Merakla beklediğiniz o bölüm geldi! Yazarken yüzlerce duyguyu aynı anda yaşadım. Ve bu sefer bölümü uzunca yazdım. Doya doya okuyun :) Öpüldünüz.
Telefonumun titremesiyle birlikte irkildim. Titreyen ellerimle telefonu açtım, bir yandan da kapı çalınıyordu.
Tanrım bu hayatımın finaliydi! Sanki birazdan bir perde kapanacak, izlediğiniz için teşekkürler diyecek birisi. Kapıyı açamazdım. Kim bilir ne yapardı bana? Öldürür müydü? Kaçırır mıydı beni? Hemen mesajlaşma uygulamasına girdim. Önüme gelen ilk kişiye tıkladım. Toprak'a mesaj yazıyordum. Kıpırdayamıyordum bile, her yerim titriyordu.
Eylül: Kapıda tanımadığım bir adam var. Evde yalnızım, gönderdiğim konuma gel. Çabuk ol!
Mesajı attığım anda gördü ve cevap yazmaya başladı.
Toprak: Sakin ol. Beş dakika sonra yanındayım.
Beş dakika... Ne kadar kısa bir zaman dilimi gibi geliyor değil mi? Ama ya başınız dertteyse? İşte o zaman geçirdiğiniz, nefes aldığınız her saniye size koca bir yıl gibi geliyor.
Kapıdaki sesler durunca telefonu kalbime bastırarak pencereden dışarı baktım. Adam yoktu. Telefonumun titremesi kalbimi tekrar hızlandırırken elimden düşürdüm. Yere düşen telefon hala çalıyordu. Allah kahretsin! Adam kapıda ve birilerinin beni aradığını duyuyor! Hızlıca telefonu elime alıp arayan kişiye bakmadan aramayı reddettim. Tek amacım bir an önce telefonun sesinin kesilmesiydi... Odamın kapısına doğru bir adım daha attığımda telefonumu yerden aldım. Ve ardınan birkaç kez titredi. Gelen mesaj bilinmeyen bir numaradandı.
Bilinmeyen numara: Eylül aç şu telefonu!
Bilinmeyen numara: Neredesin?
Gelen mesajın sahibinin kim olduğunu anlamak için profil fotoğrafına tıkladı parmaklarım. Berk... Mesajı yazan kişi Berk'ti. Bir numaralı düşmanım.
Eylül: Telefonu açamam...
Anında cevap geldi.
Bilinmeyen numara: Tam şu an nerede olduğunu yazmazsan İstanbul'u ayağa kaldırırım.
Eylül: Kapıda biri var.
Eylül: Bir adam.
Bilinmeyen numara: Ayakları üzerinde durduğu son yer kapının önü olacak.
Mesajı okuduktan sonra saniyeler geçmişti ki kapının ziline bastı birisi. Ardından bir mesaj. Berk miydi gelen? Bu kadar hızlı mı gelmişti?
Toprak: Kapıdayım.
Resmen koşarak kapıyı açtım. Karşımda duran Toprak'a sıkıca sarıldım. Sarılma eylemimi beklemiyor olduğunu irkilmesinden anladım. Korkunun verdiği çaresizlikle kollarımı iyice kenetledim vücuduna. Şaşkınlığı geçince elleriyle sırtımı sıvazladı kibarca. Kapattığım gözlerimden akan yaş Toprak'ın tişörtü ile buluşunca gözlerimi araladım. İki dakika boyunca kafam omzunda, ellerim boynunda sarıldım ona. Sarılmak istediğimden değil, ihtiyacım olduğu için sarılmıştım.
Merdivenlerden gelen ayak sesiyle birlikte gözlerimi korkuyla açtım. Berk merdivenlerde kaşlarını çatmış bize bakıyordu. Saçları birbirine karışmış, nefes nefese... Ve ben de onun gözlerinin önünde nefret ettiği birine sarılıyordum. Ne düşündü bilmiyorum ama ilk önce bana baktı kaşlarını çatarak. Merdivenin korkuluğuna tutunup başını önüne eğip yutkundu. Toprak'a sarılan kollarımı gevşettim ve kendimi onun vücudundan uzaklaştırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN BİNBİR TONU
RomanceEylül gözlerini karanlık bir dünyaya açmıştı bir kere. Kılıcı kırılmış bir şövalyeydi o. En korkusuzu, en acı çekeni öylece duruyordu savaşın ortasında her an bir bomba patlar, bir tetik çekilir diye. Ölmekten korkmuyordu, verdiği sözü tutabilmek iç...