Medya Katsukiye çok benzemiyor mu
Alışık olduğu "Günaydın efendim!"ini duymayınca, hızlı hızlı kalabalığı yaran adımları duraksadı. Arkasını döndü, gözlerini adamın her gün oturduğu yere çevirdi ancak bu sefer sadece pembeli ve sarışın vardı.
Katsuki doğru saydıysa toplam 4 kişilerdi. Sarışın, solist kız, pembeli ve ukuleleli. Kimin geldiği değişiyordu, Katsuki'nin aralarında konuştuklarından anladığı kadarıyla solist kızın dersleri olduğundan diğerlerinden az geliyordu, sarışın ve kızıl akşamları bir kafede çalıştığı için erken çıkıyorlardı ve pembeli sık sık ailesinin yanına, şehir dışına gidip geliyordu.
Sarışın arada ekse de kızıl orada oluyordu, her zaman. Katsuki 2 aydan fazladır bu istasyonu kullanıyordu ve daha önce günaydın duymadığı bir gün bile olmamıştı. Bu içine düşmesi çok kolay bir rutindi.
Yine de umursamadı, birkaç dakika endişeyle, mola vermiş, birbirleriyle şakalaşan pembeli ile sarışını izledi ve treni gelince binip gitti.
Bütün gün içinde bir burukluk, bir eksiklilik dolanırken günü, 2 aydır daha iyi hissetmesine rağmen yine dibe vurmuştu. Bozulacak bir şey olmamasına rağmen morali hiç yoktu, durup dururken zavallı çalışanlarını azarlayıp duruyor, iş yapası da gelmiyordu. Neredeyse bütün gün, kafasını ofisinin kaliteli ahşap masasına dayayıp durmuştu öylece.
Adamın nereye gitmiş olabileceğini düşünüyordu. Ayrıca neden bunun kendisine mutsuzluk verdiğini.
Kendine gel lan sen Katsuki Ziyagilsin.
Başarılı, büyük bir şirketi vardı. Babasının eline bıraktığı bu kanalı daha da parlatmış, servetini katlanarak büyümesini sağlamış ve her şeyi yoluna koymuştu.
Üniversitedeyken kendisinin ve ailesinin önüne koyduğu amaç buydu. Başarılı olmak. En başarılısı. Bunu gerçekleştirmiş sayılırdı, emrinde bir sürü çalışan, elinde katlanarak büyüyen bir şirket ve lüks bir hayatı vardı.
O zaman... neden mutsuzdu?
Şu zamana kadar bütün emeğini bu kanala vermişti. Şimdi BTV ülkenin en çok izlenen kanallarından biriydi. Emeğinin ekmeğini yiyordu işte, her şey mükemmeldi. Fakat Katsuki'nin tek hissettiği şey öfkeydi.
Daha kime öfkeli olduğunu bile bilmiyordu, neden olduğunu da, nasıl çözeceğini de.
İçindeki bu negatif his, yaklaşık 2 ay boyunca yok olmuştu, en azından Katsuki öyle düşünmüştü. İstasyonun her şeyi çözeceğine inanmıştı fakat günaydın diyen herifin biri gelmedi diye yeniden bu hallere düşüyordu işte.
Acınacak haldeydi resmen.
Bu şirket, bütün bu emekleri, parası, hiçbiri geçen birkaç haftaki mutluluğunda bir etken değildiyse, neden uğraşmıştı ki onları elde etmeye? Onlar olmasaydı da istasyondaki "günaydın efendim"ler onu mutlu eder miydi?
Hayatını adadığı her şey bir yalandan ibaretmiş gibi kafasını masaya gömdüğü sırada Yaoyorozu elindeki dosyalarda odaya girdi. Katsuki normalde mola veren bir insan olmadığından şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı, adamın yanına eğildi ve rahatlatıcı bir tonla "Sorun nedir efendim?" diye fısıldadı. Heriften pek hazzettiği söylenemezdi, ama etrafında yardım edebileceği biri varsa, Yaoyorozu ederdi.
Buna karşılık Katsuki hemen doğrulup "BİLMİYORUM!" diye cırladı. Yaoyorozu önünde ısırmaya hazır bir pitbull varmış gibi çekinerek elini kendine kalkan yapıp dosyaları masaya bıraktı ve hızla odadan çıktı.
•••
Katsuki 1 gün bu aptal ruh haline dayanabilirdi, cidden. Ama adamın gelmemekte ısrar ettiği 3. günden sonra ofistekiler regl şakası yapmaya başlayınca dellenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstasyon İnsanları
FanfictionSıkıcı ve monoton bir hayatın pençesine takılmış, zengin iş adamı Katsuki'nin hayatı, bir gün kullanmak zorunda kaldığı metro istasyonunda gördüğü ilginç bir sokak sanatçısının nezaketiyle tamamen değişir. Lüks ısıtıcılarla çevrelenmiş şaşalı evini...