"Mashiho sen gay misin?" zihnimde yankılanıyordu. "Evet öyleyim." dedim. Saklayacağım bir şey değildi bu. "Neden bana söylemedin?" ne alakaydı şimdi bu soru. "Hiç sormadın konusu da dönmedi aramızda."
Ayağa kalkmış iyice yaklaşıyordu. "Bugün fakültenin bahçesinde uzun sarı saçlı bir kız yanıma geldi ve seni tanıdığını gay olduğunu söyledi." O kız Yejin'di kesin. "Özür mü dilemeliyim senden?" dediğimde bu bardağı taşıran son damla olmalıydı ki yüzüme sert bir yumruk indirdi. "Şerefsiz piç kurusu! Senin gibilerden iğreniyorum! Siktir git buradan!" Attığı yumruğun etkisiyle yere düştüm. Üzerime çıkıp hala yumruk indiriyordu yüzüme. Zar zor olsa da üzerimden atıp ayağa kalktım. "Sana bir hatamı gördün mü? Yok. O zaman neden yapıyorsun bunu? Attığın yumrukları hakettim mi?" dediğimde hala siniri artarak devam ediyordu. Olabildiğince sakin konuşmaya çalışıyordum. " Senin gibi biriyle aynı ortamda nefes almak istemiyorum. Yarın gidip odanı değiştirmek için dilekçe ver." dedi Her ne kadar sinirli görünse de ses tonu normale dönmüştü.
"Bunu neden yapmalıyım? Sırf sen istiyorsun diye başka bir odaya geçemem. Üzgünüm." deyip odadan çıktım. Dışarı çıkıp biraz kafa dağıtmam gerekti. Yurdun yakınlarındaki bir markete gidip bir poşet dolusu bira aldım. İçecektim bugün. Sürekli homofobik insanlar yüzünden kötü muamelelere uğruyordum. Üstüne üstlük tam o kızdan kurtuldum derken yeniden karşılaşmıştık.
Biraz düşündüm kendi kendime. Odamı değiştirsem ne değişecekti. Tanıdığım yoktu. Tanımadığım biriyle kalacaktım. O da homofobik çıkarsa diye düşünmeden edemedim.
.
.
.
Sarhoş olmuştum ama öyle kör kütük değildim. Odama gittim. Chanwoo hyung uyuyordu. Ses çıkarmamaya dikkat ederek yatağıma girdim. Ve ilk kez kafamı yastığa koyar koymaz uyuyakaldım. Bu güzeldi.
Çalan alarmıma lanet ederek kalktım. Bugün yurt müdürüne dilekçe verecektim. Yatağımdan çıkıp banyoya ilerledim. Ilık bir duş aldıktan sonra havluyu belime sardım. Dolabımın karşısına geçip ne giysem diye düşünüyordum. Bu konuda çok kararsız bir insanım.
Siyah kotumun üzerine onun birkaç ton açığı renginde t-şhirt giydim. Saçlarımı kurutmak istesem de bunun için vaktim yoktu. Masama oturup dilekçemi yazdıktan sonra eşyalarımı alıp odadan çıktım.
Müdürün odasına kapıyı tıklatarak girdim. "Merhaba efendim.Ben 118 numaralı odada kalan Takata Mashiho. Efendim size odamın değişmesi için dilekçe verecektim." dediğimde adamın kaşları çatılmıştı. "Neden böyle bir istekte bulunuyorsun?" "Efendim dün kavga ettik ve eğer aynı odada kalmaya devam edersek kavgaların devam edeceğini düşünüyorum. Zaten oda arkadaşımda istiyor odamın değişmesini" dedikten sonra nefes aldım.
"Şuan boş olan tek bir oda var. Eğer kabul ediyorsan oraya geçebilirsin." dediğinde hızla kafa sallayarak onayladım. "306 numaralı oda. Eski odanın iki kat üstünde." dediğinde teşekkür edip odadan çıktım.
Umarım yeni oda arkadaşım iyidir diye düşünmeden edemedim.
.
.
.
Eski odama gidip eşyalarımı topladım. Zaten fazla bir eşyam yoktu. Son kez unuttuğum bir şey olup olmadığını kontrol edip yeni odama gitmek için oradan ayrıldım. Asansörün önünde beklerken kapının bir anda açılmasıyla sıçradım. İçeriden Chanwoo hyung çıkmıştı. "Taşınıyorum ama sen istedin diye değil. Senin o geri kafalı zihniyetinle aynı ortamda yaşamak istemediğim için" deyip asansöre bindim.
Keyifle gülümsedim. Normalde böyle bir şey olduğunda asla konuşmaz cevap vermezdim. Sadece susar ettikleri hakaretleri dinlerdim.
Yeni odamın karşısındaydım. Anahtarı deliğe sokup açılması için çevirdim. Kapıyı yavaşça iteleyip odaya girdim. Dışarıdaki eşyalarımı alıp odaya geri döndüm. Eşyalarımı yere koyup kapıyı kapattım. Kafamı kaldırıp odaya baktığımda karşımda gördüğüm kişi şuanda karşımda görmeyi aklımın ucundan dahi geçiremeyeceğim biriydi.
"Junkyu sunbae?"
Selam!!! Bu sıralar ruhsal açıdan çok kötüyüm ve bölüm yayınlama yazma isteğim yok. Bu yüzden bir süre ara vereceğim. Umarım kısa sürer gidişim. Kendinize iyi bakın...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roommate / MashiKyu
Fiksi Penggemarİçinde kalan umut kırıntılarına tutunuyordu Mashiho . Onu uzaktan seven Junkyu ise gün geçtikçe biraz daha çöken sevdiğine yardımcı olamıyordu. Yanına gitmeye cesareti yoktu. Belki Tanrı ona yardımcı olup sevdiğini kendisine getirirdi...