13. Bölüm: Onun Rüzgarında Üşümek.

4.6K 335 348
                                    

Tekrardan kavuştuk :) Size yetişemiyorum ama çoğu yorumunuzu, mesajınızı görüyorum. İnanın bana <3 Göremediklerim oluyorsa da hissediyorum enerjilerinizi... Sizi bölümle baş başa bırakıyorum efendim^^

Görüntüler netleşince Ceren'in konuşmaya devam ettiğini fark ettim. Öyle kaptırmıştı ki kendini anlatırken... Bu kız ciddi anlamda Berk'i çok seviyordu. Ellerimi ona doğru kaldırınca duraksadı.

"Benim biraz başım ağrıyor da daha sonra konuşsak olur mu?" Ceren hemen kafasını salladı. Kızın gözlerinin içi gülüyordu. Berk bu kıza yazık edecekti. Yüzüme yalandan, buruk bir gülüş yerleştirip peltek adımlarla sınıfa geri döndüm. Arda kafasını bana çevirince yanına gittim.

"Ne aldınız sultanım kendinize?" Kaşlarımı çatıp ona baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu.

"Efendim?" Elini kulağına götürüp kulağında kulaklık varmış gibi davrandı.

"Eğer Eylül oradaysa onunla konuşabilir miyim? Siz kimsiniz?" Kafam daha da karışmıştı. Bunu anladığı için elini kulağından çekip gülmeye başladı.

"Kızım senin beynini kurcalamışlar. Hangi gezegenden bağlanıyorsun? Aloo..." Elini kafama yaklaştırarak sallayınca gözlerimi kırpıştırdım.

"Kantine gitmiştin diyorum. Ne oldu o iş?" Kaşlarımı yavaşça kaldırdım.

"Ha o iş... Yok ya vazgeçtim." Omuz silktim. Berk'in bu tarafa bakıp bakmadığını öğrenmek için kafamı çaktırmadan o tarafa çevirdim. Bu tarafa bakıyordu. Ama bana değil... Bakışlarını takip ederek baktığı yeri kestirmeye çalıştım. Arda'ya bakıyordu. Öyle eskiden baktığı gibi dik dik değil, sakince izliyordu Arda'yı. Kafasından bir şeyler geçirdiğine emindim. Umursamadan Arda'nın yanına oturdum.

"Bir şeyler senin moralini bozmuş. Belli..." Arda'ya dünyanın en büyük yalanını söylemiş gibi baktım. Ve küçük bir kahkaha attım.

"Kimse benim moralimi bozamaz şakacı çocuk. Ayrıca neden bozulsun ki? Yani en fazla ne olabilir ki? Biri gelip aşk hayatını mı anlatacak? Zaten çok da umurumda sanki..." Kendi içimde savaş veriyordum resmen.

"Sen bir şeyler gizliyorsun ama hadi hayırlısı." Omzuna dokundum ona iyi olduğumu kanıtlamak için.

Berk ayağa kalkıp yanımdan geçince sinirle ona baktım. Kiminle takıldığı beni ilgilendirmezdi ama bilerek yapmıştı. Bana inat olsun diye yapmıştı. Nereye gittiğini merak ettim o an. Arda'nın kolunu tuttum sıkıca.

"Şimdi bir anda acıktım. Birlikte gidelim mi kantine?" Arda büyük bir centilmenlikle elini geçmem için uzattı. Gör bunları Berk Soylu. Belki biraz adam olursun. Sınıftan çıktığımızda etrafa hızlıca baktım. Nereye gitmişti bu çocuk?

"Birini mi arıyoruz?" Arda'nın sesiyle irkildim.

"Hayır, hayır. Kesinlikle kimseyi aramıyoruz." Merdivenlerden inmeye başladığımızda hala koridoru gözlerimle tarıyordum. Umutsuzca omuzlarımı düşürüp merdivenlerden inmeye devam ettim. Kantinin girişine geldiğimizde sol tarafa kaydı gözlerim. Gözlerim, bedenim, ruhum kilitlendi o an sanki. Berk... Ellerini Ceren'in yanağına koymuş, okşuyordu. Ve biliyor musunuz? Bana nefretle bakan kişi ona gülümseyerek bakıyordu.

Ben olduğum yerde durup beklerken Arda da tam aksime beni fark etmeden kantine girmişti çoktan. İstemsizce yumruk yaptığım elimi yavaşça gevşettim. Berk Soylu savaşmak istiyordu. Savaşmak için can atıyordu...

Savaşırım.

Ama unutma, ben kazanacağım.

Arda elinde iki adet sosisli ile geldiğinde ona çevirdim bakışlarımı. Normalde olsa üstüne atlayacağım sosisliyi elimin tersiyle reddettim. Kokusu bile midemi bulandırıyordu bugün. Arda omuz silkti.

KARANLIĞIN BİNBİR TONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin