştü. "Peki neden sevgili olamayız?" diye sordu. "Ben gayim." dediğimde öyle bir bakmıştı ki sanki karşısında dünyanın en iğrenç şeyi vardı.
"Iyy gay. Senin gibiler yaşamamalı. Sana gelip sorduğuma pişman oldum." deyip gitmişti.
O günden sonra her gün laflarına itip kakmalarına maruz kalmıştım. Ne beni koruyacak ailem vardı ne de arkadaşım. Yapayalnızdım. Annem doğmamı hiç istememiş. Çok özgür bir kadınmış. Anne olmak istememiş. Ama babam eğer çocuk doğurmazsa ondan boşanacağını söylemiş. Annemde babamı çok sevdiği için kabul etmiş. Bunun üzerine doğmuşum ben.
Annemle öyle fazla anım yoktu. Olanlardaysa tek hatırladığım 'Senden nefret ediyorum, keşke ölsen, senin yüzünden özgürlüğüm elimden alındı...' gibi şeyler diyordu. Bazen aklıma düşüyordu. Gözlerim doluyordu. Ağlamıyordum ama. Çünkü o benim ağlamamı isterdi. Ve ben onun istediğini yapmayacaktım.
.
.
.
Yine bir gün kaldığım yetiştirme yurdundan çıkıp okula doğru ilerlemeye başladım. Bir anda karşıma Yejin ve arkadaşları çıkmıştı. Yine başlıyorlardı. Onları umursamadan geçmek istesem de arkamdan taş atmış ve yere düşmeme sebep olmuşlardı. "Hey Mashi söylesene seni beceren adamlar sana kaç para veriyor?" deyip kahkaha atmışlardı.
Ağzımı açıp bir şey söyleyemiyordum. Bunun için cesaretim yoktu. Karnıma gelen tekme ile bacaklarımı göğsüme doğru çektim. Bu seferde sırtıma gelmişti tekmeleri. Ama bu onlara yetmiyordu. Ayağını başıma koyup tüm gücüyle bastırıyordu. "Belki kafanı kırarsak normale dönersin hah? Nasıl fikir? Bence çok güzel."
Böyle şeyler ve daha niceleri. Her gün aralıksız tekrarlanıyordu. 4 yıl boyunca her günüm böyle geçti. Yaralarımın biri iyileşmeden yenileri oluşuyordu.
.
.
.
Günümüz
"Mashiho sakin ol! Sadece rüya sakin ol!" Ağlayarak uyandırılmıştım. Gördüğüm rüyanın etkisinden hala çıkamamıştım. Etrafıma bakındım korkuyla. Sunbaeyi görünce kollarımı boynuma doladım. Hıçkırıklarım artarak devam ediyordu. O da kollarını belime dolayıp saçlarımı okşamaya başladı. "Şşş tamam sakin ol. Ben buradayım. Sana kimse rahatsız edemez burada." dedi o naif sesiyle. Kokusu sakinleştiriyordu beni.
Kendime gelince kollarımı boynumdan çektim. "Teşekkür ederim sunbae. Sen olmasan sakinleyemezdim." dedim gülümseyerek. "Ne teşekkürü, kim olsa yapardı." gülüşüme karşılık vererek. "Vermezdi sunbae. Senin dışında kimse yapmazdı bunu emin ol." yüzümdeki gülüşüm buruklaşmıştı.
"Sormak istiyorum ama seni daha fazla üzmek istemediğim için sormuyorum. İstediğin zaman bana anlatabilirsin." kafa salladım.
Bir süre daha konuştuktan sonra uykuma geri dönmeye çalıştım. Sunbaeye döndüğümde uyuyordu. Sessizce yatağımdan kalkıp balkona ilerledim. Hava soğuk sayılırdı. Yere oturup sırtımı duvara yasladım. Gözlerimi kapatıp havayı içime çektim.
Telefonumun ekranına düşün bildirime baktım. Bilinmeyen bir numaraydı.
"Nasıl ama beğendin mi süprizimi?"
Selam!!! Ben geldim... Umarım beğenmişsinizdir. Fazla kişi okumuyor zaten ama olsun yine de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roommate / MashiKyu
Fanfictionİçinde kalan umut kırıntılarına tutunuyordu Mashiho . Onu uzaktan seven Junkyu ise gün geçtikçe biraz daha çöken sevdiğine yardımcı olamıyordu. Yanına gitmeye cesareti yoktu. Belki Tanrı ona yardımcı olup sevdiğini kendisine getirirdi...