24. Bölüm: Korkuyorum...

4.6K 362 574
                                    

Çok uzatmadan yorumlarınız ve oylarınız için teşekkür edip sizi bölümle baş başa bırakmak istiyorum. Bol bol yorum ve oy bekliyorum sizden. Zaten siz ne yapmanız gerektiğini çok iyi biliyorsunuz. Öptüm!

Hayat bizden çok şey götürmüştü. En azından benden giden gitmişti, olan bana olmuştu. Artık tek değildim. Artık korunmasız değildim, artık geceleri uyuduğumda üzerimi örtecek ve beni korumak için her şeyi yapabilecek üç kişiye sahiptim. İşte tam da bu yüzden, beni korumasın diye kaçacaktım ondan.

Dudakları hala dudaklarımdayken hareket etmedim. Bekledim, karşılık vermeden sadece bekledim. Onu itmedim ama öpüşüne de karşılık vermedim. Geri çekilince gözlerim kapalı kalmaya devam etti. Karanlıkta kaldığım için mutlu olacağım aklıma gelmezdi. Karanlıktaydım ve bu iyi bir şeydi. Çünkü bana bakınca kızaran yanaklarımı göremezdi. Gözümden akan bir damla yaşı da...

Biliyor musun, karanlıktan korkuyorum ben. En çok kendiminkinden korkuyorum ama. Senin ışığını söndürürüm diye aşırı korkuyorum 03.03...

Müzik durmuştu, yanımdan ayrılmıştı. Gözlerimi açtım korkarak, ayakta duruyordum. Kafamı çevirince onunla göz göze geldim. Oturduğum tekli koltuğa oturmuş, iyice arkasına yaslanmış çarpık bir gülümsemeyle yüzüme bakıyordu.

Böyle gülmeye devam edersen çekip giderim bu ülkeden. Bulamazsın bir daha izimi. Çünkü senin gülüşünü soldururum diye aşırı korkuyorum 03.03. Ne olur anla beni...

"Eylül bir şey mi oldu?" Kolumda hissettiğim elle birlikte o tarafa baktım. Neşve kaşlarını çatmış yüzüme bakıyordu.

"Hayır... hayır olmadı. Burası çok havasız geldi. Balkona çıkacağım." Arkama bakmadan direkt balkona çıktım. Saçlarım yüzüme gelirken balkon korkuluğuna yaslandım. Rüzgar bile istemiyordu burada olmamı. Yüzüme doğru esiyordu, arkamı dönüp gideyim diye...

"Nefesini kestim galiba?" Omuzlarımdan aşağı inen şala şaşkınlıkla bakınca arkamdan kollarını şalla birlikte bana saran Berk'i gördüm. Cevap vermedim. Karşımdaki deniz manzarasını izlemeye devam ettim. Saçlarım karışmıştı ama o da umrumda değildi.

"Ben sevdim bu taktiği. Çok konuşunca öperim seni. Biraz kafamızı dinleriz, olmaz mı?" Gülerken bıraktığı nefesi boynuma değdiğinde ürperdim.

"Olmaz. Çünkü bir daha beni öpemeyeceksin." Ciddiye almamıştı dediğimi, tekrar gülünce sinirlendiğimi hissettim.

"İddiaya var mısın?" Aniden arkamı dönünce yüzümüz fazla yakınlaşmıştı.

"Yokum. Umarım az önce beni zorla öptüğünün farkındasındır." Ellerini balkon korkuluklarına yasladı. Daha da yakınlaşmıştı bana.

"Kalp atışların kulaklarıma kadar ulaştı. Sen baya heyecanlanmışsın." Elini dudaklarıma götürdü. Bu kadar saçmalık yeterdi, fazla bile ileri gitmiştim. Durma zamanı Eylül. Eğilip kollarının hapsinden kurtuldum.

"İlk ve sondu." Salona gittiğimde arkamdan gelmemişti. Arda'nın yanına gidip fısıldadım.

"Gidelim artık. Yoksa tek başıma gideceğim." Berk geldiğinde gülümsemiyordu.

"Çok geç olmuş. Yavaştan kaçalım biz." Arda ve Neşve ayaklandığında ben de yanlarında yerimi aldım. Kapıya yöneldiğimizde arkamızdan geldi. Kapıya kadar eşlik etti bize. Yağmur dinmişti, içimdeki yangını söküp atmıştı. Bir kere acımasız olsaydım eğer çoktan giderdim ondan.

Veda bile etmeden kapıdaki arabaya bindim. Nefes al, ver Eylül... Ağlama. Ağlama... Gece yarısı olmuştu. Arda ve Neşve de arabaya bindiklerinde ön koltukta oturuyordum.

KARANLIĞIN BİNBİR TONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin