0.9

109 14 21
                                    


   Dün ne olmuştu öyle ya? Rüya gibiydi. İlk kez birisi beni sevdiğini itiraf etmişti. Nasıl bir tepki vermem gerekiyordu bilmiyorum. Hiç bir şey olmamış gibi davranamazdım. Hislerine de karşılık veremezdim. Tamam ona karşı boş değilim ama bu sadece bir ilgiydi. 

   Kafamdaki düşünceler susmayı bilmiyordu. Ayaklarımı yere sürterek ilerlerken bir yandan da gözlerimi ovuşturuyordum. Banyonun kapısını açıp içeriye girdim. Zaten girmemle çıkmam bir oldu. Hyung banyodan yeni çıkmış olmalıydı ki üstünde hiç bir şey yoktu. Banyodan uzaklaşıp kendimi yatağıma attım. Ağh çok utanıyorum şuan. 

   "Mashiho?" Hyung seslendiğinde ona bakmadan cevap verdim. "Hyung merak etme görmedim." "Onu sormak için sana seslenmedim." dediğinde ona doğru döndüm. "Ha tamam o zaman." dedim. "Derslerinden sonra müsait misin? Dün gece hakkında konuşmak istiyorum seninle." dediğinde şöyle bir düşündüm. "Bugün dersim olmadığı için tüm gün boşum." "Tamam o zaman akşam rahatça konuşalım olur mu?" "Olur hyung fark etmez bana." "Ben derse gidiyorum şimdi. Yemek yemeyi unutma. Sonra görüşürüz." deyip odadan çıktı. 

   Akşama kadar düşünmem gerekti. Hyung hakkında ne hissettiğimden tam olarak emin değildim. Tamam o çok yakışıklı ve iyi biriydi. Ama o herkese karşı iyi kalpli. Kafamı iki yana sallayıp tekrar düşünmeye başladım. En ufak bir temasımızda bile kalbim depar atıyordu. Bana karşı ilgiliydi normale göre. Ahh keşke bir arkadaşım olsaydı da ona danışsaydım. Böyle kendi kendime düşünmek çok yorucu. 


                                                   .

                                                   .

                                                   .


   Kahvaltımı yeni yapmama rağmen acıkmıştım. Üzerime kapşonlumu geçirip dışarı çıktım. Derin bir nefes alıp temiz havayı ciğerlerime çektim. Kulağıma kulaklıklarımı takıp yürümeye başladım. Kimsecikler yoktu sokakta. Bunu şans bilerek yürümeye devam ettim. İleride gördüğüm markete girip yiyecek bir kaç şey aldım. 

   Yurda dönemden önce yürüyüş yapmak çok cazip gelmişti. Elimdeki poşeti sallayarak yürümeye başladım. Hava serin sayılabilecek türdendi. Markete girerken çıkardığım kulaklıklarımı geri taktım. Aklımda hyunga nasıl cevap vermem gerektiği düşüncesi vardı. Kabul edemezdim fakat reddedemezdim de. Elimi saçlarıma atıp karıştırdım. 

   Karşıdan gelen kişiyi son anda fark etmeme rağmen çarpışmış ve yere düşmeme sebep olmuştu. Elini kalkmama yardım etmek için uzatıp "İyi misiniz?" diye sordu. Ondan yardım alarak ayağı kalktım. "İyiyim. Kusura bakmayın dalmışım o yüzden geldiğinizi daha erken fark edemedim." dedim. "Ah önemli değil ya. Bu arada ben Jihoon." Tatlı birine benziyordu. "Bende Mashiho." dedim gülümseyerek. "Sonra görüşmek üzere Mashiho!" deyip gitmişti. 

   Cebime attığım telefonumu çıkarıp saate baktım. Hyungun dersi bitmek üzeredir. Adımlarımı hızlandırıp yurda döndüm. İyice acıkmıştım. 


                                                   .

                                                   .

                                                    .


   Aldıklarımı hızlıca hazırlayıp odadaki masanın üzerine koydum. Laptobumu da açıp dizimi izlemeye başladım. Her zaman yalnız yemek yediğim için dizi izleyerek yemek çok zevkli oluyordu. Karnımı bir güzel doyurduktan sonra bulaşıkları yıkayıp yerlerine kaldırdım. 

   Kendimi yatağıma atıp karnımı ovaladım. "Ah çok doydum." dedim. "Doyman güzel bir şey değil mi?" Duyduğum sesle yattığım yerden kalktım. "Ne zaman geldin hyung?" "Kendini yatağına atarken. Hem çok yemen iyi  olmuş. Küçücük bir şeysin zaten." Kaşlarımı çatıp "Her neyse hyung. Ne zaman konuşacağız?" Dudağının kenarını kıvırıp yanıma yaklaşıp ellerini yanağıma koyup "Oyy sen kırıldın mı? Oy oy oy!" Ellerini yanaklarımdan çekip "Neden kırılacakmışım ki?" diye sordum. "Ne bileyim öyleymiş gibi hissettim biraz. Neyse ben üzerimi değiştireyim balkonda oturalım. Sana uyar mı?" diye sorduğunda kafa salladım.

   Hyungun rahat giyinebilsin diye balkona çıktım. Tabii öncesinde yanıma pike de almayı ihmal etmedim. Duvarın kenarındaki minderlerin üzerine oturup dizlerime pikeyi örttüm. Telefonumu çıkarıp oyun oynamaya başladım. "Hey!" sesin geldiği yere döndüğümde pembe sweati ile Junkyu hyung karşımdaydı. Gülüp "Hyung çok tatlı olmuşsun." dediğimde eliyle saçlarını savuruyor gibi yapıp "Ah teşekkür ederim tatlım." demişti. Duyduğum şeyle gülüşüm yüzümde donmuştu.

   Oturduğum yerden kalkıp Junkyu hyungun tam karşısına geçtim. "Birazdan yapacağım şey için senden özür dilemeyeceğim." dedim. Yüzüme anlamamış gibi bakıyordu. Parmak uçlarıma kalkıp dudaklarına yapıştım. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Üst dudağını emerken hala karşılık vermiyordu. Son kez sertçe öpüp ayrıldım. Bakışlarımı yere sabitledim. "Özür dilemek istemiyorum ama dilemem gerekiyor gibi hissediyorum. Bu yüzden özür di-" sözüm yarıda kesilmişti. Çünkü Junkyu hyung öpüyordu. Beni öpüyordu. Kendime gelip öpüşüne karşılık verdim. Dudaklarının tadı çok güzeldi. Vişneli lipbalmı daha da güzel kılıyordu dudaklarını. 

   Alt dudağımın ısırılmasıyla kaşlarımı çatarak ayrıldım. "Bence artık çıkmalıyız! Hıh?"

Roommate / MashiKyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin