Düşündüm de...Taehyung gittiğinde Seokjin'in nasıl olduğunu yazmalıydım...
4 Aralık 2025
Kendi kendine ettiği yemini bozmuştu Seokjin. Sevgilisi ile onu ayıran ve bir daha asla gelmeyeceğim dediği bu yerde hırçın dalgaları izliyordu şimdi. Gelmeliydi, gelmeliydi çünkü onunla konuşmaya ihtiyacı vardı Seokjin'in. Huzurlu sesini duyamasa bile içindekileri anlatmalıydı ona, teselli edecek omzu olmasa bile ağlamalıydı. 'Öleceğim' demeliydi sevgilisine, 'korkmuyorum çünkü yanına geleceğim sonunda' demeliydi. Tam 5 senedir içine akıttığı yaşları özgür bıraktı. Ağlamamıştı küllerini özgürlüğe kavuşturduğu günden sonra, en azından herkes öyle biliyordu.
Hatta bu yüzden Jimin ile tartışmışlardı. Ama Seokjin kimsenin görmediği zamanlar içine akıtıyordu yaşlarını. Yalnızlığı ile baş başbaşayken daha çok hissettiği eksiklik sararken bedenini, her biri iğne gibi kalbine saplanan yaşları akıyordu içine. Bakışlarındaki galaksiler birer birer yok olmuştu, artık parlamıyorlardı. Kim Taehyung'un uğruna canını verdiği galaksiler onun yokluğuyla gitmişlerdi. İlk 1 yıl dayanılmaz bir acı içinde geçti Seokjin için, yatak odalarında yatmayı bırak önünden geçemiyordu.
Sanki kapıyı açsa tüm kederi, hüznü bir karadelik olacak ve kendisini yutacak diye düşünüyordu. Böyle olmadığını anlaması 1 yılını aldı, odaya girmeye karar verdiği gün hiç de düşündüğü gibi olmamıştı. Girdiği an onu sarıp sarmalayan sevgilisiydi. Ve Kim Seokjin, uzun zaman sonra rüyasında sevgilisini mutlu görerek uykuya dalmıştı. Aklına gelen anla yaşları daha hızlı akıyordu, hıçkırık sesleri dalgalara karışıyor ve yok oluyordu. Dizlerinin acımasını umursamadan çöktü yere, dayanamıyordu artık. Dakikalarca ağladı, sevgilisinin yokluğuna, ruhundaki boşluğa, kalbindeki sızıya.
Gücünün tükendiğini hissettiği an göz yaşlarının yeniden akacağını bile bile sildi. Bir nevi veda edecekti burada sevgilisine. Onun yokluğunda ağır bir yükün altına giren kalbi dayanamayıp hastalanmıştı sonunda, kurtulma şansı vardı, uygun verici bulunursa organ nakli ile yaşama tutunabilirdi ancak bunu istememişti Seokjin. Ona göre bu dünyadaki hayatı son bulmalıydı.
"Ben geldim sevgilim. Biraz geç oldu ama beni affedebilirsin değil mi? Seni benden alan bu dalgalara gelmek benim için çok zordu. Ama artık dayanamıyorum, benim dayanacak gücüm kalmadı Taehyung. Sana anlatmalıyım, bana cevap veremesen bile duyacağını biliyorum. Darmadağın oldum Taehyung, yokluğunda kalbimde açan papatyalar teker teker soldu. 'Papatyalar öldüğünde güzel kokar.' demiştin hatırladın mı? Benim ölü papatyalarım bile sen kokuyor. Onlar soldu ama sen hala her zerremde ilk günkü kadar tazesin. Aksi mümkün bile olamazdı değil mi sevgilim?
Lakin beni en çok tüketen bu değil. Yüzün, güldüğünde nasıl gözüküyorsun? Sesin, bana sevgilim dediğin anlarda nasıl bir tonu var? Kokun, ciğerlerim için yegâne oksijen olan kokun nasıldı? Bunları unutmaya başladım ben. Düşünürken aklımı kaybedecek gibi hissediyorum Taehyung, odamızın her yerinde sen varsın ama biz yokuz. Hep dediğim gibi son anımda bile seni hatırlamak istiyorum ben, bu yakında olacak gibi, kalbim yokluğuna daha fazla dayanamıyor Taehyung. Doktorlar 3. Evre kalp yetmezliği olduğunu söyledi ama ben sensiz kalmaktan olduğuna eminim sevgilim. Hiç korkmuyorum biliyor musun? Aksine sonunda sana kavuşacağım için mutluyum. Beni bekliyorsun değil mi?"
Dudaklarını ısıratak titreyen sesine lanet etti. Sanki az önce ciğerleri patlayana kadar ağlayan kendisi değildi, Taehyung onları görmemiş gibi sesinin titremesiyle ağladığını anlayacaktı sanki. Daha fazla güçlü duramayacağının farkındaydı Seokjin. Zaten 5 sene boyunca yeterince güçlü değil miydi?
Şimdi yıkılma zamanıydı onun için. Etrafındaki insanlar fark etmesin diye ördüğü duvarları teker teker yıkma zamanıydı, herkesin Kim Taehyung'un arkasında bıraktığı sevgilisinin darmadağın olduğunu öğrenmeliydi artık. Bakışlarını dalgalardan çekerek gökyüzüne çıkarttı.
"Annen... annen seni buldu mu sevgilim? Sensizliğe daha fazla dayanamadı Taehyung, onu bulduğumda çok geçti. Bunun için de af dilemeliyim senden. Ne çok af diledim böyle, emanetlerine iyi bakamıyorum Taehyung. Kendime de iyi bakamıyorum artık. Sana verdiğim hayatıma devam etme sözüm buraya kadarmış. Sözümü tutamayacağım için de affet olur mu? Artık mutlu rolü yapmak istemiyorum, soranlara ruhum eksik, günden güne bitiyorum demek istiyorum. Bugün 34. yaş günüm ve ben sensiz geçiriyorum Taehyung. Sadece bir doğum günü kutlayabildim seninle ama geçirdiğim em güzel ve en özel doğum günüydü benim için. Ve ben doğum günümde bozuyorum sana verdiğim sözü. Üzgünüm sevgilim, yokluğunda sayısız kez yıkıldım, her yıkılışımda anılarımıza tutunup kalkmak istedim ayağa ama başaramadım, artık olmadığın geldi aklıma daha çok yıkıldım ve kendimde kalkacak gücü bulamıyorum, lütfen bana kızma olur mu? Sadece seni özledim birazcık. Senin ruhunu dindirdiğin bu yer benim ruhumu yok eden yer artık, seninle konuşmak istediğim her an buraya geleceğim Taehyung. Arkadaşlarını merak ediyor musun? Jimin...o hala sen varmışsın gibi davranıyor, Jungkook gidişine hala öfkeli ama seni çok özlüyor. Yoongi sürekli kendini suçluyordu seni engelleyemediği için ama bu sıralar biraz daha iyi. Diğerleri ile sık sık görüşmüyoruz ama şimdi söyleyeceğim şeye sevinebilirsin, Namjoon ve Hyejin evlendiler, yakın zamanda amca olacaksın sevgilim. Hepimiz bir araya toplandığımızda senin için bir sandalyeyi boş bırakıyoruz merak etme. Çünkü oraya gelip bizimle olduğunu biliyoruz."
Biraz daha durursa daha çok yıkılmaktan korktu Seokjin, bu yüzden elinde getirdiği bir dal beyaz gülü koklayarak denizin hırçın dalgalarına bıraktı. Hiçbir zaman papatya getirmeyecekti ona, papatyalar kalbinde solmuştu çünkü. Son kez kollarını iki yana açıp kendine sardı, sanki Taehyung'a sarılırmış gibi. Buraya son kez geldiğini hissediyordu Seokjin. Yüzündeki buruk gülümsemeyle arabasına yöneldi.
"Seni çok seviyorum ruhumun kırık parçası, yeniden görüşeceğiz."
***
Jimin ve Jungkook ikilisinin yanından güçlükle ayrılarak evine geldi Seokjin. Tüm gün bırakmamışlardı onu, kalbi onu biraz daha sıkıştırdığında ilacını içti önce, sonra yatak odasına geldiğinde ışığı açtı. Gördüğü manzara içinin huzurla dolmasını sağlamıştı. Taehyung karşısında duruyordu, her yerdeydi. Tuvallerde, kağıtlarda, fotoğraflarda. Yüzünü unutmaya başladığı an bir resmini çiziyordu sevgilisinin. Başta delirecek gibi hissetmişti, nasıl olurdu da sevgilisinin yüzünü unutabilirdi? Ezberlediği, aşığı olduğu o hatları unuttuğu için kızdı kendine.
Yaktı yıktı her şeyi, sonra sevgilisini anılarda olduğu gibi resimlerde de yaşatabileceğini fark etmişti. O günden beri odası kelimenin tam anlamıyla Kim Taehyung olmuştu. Sadece yaşadıkları anları değil onunla yaşamak istediği anları bile çiziyordu Seokjin. Gülümseyerek son çizdiği karakalem resmi defterden çıkarttı, Taehyung piyano çalıyordu, hep istediği gibi ona öğretmişti çünkü, resmi ait olduğu yere koyarak yatağa girdi. Bacaklarını kendine çekerek yorganı üzerine çekti, telefondan açtığı huzur dolu ses eşliğinde kısa sürede içinde Taehyung ile olduğu güzel rüyalara çekildi.
"Seninle sadece rüyalarımda buluşabiliyoruz ama az kaldı sevgilim. Hissediyorum kavuşmamıza az kaldı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade | Taejin
FanficSevgilim, seni sevmek bir kuşu kafese hapsetmek gibiydi. Varlığıyla insana huzur veren ama özgürce dolaşamayan bir kuş...Ve ben o kuşa zarar veriyorum Seokjin, beni affet ama gitmeliyim. -Kim Taehyung