Medya credit: @/astrobob6 -Twitter
Katsuki başını zongurdatan bir çınlamayla uyandığında, sesin kendi odasında şarjda olan telefonundan geldiğini fark etti. İş telefonunu zil sesi değil, sadece bayramlarda annesinin ve bazen liseden katlanabildiği tek insan olan Shouto'nun aradığı telefonun, yani kişisel telefonununkiydi.
Annesinin kendisini merak etmesi için yaklaşık 2 ay daha gerekliydi, bu yüzden telefonu açtığında Shouto'ya bir kez daha sınıf buluşmasına gelmesini söylediği için bağırmayı ve sabahın köründe aradığı için de yedi sülalesine sövmeyi aklına not etti.
Kalkmaya yeltendiğinde, Katsuki odada yalnız olmadığını hatırlatan bir mırıltı duydu, ince bir beden zil sesini hiç duymuyormuş gibi kendi yerinde gerinip rahatını bozmadan uyumaya devam etti. Bütün gece sohbet etmek için uyanık kalmaya çalıştığından Katsuki, onun buna epey ihtiyacı olduğunu biliyordu.
Acı hissedebilecek kadar ayıldığında, boynuna inanılmaz bir ağrı girdi, işte o an bütün geceyi Eijirou'nun yatağının kenarına oturmuş, başını duvara yaslayarak uyuya kalıp geçirdiğini fark etti.
Boyun tutulmaları gece geç saatlere kadar çalışıp masasında uyuya kaldığı zamanlardan eski bir dostuydu, ve onu hiç mi hiç özlememişti.
Eijirou'yu uyandırmamak için hiçbir çaba göstermeden yerinden zıpladı, yine de Eijirou'nun ruhu dâhi duymamıştı. Odasına gitti, lanet telefonu aldı ve üzerindeki numaralara bakmadan aramayı kabul etti.
"Bak yarım akıllı," diye bağırmaya başladı fakat "o göt kafalıları bi daha görmeyeceğimi sana beş yüz kere söy-" derken tanıdık bir kadın sesi sözünü kesti.
"Bakugou! Sonunda! Seni istasyonda bekledim, hani Ei'nin durumu nasıl diye sormak için ama sen istasyondan hiç geçmedin ve telefon da çekmiyordu ve normalde sekiz olmadan binerdin metroya o yüzden ters bi şey mi oldu gece fenalaştı mı yoks-"
"Kapa çeneni." diye hırladı Katsuki, telefonun ucundakinin Shouto değil Mina olmasından ve kişisel telefonuna gelen bu acil aramanın kendisine ulaşmak için değil, Eijirou'yu kontrol etmek için yapılmış olmasından biraz hayal kırıklığına uğramıştı. Tabii ki insanların durup dururken kendisini araması hoşuna giden bir şey değildi ancak Shouto'nun 1-2 ayda bir gelen "görüşmek istemez misin" aramaları ona dünyada hâlâ kendisini görmek isteyen birileri olduğunu hatırlatıyordu.
Hayatının monotonluğuna dayanarak yaşayan birisi için bu uzun vadeli rutin ve istasyondaki minik döngü bu yüzden önemliydi işte. Geleceği biliyor olmak güvenliydi.
"Zırlamayı kes, iyi o, uyuyor." diye telefona homurdandı. "Sabahın köründe dadanmasan ben de öyle olacaktım, şerefsiz."
"Sabahın körü mü? Saat onbire geliyor Bakugou, o yüzden panikledim. Bu sekizinci arayışım."
"NE?" İşe üç saat geç kaldığı gerçeğini kabullenmek istemezmiş gibi telefonu kulağından indirip saate baktı, 10.53. Sinirle Mina'ya susmasını haykırıp kapattıktan sonra lanet olası tek bir işini bile doğru dürüst yapamayan bücür kıza bağırmak için merdivenlere yöneldi.
"Lan Yuvarlak Surat!"
Alt katta, mutfakta kendi kendine şarkı söyleyerek kahvaltılıklar hazırlayan kız tanıdık lakapla arkasını döndü ve kendisine sinirle yaklaşan deli dumrulu görünce kıkırdamaya başladı.
"Günaydın tembel teneke." dedi dalga geçerek, bu sıralar Katsuki kendisine daha da fazla ihtiyaç duyduğundan kovulma korkusu olmadan konuşabiliyordu. "Asla kalkmayacaksın sandım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstasyon İnsanları
FanfictionSıkıcı ve monoton bir hayatın pençesine takılmış, zengin iş adamı Katsuki'nin hayatı, bir gün kullanmak zorunda kaldığı metro istasyonunda gördüğü ilginç bir sokak sanatçısının nezaketiyle tamamen değişir. Lüks ısıtıcılarla çevrelenmiş şaşalı evini...