Junkyu'dan
Dün gece yaşananlar bir rüya mıydı acaba? O kadar güzeldi ki gerçek dışı hissettiriyordu. Şuan onun yanımda olup bağlandığımızı bilmek... Bu duygunun dünyada eşi benzeri yok. Gözlerimi kapatırken yüzümde minicik bir gülümseme oluşurken dudaklarıma bir buse kondurulmuştu. Gözlerimi açıp baktığımda otuz iki diş sırıtan bir Mahiho vardı. "Ne zaman uyandın? Yoksa seni uyandırdım mı?" dedim.
"Yok ya. Sadece alt tarafımda o kadar büyük bir ağrı var ki uyutmadı." Kollarını belime dolamış kafasını da göğsüme koymuştu. "Üzgünüm verdiği zevk yüzünden kendimi durduramadım." "Özür dilemene gerek yok bu tek taraflı olan bir şey değildi." Anlayışla gülümsüyordu. "Ben banyoya gidiyorum." deyip ayağı kalkmıştı. Bir adım atıp olduğu yerde kalmıştı.
Mashiho'yu kucağıma alıp banyoya ilerledim. "Yah indirir misin beni kendim yürüyebilirim." Böyle söylediğine bakmayın kaşlarından canının çok yandığı belli oluyor. Sürekli çatıklar. Dediğine gülüp onu banyoya bıraktım. O işlerini hallederken bende onu kapının önünde bekliyordum. "Hyung koruma gibi kapının önünde dikilmesen! Ben kendim yürüyebilirim." dedi. Kafa sallayarak geçiştirdim sözlerini. "Yah! Duvara konuşsam ses gelir ama senden gelmiyor!" Omzumun üstünden ona bakıp "Bende seni seviyorum tatlım." deyip öpücük attım. Çatık olan kaşlarını iyice çatmıştı.
Mashi banyodan çıkınca onu yatağa oturtup bende banyoya girmiştim. Hızlıca işlerimi halledip banyodan çıktım. "Siho! Bugün Han nehrine gidelim mi?" Elimde ki havlu ile saçlarımı kurularken bir yandan da yatağa uzanıp telefonu ile oynayan Mashiho'ya bakıyordum.
"Olur gidelim de nerden çıktı birden?" Bakışları hala telefonundaydı. "Bilmem öyle bir içimden geldi."
.
.
.
Han nehrine gelmiş kendimizi çimlerin üzerine bırakmıştık. Ben Mashiho'nun dizine uzanmıştım o ise saçlarımla oynuyordu. Heyecanla bir şeyler anlatıyordu ama öyle dalmışım ki söylediklerini anlamıyordum. "Hey sen beni dinlemiyor musun? O kadar heyecanla anlatmıştım birde." Kafamı dizinden itip kaşlarını çatmıştı.
"Mashiho özel gününde misin sen sabahtan beri sinirlerin üstünde." "Hayır yok öyle bir şey. Sadece sen sabahtan beri sinirlendiriyorsun beni o yüzden hep çatık kaşlarım." güldüm bu haline.
Ellerinden tutup ayağa kaldırdım ikimizi de.
"Şimdi sana söyleyeceklerimi iyi dinle lütfen. Ben seni sen daha lise 1 de iken gördüm ilk defa. O zaman yaşıtlarına göre daha küçüktün ve savunmasız duruyordun. İçimde seni koruma içgüdüsü oluştu bir anda. Ondan sonra sana zorbalık yapıldı. O zamanlar yanına gelmeyi o kadar istemiştim ki. Yanında olayım destek olayım sana. Ama sen kendini insanlardan öyle bir soyutlamıştın ki cesaret edemedim yanına gelmeye. Hep uzaktan korumaya çalıştım seni. Sonrasını sende biliyorsun zaten. Kaderimizde böyle bir kavuşma varmış demek ki. Tanrı seni tüm mutsuzluklarından arındırmam için görevlendirdi beni bence. Bu yüzden artık mutsuzluk hissetmene izin vermeyeceğim. Eğer öyle bir şey olursa senin yerine ben mutsuz olurum.
Seni öyle çok seviyorum Takata Mashiho sana olan aşkımı anlatmaya kelimler cümleler yetmez. Ama bunu en iyi şekilde hissetmeni sağlayacağım. Japon inancına göre ruh eşleri serçe parmaklarından kırmızı bir ip ile birbirlerine bağlı imiş. Bende bizimkini göstermek için bunları aldım umarım beğenirsin." Gülümseyerek elimdeki kutunun kapağını açıp içindeki kırmızı yüzükleri gösterdim.
Gözleri dolu bir şekilde yüzüklere bakıyordu. Bir tanesini çıkarıp "Eğer iznin olursa bu yüzüğü sana takmak istiyorum." Başıyla onayladıktan sonra serçe parmağına yüzüğü taktım. Tam kendime de takacakken durdurmuş "Ben takmak istiyorum." dediğinde elimi uzatıp takmasına izin verdim. Yüzüklerin takılı olduğu ellerimizi gökyüzünde uzatıp gülümsüyorduk ikimizde. onun sağ benimse sol elimdeydi yüzük. Böylece ellerimiz tutuştuğunda iplerimizde avucumuza hapsolacak ve başka bir yere gitmeyecekti.
"Kim Junkyu sana aşığım. Seni kendimden ve dünden daha çok ama yarından daha az seviyorum."
"Takata Mashiho bana inanmadığım Tanrının varlığını kanıtladığın için teşekkür ederim. Ölüm bizi ayırsa bile ruhlarımız hala birbirini sevmeye devam edecek. Mashiho seni ruhumun sonsuzluğu kadar çok seviyorum."
Sonrası klasikti. Dudaklarımız birbirine temas ettiği an ruhlarımız bayram etmişti. İşte bu bizim sonsuz aşk hikayemizdi. Bu ana kadar bize eşlik eden herkese tüm içtenliğimizle teşekkür ederiz. Herkesin sevdiği ile kavuşması dileğiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roommate / MashiKyu
Fiksi Penggemarİçinde kalan umut kırıntılarına tutunuyordu Mashiho . Onu uzaktan seven Junkyu ise gün geçtikçe biraz daha çöken sevdiğine yardımcı olamıyordu. Yanına gitmeye cesareti yoktu. Belki Tanrı ona yardımcı olup sevdiğini kendisine getirirdi...