Hatırlamak için önceki bölümleri okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Yüzüme doğru gelen arabanın farıyla birlikte gözlerimi kıstım. Bitti demişti, öldü demişti. Kim ölmüştü? Kafamdaki soru işaretleri bir bir çoğalırken sıkıca elini tuttum. Bu sorunun cevabına hazır değildim ve gözlerimi sıkıca kapattım.
"Berk," dedim ve gözümden bir damla yaş sımsıkı tuttuğum ellerimizin üstüne düştü. "İyi değilim."
Elimi kaldırıp dudaklarına götürürken gözlerimi açtım ve elimin tersine bir buse kondurdu. Gülümsüyordu, bu Neşve'nin iyi olduğunu gösterirdi. Gözlerim gülüşüne takıldı ve içimin rahatladığını hissettim. Dudaklarına baktığımı fark edince dudaklarını ıslattı ve daha derinden, daha içten gülümsedi.
"Sen az önce ne dedin?" diye sordum, ben de gülümsemiştim. Gülümsemesi genişleyince ne demek istediğimi anladı.
"Bilmem. Hatırlamıyorum, tüh tmamen aklımdan çıkmış." Numara yaptığı o kadar çok belliydi ki, gözleri hatırlıyorum, sana sevgilim dedim diye bağırıyordu.
"Sevgilim." Kaşları havaya kalkarken baş parmağımı alt dudağında gezdirdim. "Sanırım böyle demiştin, eğer ben yanlış duyduysam beni uyarabilirsin." Nefes alışı derinlerinde elimi geri çektim tereddüt eder gibi.
"Eğer bana hatırlamam için biraz yardımcı olursan belki hatırlayabilirim." dedi kurnazca ve yavaşça belimden beni kendine çekerken. Yakınlaşıp çenesinden öptüğümde kasıldığını hissettim. Belime dokunan elleri az önce yaşadığımız adrenalinden sonra buz gibiydi.
"Bu sana yardımcı oldu mu?" Ela gözleri dudaklarıma kaydı. Bir kez daha dudaklarını ıslattı ve havalandığımı hissettim. Az önce bütün o yaşananlar hiç olmamış gibiydi. Etrafımızdaki herkesi yok sayarak beni kucağına oturttu. Göğüs kafesi hızla kalkıp inerken kalbinin sesi sanki kulaklarımdaydı.
"Az önce elindeki silahı almıştım ama asıl silah dudaklarınmış ve beni hemen şimdi kucağımdayken öldürebilirmişsin gibi, yeni fark ediyorum." İki elimle yüzünü sıkıca kavradım. Belimdeki parmakları baskısını arttırırken benim de kalbim en az onunki kadar hızlı atıyordu.
Daha fazla dayanamayarak dudaklarımı onunkilere bastırdım. Birkaç saniye sonra Berk öpüşüme karşılık vermek için dudaklarını araladı. Beni öyle bir öptü ki, dakikalar önce hissettiğim heyecanın bunun yanında ne kadar hafif kaldığını fark ettim. Öpüşü hızlanırken elimi ensesine yerleştirip saçlarını çekiştirdim. Dudaklarını dudaklarımdan uzaklaştırdı ve gözlerimin içine baktı.
"Sevgilimsin." dedi ve bir kez daha öptü beni. "Dudakların beni öldürmüyormuş, aksine yeniden doğmuş gibiyim." Cevap vermeme bile izin vermeden dudaklarıma dudaklarını bıraktı ve beni daha önce hiç öpmemiş ve hatta bir daha hiç öpemeyecek gibi derin öptü.
Elleri buz gibiydi ama dudakları, onlar sımsıcaktı. Kucağına oturduğum yerde hissettiğim sertlikle baskımı arttırarak dürtüsüne karşılık verdim ve dudaklarından ufak bir inleme çıktı. Hareketimle birlikte beni belimden tutarak havaya kaldırıp geri yerime oturturken öpüşü hiç olmadığı kadar istekli ve bir o kadar da sertti. Dudaklarını zor da olsa benimkilerden ayırdığında pembeleşmiş dudaklarına ve kızaran burnuna baktım.
"Beni durdur." diye fısıldadı. "Durdur yoksa trafikte, yanımızdan akıp geçen arabalara aldırış etmeyeceğim." O an fark ettiğim gerçeklikle gözlerim kocaman açıldı. Arabalar son sürat yanımızdan geçerken bazıları kornaya basıyor, bazıları küfürler saçıyordu. Biz ise trafiği kitleyip öpüşüyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN BİNBİR TONU
Storie d'amoreEylül gözlerini karanlık bir dünyaya açmıştı bir kere. Kılıcı kırılmış bir şövalyeydi o. En korkusuzu, en acı çekeni öylece duruyordu savaşın ortasında her an bir bomba patlar, bir tetik çekilir diye. Ölmekten korkmuyordu, verdiği sözü tutabilmek iç...