Medya credit: @/lexandraws -Twitter
İyi bayramlarr ٩(๑❛ᴗ❛๑)۶ ♡
Katsuki her şeyin normalde dönmesini beklememişti. Alışabilmeyi, yeni bir rutini bu kadar kolay oluşturabilmeyi beklememişti. Hem de hiç.
Alarmına küfret, Eijirou'yu görene kadar unutmamak için rüyanı içinden defalarca tekrar et, yataktan kalk, Ochako'yla günaydınlaş, paket kahvaltıyı, bilgisayarını, telefonunu ve akbilini al, ardından istasyona git. Enerjisini yenileyen, telaşlı fakat huzurlu bir sabah rutini.
Sonrası Katsuki'nin günün en sevdiği kısmıydı. Dikenli parlak kırmızı saçlar gözüne takıldığı an yanlarına koşup markalı kumaş pantolonuyla yere çömüyor, işe getirip götürmekle uğraşmak istemediğinden Eijiroularda kalan, baterisinden büyük çabalar sonucu söktüğü siyah davulunu kucağına alıyor, grubun geri kalanınından artık çalmaya başlamaları konusunda azarlar yerken gülümsemesini saklayamadan Eijirou'ya o gece her ne görmüşse detaylıca anlatıyordu.
Eijirou'nunkilerin yanında Katsuki'nin rüyaları hiç de ilginç değildi. O ejderhaya dönüşüp kötü büyücülerle savaşır, zürafa bacaklı fillere biner, Mars'a adım atan ilk insan olurdu; o sırada Katsuki'nin gördüğü en çılgın rüya kahraman okullu olandı. He bi de bi keresinde kollarının ucunda bir çift daha ayakları vardı, ondan bayağı korkarak uyanmıştı ama anlattığında Eijirou'yu bayağı güldürdüğü için şikayeti yoktu.
İlginç bulduğu bir tane daha vardı. Minik, turuncu, savunmasız bir balık olduğu bir tane. Sürüsüne sadık kalamıyordu, bütün okyanusu keşfetmek istiyordu, fakat tek başına yüzmeye çalıştığı an, daha minik bir yavru olmasına rağmen oltaya takılıyor, büyümesi beklenmeden sofralarda yer buluyordu.
Ne kadar sıkıcı, anlamsız ve sıradan olursa olsun, Eijirou her sabah, bıkmadan, ilgiyle onu dinliyor, bazen kendi rüyasını da anlatıyordu. Evrendeki en saçma hikâyeyi anlatıyor olsa bile dikkatle dinlenmek Katsuki'nin sabahlarını aydınlatıyordu.
Katsuki işe gitmek için metronun otomatik kapılarından geçmeden önce bir süre, mükemmel olması gerekmediği için ona muazzam ve eğlenceli gelen şarkılar çalıyorlardı. Katsuki'nin pek de dikkatini verdiği söylenemezdi, bunun sebebi her hata yaptığında bir yorum alacak mı diye Eijirou ve arkadaşlarına dönüp hiçbir tepki almamanın verdiği hazza doyamamasıydı.
Hem davula tamamen odaklanmıyorken yanında oturan gencin bu kış mevsiminde bile yanık yüzünü inceleyecek bol bol zamanı oluyordu. Gözlerinin altındaki kara torbalara, kenarları soğuktan soyulmuş burnuna, kepekli kaşlarına ve çatlaklarla dolu dudaklarına göz gezdiriyor, düşünmemeye çalışsa da kendisine endişe veren her unsuru dikkatlice inceliyordu.
İster istemez bir huzursuzluk kaplıyordu içini, çünkü kendisinin aksine, Eijirou mükemmeldi, eğlenceliydi, iyi biriydi ve her şeyin en iyisini hak ediyordu. O yüzden kendine engel olamayıp soruveriyordu:
"Hey Kirishima, solgun görünüyorsun, evden yiyecek bir şeyler getireyim mi?"
"Hey Kirishima, çalarken ellerin üşümüyor mu, eldivenlerimi ister misin?"
"Hey Kirishima, tabağını bitirmemişsin, iştahın mı azaldı yoksa? İlaçların bittiyse almaya gidebilirim."
Eijirou birinin kendisini bu kadar önemsemesini tatlı bulması gerektiğinin farkındaydı, fakat beş yaşındaki çocuğundan "anne" kelimesini sürekli duymaktan nefret etmeye başlayan bir anne gibi kendi isminden gıcık almaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstasyon İnsanları
FanfictionSıkıcı ve monoton bir hayatın pençesine takılmış, zengin iş adamı Katsuki'nin hayatı, bir gün kullanmak zorunda kaldığı metro istasyonunda gördüğü ilginç bir sokak sanatçısının nezaketiyle tamamen değişir. Lüks ısıtıcılarla çevrelenmiş şaşalı evini...