10-

204 22 5
                                    

Sabah çenesine değen saçlarla uyandı Taehyung, Seokjin başını göğsüne koymuş kollarını da beline sarmış uyuyordu. Bu görüntü içini burktu Taehyung'un. Bakmaya bile kıyamıyordu sevgilisine, saçlarına öpücük kondurup dikkatlice yataktan çıktı ve yüzünü yıkadıktan sonra şarkı mırıldanarak mutfağa indi. Bugün için farklı planları vardı, Seokjin ile beraber baş başa bir piknik yapmak istiyordu. Annesinin küçükken onu götürdüğü çayır bunun için idealdi. Seokjin'i o rengarenk çiçeklerin arasında hayal ederken gerekli yiyecekleri sepete dolduruyordu.

Seokjin yüzündeki gülümsemeyle beş dakikadır sevgilisinin neşeli halini izliyordu. Tam yanına gideceği sırada Taehyung birden durdu. Elindekileri bırakarak ellerini tezgaha yasladı ve gözlerini kapatıp derin nefesler almaya başladı. Taehyung içinde birden oluşan bu duygu ağırlığının nedenini çözmeye çalışıyordu. Ne olmuştu? Daha az önce gülerek yiyecekler hazırlıyordu. Şimdi bu da neyin nesiydi?

Seokjin durduğu yerden doğrulup sevgilisinin yanına geldi, arkası dönük bedenin omzuna dokunduğunda Taehyung birden omzundaki eli ittirmiş ve anlamsız gözlerle sevgilisine bakmaya başlamıştı. "Taehyung, iyi misin sevgilim? Birden öyle dokununca korkuttum değil mi, üzgünüm."

Taehyung'un kafası uyuşmuş gibiydi, Seokjin'i görüyor ama söylediklerine tepki veremiyordu. Gözlerini kapatıp 10'a kadar saydı ve geçmiş olmasını umarak gözlerini açtı. Biraz daha iyi gibiydi, elindekileri Seokjin'e verdikten sonra odaya çıkarken konuştu. "İyiyim güzelim, bunları sepete koyar mısın? Bugün seni çok güzel bir yere götüreceğim."

Seokjin arkasından bakakalmıştı, omuz silkerek elindeki yiyecekleri sepete koydu. O sırada Taehyung lavaboya girmişti ve kendine gelmek adına yüzüne su çarpıyordu. Titreyen ellerine bakarken kafasını iki yana salladı ve aynadaki yansımasına bakarak konuşmaya başladı. "Kendine gel Kim Taehyung, bu sen değilsin."

***

"Aman tanrım, Taehyung burası çok güzel... neden daha önce getirmedin beni?"

Seokjin geldikleri çayıra tam anlamıyla aşık olmuştu, bir paletten çıkan boyalar gibi rengarenk çiçeklerle bezeli bir çayırdı burası. Çayırın bir tablo gibi olduğunu düşündü, bir ressamın tuvalinde ancak bu kadar canlı olabilirlerdi çünkü. Taehyung'u beklemeden adım attığında derin bir nefes çekti ciğerlerine.

Burada her çeşit çiçek vardı ama Seokjin en çok papatyaları sevmişti. Taehyung elindeki sepetten bir örtü çıkartıp yere serdi ve Seokjin'i oturtup kafasını dizlerine koydu, işte şimdi harika olmuştu. En sevdiği yerde yanında en sevdiği vardı şimdi, daha ne istesindi Taehyung. "Buraya babam annemi getirirmiş hep, ben doğmadan önce tabii, sonrasında yoğunluktan gelememişler. Düşündüm de seni buraya getirirsem belki onlar gibi her şeyin üstesinden gelecek kadar güçlü oluruz."

Taehyung hikayesinin tamamını anlatmamıştı. Bırakayım da mutlu bilsin onları diye düşündü içinden. "Biz zaten çok güçlüyüz sevgilim, yanımda sen olduğun ve elimi hep tuttuğun sürece her zaman güçlüyüz biz."

Buruk bir gülümsemeyle onayladı onu Taehyung, etrafınfa duran papatyaları işaret etti ve mırıldandı. "Papatyalar öldüklerinde güzel kokarlarmış biliyor musun Seokjin. Ölümün yakıştığı tek çiçektir Papatya ama bu demek değildir ki hep kopartalım onları, insanlar aptal bir fal uğruna onları öldürüyor."

"En sevdiğim çiçektir papatya, benim için saf sevgiyi temsil eder. Aşk demiyorum bak, çünkü bana göre saf sevgi aşktan bile güçlüdür. Ve Taehyung, sen geldiğinde kalbimde papatyalar açtı. Senin sevgin onları ayakta tutuyor, onlar sen olduğun sürece varlar sevgilim."

Saudade | Taejin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin