19-

141 16 12
                                    


"Sevgilim,

Beni affet olur mu? Ama gitmeliyim. Öncelikle sana bunu yaşattığım için binlerce kez özür dilerim, gözlerindeki galaksilerin sönmesine sebep olacağım için, seni yarım bir ruhla yaşamaya mahkum bırakacağım için de özür dilerim sevgilim. Yemin ederim denedim Seokjin, iyi olmayı denedim. Ama ben denedikçe aklım beni düşürdü, ben kalkmaya çalıştıkça bir kez daha düşürdü. Artık kalkmak için yeterli gücü kendimde bulamıyorum ben. Bana 'sen geldiğinde kalbimde çiçekler açtı.' demiştin hatırladın mı? Gidişimle birlikte o çiçekleri soldurma sevgilim, sana yalvarırım. Çünkü o çiçekler benim Seokjin, onlar solarsa ben yok olurum. Bir hatıra bile olamam artık senin için. İstediğim bencilce biliyorum ama beni hep hatırlamanı istiyorum. Sahi, beni nasıl hatırlayacaksın? Lütfen seni mutlu ettiğim anları hatırla olur mu? Yeniden resimler çiz, sergilere katıl, hayatına devam et. Ben hiç var olmamışım gibi yapma ama olur mu? Kalbindeki yerimi unutma. Sen beni göremesen bile ben her zaman senin yanında olacağım sevgilim.

Hatırlıyor musun? İlk tanışmamızda sana bir bakış açısı kazandırdığımı söylemiştin bana. Sen bana yeni bir hayat kazandırdın Seokjin. 27 yıllık hayatımda olmadığım kadar mutlu oldum seninle olduğum sürede. Geçirdiğimiz bir andan bile pişman değilim sevgilim inan bana. Ama bu hastalık beni bitiriyor sevgilim, belli etmedim. Biliyorum kızacaksın bana ama yapamadım, sen böyle mutluyken sana ''ben ölüyorum' diyemedim. Sen böyle mutluyken ben sana bunu yapamadım. Şimdi bana diyeceksin ki; "madem beni düşünüyordun neden gittin?"
Gitme sebebim seni özgür bırakmaktı Seokjin, sen fark etmiyordun ama ilk tanıştığımız zaman gözlerinde gördüğüm parlaklık sönmüştü artık. O kadar cılızdı ki, tamamen kaybolmasından korktum ben.

Sana yeniden birini sev demeye cesaretim yok, ama geçmişte takılı kalmanı isteyecek kadar da bencil değilim. Sadece mutlu olmanı istiyorum. Gelişimle gözlerinde tek tek sönen yıldızlarını geri vermek istiyorum sana. Sakın bana öyle değildi deme. Biliyorum öyleydi, bilmesem bile hissederdim. Unuttun mu? Biz bir ruhu paylaşıyoruz seninle sevgilim. Senin ruhuna batırdığım her can kırığı benim ruhuma da batıyordu. Gözlerinde gördüm Seokjin, gülüşünde gördüm ben sana ne yaptığımı. İnan bana çok denedim, vazgeçmeyi çok istedim bundan ama yapamadım. Ben ışıl ışıl olan ruhumuzun kalan son kırıntılarını da yok etmeden gitmeliyim sevgilim. Son nefesimde bile aklımda olacağına yemin ederim. O güzel gülümsemenle canım yanmadan gideceğim bu dünyadan. Sana bir kayalıktan bahsetmiştim götürdüm seni oraya hatta. Hikâyemizin başladığı yerdeyim şimdi. Benim hikâyemin sonu olacak, ruhumu dinlendiren bu yer sonsuza kadar yanına alacak beni. Ama korkma tamam mı sevgilim? Hiç canım acımayacak benim. Sadece son bir isteğim var senden. Yalvarırım mutlu ol Seokjin, bensiz çok mutlu ol.

Hazel gibi oldum ben, etrafımda beni sevecek az insan tutmaya çalışırtım ama başaramadım, şimdi ise arkamda bir sürü insan bırakacağım için korkuyorum. Ben gittiğimde birbirinize çok iyi bakın tamam mı?

Seni çok seviyorum ve seveceğim."

Taehyung asla iyi olmamıştı, o zamanlarda yanında olamamış, anlayamamıştı Seokjin. Ruhunun yarısının günden güne öldüğünü görememişti. Kendini kandırmıştı, bir şekilde iyileşti demişti. Gülmüş eğlenmişti, kendisi böyle yaparken canından çok sevdiği adam nelerle uğraşmıştı böyle? Mektupla beraber masanın yanına çöktüğünde gözlerinden durmaksızın akan yaşlar yanaklarını ıslatıyordu. Elleri titriyor ve kafasını iki yana sallıyordu. "Hayır hayır hayır, ölemez değil mi? Beni bırakıp gidemez değil mi?"

Aynı cümleleri tekrarlıyordu şimdi. İoka girmiş gibiydi, bağırmak istiyordu rüyasındaki gibi, ama sesi çıkmıyordu. Sesini kesen sevgilisinin olmadığının farkına varmasıyla boğazına oturan yumruydu. Ne yapmalıydı şimdi? Nereye, kime gitmeliydi? Telefonu eline aldı, defalarca yanlış girdiği şifreye lanet ederken Jimin'i aramıştı ancak sesi çıkmıyordu. "J-jimin o gitti."

"Ne? Kim gitti? Nereye gitti?"

"Taehyung gitti Jimin, tamamen gitti ben...ben bilmiyorum bir mektup buldum veda etmiş bana Jimin."

"T-tamam sakin ol yanlış anlamışsındır belki, neredesin? Yanına geleceğim."

"Gitmem gereken bir yer var, oraya gideceğim. Gelir misin?"

"Tamam... ama dikkat et geleceğim hemen."

Cevap dahi vermeden telefonu kapattığı gibi odadan çıktı Seokjin, hızla evden çıkıp karşısında duran ilk taksiyi çevirdi ve gitmek istediği yeri söyledi. Tırnaklarını etime batırırken gözlerini dahi kırpmıyordu. Taehyung yapmazdı, onu bırakıp gitmezdi. Bakışları tanıdık yeri gördüğünde taksi durmuştu, vakit kaybetmeden indiğinde Jimin'e konum atarak etrafa bakmaya başladı. Dalga sesleri ürkütmüştü onu, ilerlerken gördüğü tanıdık arabayla sarsıldı Seokjin, bu Taehyung'un arabasıydı. Korkak adımlarla yanına geldiğinde içinin boş olduğunu gördü. Boğazı yırtılır gibi bağırdı.

"TAEHYUNG? BEN GELDİM NEREDESİN?"

Sessizlik. Aldığı cevap buydu. Kafasını iki yana sağladığında kenara yürüdü. Yükseklik korkusu vardı ama umrunda değildi. Ne yapacağını bilemez bir şekilde dururken saçlarını çekiştiriyordu. Neyse ki Jimin polise durumu bildiği kadarıyla anlatmış ve olay yerine giderken onlara eşlik etmişti. Arabadam inerek hızla arkadaşının yanına geldiğinde omzuna dokundu.

"Ne oluyor?"

Seokjin tek kelime etmeden mektubu uzattı, Jimin okuduğu her satırda kahrolurken kafasını iki yana salladı.

"Hayır hayır, Taehyung bunu yapmaz hayır. Bu bir şakaysa hiç komik değil Taehyung."

"O gitti...o gitti...beni burada bırakarak ne hale düşeceğimi düşünmeden gitti" ikilinin etrafında toplanan kalabalık insanlara baktı öfkeyle Seokjin. Ayağa kalkarak hepsine doğru yürüdü tek tek. Neden? Neden durdurmamışlardı onu? Neden ellerinden kayıp gitmesine izin vermişlerdi?

"Siz...bu kadar insan. O giderken neredeydiniz? Neden biriniz çıkıp engel olmadı ona? Belki şu an yanımda olurdu benim sevgilim."

Seokjin kendimi kaybetmiş gibi bağırırken etrafta olan insanların gözleri dolmuştu. Kimse çocuğu fark etmemişti ama bu gencin haykırışları hepsinin kalbini yakmıştı. Seokjin yere çökerek dakikalarca ağladı. Jimin içine attı acısını, sustu. Bıraktı Seokjin acısını yaşasındı. En yakın arkadaşı gitmişti artık.

Tırnaklarını derisine batırdığında arkadaşını yerden kaldırıp arabaya götürürken arkadaki polis ve ekipler çoktan aramaya koyulmuştu. Ama hepsinin aklından aynı düşünce geçiyordu. "Bu dalgalarda bırak sağ kurtarmayı, cesedini bulursak şanslıyız."

***

"Çok fazla yıprandı ama hala geleceğine inanıyor,ekipteki adamlar bile cesedini bulursak şanslıyız dedi. Jimin, Seokjin iyi değil."

"Biliyorum, şu an ona bir şey yapamam Jungkook." Oflayıp yerine oturdu Jungkook, olanlara hala inanamıyordu. Taehyung gitmemişti, bir kere Seokjin'i bırakıp gitmedzi ki o. Değil miydi? Kafasını iki yana salladığı sırada Seokjin'in bakışarını gördü, bomboştu. Dudaklarından tek bir cümle döküldü.

"Kim Taehyung bana geri dönmek zorunda."

Saudade | Taejin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin