Kırılana Kadar

431 55 268
                                    

"Alo, yuvarlak surat? Buraya gelebilir misin?" dedi Bakugou elindeki geniş ekranlı telefona, Ochako'nun alışık olduğundan çok farklı olarak sesi emirli değil, çaresizlik ve rica doluydu.

"N'oldu efendim?"

"Senin kart çalışmıyor."

Ochako kapaklı Nokia telefonunu düşürecekken havada yakalayıp geri kulağına koydu. Dün işten eve dönerken yanında nakit yoktu, dönüşte yüklemeyi planlamıştı ama patronunun akbilini bugün de isteyeceğini hesaba katmamıştı.

Patron Bakugou soğuk bir insandı, insanların ne ismini, ne de soyismini kullanmasını sevmezdi. Gereksiz bir iletişim varsa kızar, konuşmaları minimumda tutardı. Ochako yemekleri düzgün hazırladığı sürece adamla iletişime geçmemekten memnundu, çünkü konuştuğu zaman da ağzından pek nazik şeyler çıkmazdı.

Herif manyak gibi zengindi, İida'ya ödediği, tüm servetinin yanında bir şey değiştirmezdi bile, ama koya koya Ochako'nun bakiyesi 10 lirayı geçmeyen akbiline göz koymuştu. İyi arkadaş olduğu İida'yı kovduğu için zaten kızgındı, üstelik normalde ağzını bıçak açmayan bu aksi herif metroya binebilmek için onu aramıştı.

Saçmalık, diye homurdanarak sırf işini kaybetmemek adına kedili plastik cüzdanını alıp çıktı.

•••

"Şimdi de böyle nakit koyman lazım." dedi Ochako birkaç düğmeye basmanın ardından. 20'lerinin ortasındaki bir adama akbil doldurmayı öğrettiğine inanamıyordu.

Cüzdanınından bir 5 liralık kağıt çıkaracakken Katsuki makinaya 2 tane 100 lira sokunca duraksadı.

"Napıyosun?"

"Zaten bir geçişte 2 lira falan alıyor, 5 lira yüklemek çok malca? Sürekli yüklemekten sıkılmıyor musun?"

'Nakit 100 liramız oldu da biz mi yüklemedik oç' dememek için kendini zor tutsa da Ochako teşekkür etti ve Katsuki için ayrı bir anonim kart çıkarmaya öbür makinaya gitti.

Bu sırada Katsuki'nin görüş açısına dünkü kırmızı/ siyah saçlar girdi. Bugün düne kıyasla biraz geç kalan genç adam ve arkadaşları, akbillerini makinenin onay melodileri (diii-ru) eşliğinde hızlıca basıp içeri geçtiler ve merdivenlere yöneldiler.

Sırtında küçük ukulele kılıfı ve eylül serinliğine meydan okuyan bej pazar kaprisiyle o kadar şirin görünüyordu ki Katsuki bir süre gözlerini alamadı. Neyse ki arkası dönüktü ve yürüyen merdivenlere ulaşıp gözden kaybolana kadar yakalanmadan istediği kadar onu izleyebilirdi.

Derken, genç arkasını döndü, uykulu yüzü tanıdık birini görmüş olsa gerek aydınlandı ve sevimlice el sallamaya başladı. Katsuki hemen gözlerini kaçırdı ama içinden bir parça bu el sallamanın kendisine mi olduğunu merak etti.

El sallayacak kadar tanışmışlıkları yoktu, sadece bir kez günaydın demişti ve Katsuki ona bağırmıştı ama... ya öyleyse demeden edemedi işte.

Tam geri sallayabilmek için elini kaldıracakken arkasından geniş gülümsemesiyle Ochako el sallayarak yaklaştı ve yeni çıkardığı kartı, yüzünden hayal kırıklığı damlayan patronuna uzattı.

Katsuki kartı alıp "Onu tanıyor musun?" diye mırıldandı. Yine gereksiz bir konuşma başlatarak Ochako'yu şaşırtmıştı.

"Pek sayılmaz, İzuku'nun liseden arkadaşları. İzuku bizi tanıştırmıştı, metroda karşılaşırsak da iyi günler diler, el sallar falan. Sevimli çocuk."

"İyi. Hadi toz ol." diye hırladı Katsuki, eski aksiliği ve kabalığı geri gelmişti.

"Bir şey değil."

İstasyon İnsanlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin