Haftanın beş günü, sabah yedi buçuğa kurulu olan alarmı o sabah da gürültüyle çalarak onu uyandırdığında Kubilay gözünü aralamadan homurdanarak telefonuna uzandı ve alarmını susturdu. Bir süre daha yastığa gömülü olan yüzüyle yattıktan sonra kara gözlerini ovalayarak yatağında oturur konuma geçti ve susuzluktan kurumuş ağzını açıp kapattıktan sonra esneyerek az evvel alarmını kapattığı telefonu alıp ekranı açtı.
Bildirim panelinde zümrüt gözlü sevgilisinden gelen bir mesajı olduğunu gördüğünde uyku mahmurluğuyla şiş olan göz kapakları kısılana kadar gülümsedi ve mesajı açıp okudu. Saat altıda gelmişti mesaj ve ekrandaki yazılar Kubilay'ın içinde mahalleyi ayaklandıracak kadar şiddetli bir gülme isteği uyandırmıştı.
Sohbet penceresindeki mesajda "Göt aydın" yazıyor ve yanında da bir patlıcan ifadesi yer alıyordu. Timuçin mesajlarında ona sık sık patlıcan yolladığından ifadenin son kullanılanlarda yer aldığını biliyordu Kubilay, muhtemelen uyku sersemliğiyle kalp ifadesi koymak isterken patlıcan koymuştu. Diğer mesaj içinse tek açıklaması otomatik düzeltmenin azizliğine uğramış olmasıydı. Ayıplı çağrışımlar uyandıran ifade, kullandığı kelime ile birleştiğinde de Kubilay'ın payına düşen sadece kıkır kıkır gülmek olmuştu.
Yazdığı mesajı tekrar okumaya bile zahmet etmemiş olan sevgilisinin şapşallığı onu güldürürken Kubilay klavyeye dokunup "Sana da göt aydın." yazdıktan sonra yanına gülen şeytan ifadesi bıraktı ve mesajını kıkırdayarak gönderip ekranı kapatarak yataktan kalktı. Elini yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltı etmek için mutfağa gitti fakat pek bir şey yiyesi yoktu.
Buzdolabını açıp biraz peynir zeytin tırtıkladıktan sonra kapaktaki maden sularından bir şişe aldı ve tezgâhın kenarına vurup açtıktan sonra hızlı bir şekilde içti. Timuçin ilçeye gideli, yani dört gündür, canı ne kahvaltı etmek ne de çay içmek istiyordu. İkisinin de keyfi Timuçin yanındayken çıkıyordu ve tek başınayken önüne dünyanın en mükellef sofrası kurulu olsa bile tadını alamayacağını düşünüyordu.
Timuçin'e o kadar alışmıştı ki dört gün değil de sanki dört yıldır sabahlara onsuz uyanıyormuş gibiydi, zümrüt gözlü sevdiğini çok özlemişti.
Hazırlanıp evden çıkarken saate baktı, Timuçin'in mesaisi kendisininkinden iki saat önce başlamıştı. Zavallı gün içinde öyle yoruluyordu ki akşam Kubilay ile konuşmaya zor bela güç yetirebiliyordu. Dün akşam konuşurlarken "Keşke dinozorlarla beraber yok olsaydım da doksan derece eğimli bahçelerden sırtımda beş yüz kilo çuvallarla çıkmak zorunda kalmasaydım, zaten bende şans olsa balık olarak falan doğardım. Gerçi o zaman da kesin vapur çarpardı, bahtsızın tekiyim çünkü." diyerek isyan etmişti Timuçin.
Kubilay onu teselli etmesine etmiş ancak "Coğrafya kaderdir," diye dalga geçmekten de geri durmamıştı. Sonrasında bir süre gülüşerek küfürleşmiş ve telefonu birbirlerini ne kadar özlediklerini söyleyerek kapatmışlardı. Genç adamın verdiği sayılar abartı olsa da ince bedeniyle dik arazide ağır çuvalları taşımak için verdiği mücadeleyi düşünürken mesajı yanlış yazmasını ona çok görmüyordu.
Bir şekilde neşesini yerine getirmeyi başaran sevgilisine duyduğu özlem eşliğinde iş yerine vardı ve çok geçmeden gülümsemesini koruyarak çalışmaya başladı.
"Hayırdır inşallah aslanım? Sabah sabah deli dürtmüş gibi gülüyorsun?"
Yazıhaneden gelen Fikret, onu dirseğiyle dürterek sorduğunda Kubilay tebessümüne bir son vermesi gerektiğini fark etti ve kendini toplayarak yanıtladı. "Komik bir şey izlemiştim de abi gelirken, ona gülüyordum." Ne de olsa adama "Timuçin bana günaydın yazacağı yerde göt aydın yazmış," diyecek hâli yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sezenler Olmuş | bxb |
Ficción GeneralBeş yıl önce bir trafik kazasında sevgilisini kaybeden Kubilay, yüreğindeki acılar eşliğinde kenar bir mahallede sıradan hayatına devam etmeye çalışmaktadır. Bir yaz günü oturduğu apartmana taşınan yeni komşusu Timuçin ile tek ortak noktaları yürekl...