İkinci kitaba hoş geldiniz!
Birinci kitabı okumazsanız bunun konusunu kesinlikle anlamayacaksınız.
Sağ ayakla girin.
+++++++++++++++++++++++++++++++++
Kim Taehyung
Aldığım nefes boğazımı yırtarcasına acıtırken soğuk havanın yüzüme temas etmesini sağlıyordum. Kalbim sıkışıyor, atmamak için kendisini zorluyordu. Vücudumun hiçbir fonksiyonu çalışmıyordu sanki. Kanım mı çekilmişti? Ruhum mu çekilmişti? Bu hissettiğim şey de neydi?
Ne yapacağımı bilmiyordum. Kalbim öylesine ağrıyordu ki. Sevgilim, seni özledim. Duyuyor musun beni? Görüyor musun? Hissediyor musun? Ben seni hissedemiyorum Jungkook... Nefes alamıyorum. Seni bekliyorum sadece. Neden beni bu kadar bekletiyorsun? O güzel benliğinin berrak su dalgalarıyla beraber oynayışını sevdin mi meleğim? Ben sevmedim. Hem de hiç sevmedim.
Şimdi sensizliğin uçurumlarındayım. Bir daha dönecek misin bana? Lütfen dön sevgilim. Canım çok yanıyor. Her aldığım nefes kalbimi sıkıştırıyor meleğim. Sahi melek mi olmuştun sen? Seni bekliyorum meleğim. Aynı yerdeyim. Beni bıraktığın yerde... Sevgimizi, aşkımızı, bakışımızı, gülüşümüzü, anılarımızı, kızımızı bıraktığın yerdeyim. İki gün oldu sevgilim neden gelmiyorsun? Sence de çok uzun sürmedi mi bu?
Aldığım nefesler bedenime göre değildi. Ben yaşamı hep kötü, zorluklarla dolu, çetrefilli bir olgu olarak bilirdim. Bilirdim ama bu kadarını beklemezdim. İki gündür boğazımdan ne yemek, ne su geçiyordu.
Jungkook yoktu. Şaka gibi bir cümleydi kurduğum... Ama o gerçekten artık yoktu. Kendisini o uçurumdan serbest bırakmıştı. Uzakta da olsa varlığına tutunup yaşadığım adam şu an hiçbir yerde yoktu. Bedenini çok aramıştım ama bulamamıştım. Kayalıklardan zorluklar içerisinde inip onu suda aramıştım ama yoktu. Tek çare olarak polisi aramak kalmıştı. Arama kurtarma, sahil güvenlik ve daha birçok birim seferber olmuştu ama onun bedenini suda bulamamışlardı.
Tanrı beni yaptıklarımla cezalandırıyor olabilir miydi? Jungkook'un benim, bizim için yaptıklarını yok sayıp ona minnet duymadığım, sadakatini yok saydığım için mi cezalandırılıyordum? Gözümde ağlaya ağlaya göz yaşı kalmamıştı, açlıktan başım dönüyordu. Bedenim bayılmadan nasıl bu kadar dayanmıştı şaşırıyordum.
En çok merak edip korktuğum şey ise Han'ın gelip 'Cun-ko babam nerede?' demesiydi. Ona ne cevap verecektim ki? 'Baban öldü.' falan mı diyecektim? Bilemiyorum, aklım çok karışıktı ve ben hiç iyi değildim.
"Taehyung, al şunu iç. Hiçbir şey yemiyorsun zaten, bir faydası dokunsun bari." Jennie gelerek elime bir bardak su ve vitamin kapsüllerini tutuşturmuştu.
Canım istemiyordu. İçsem ne olacaktı ki? Jungkook geri mi gelecekti? Hayır gelmeyecekti. O yokken yaşamanın, yemenin, içmenin bir anlamı olmayacaktı. Her şey benim suçumdu. Eğer son olan olayı yapmasaydım belki de yaşıyor olacaktı.
Düşüncesi bile yaşlarımın akmasına sebep olurken Tanrıya ölmemiş olması için dua ediyordum. Bu imkansızdı. Ne yapacağımı bilemeden zorlukla kapsüllerden birini ağzıma atıp üstüne suyu içerek mideme inmesini sağlamıştım. Bu bile midemi bulandırırken dahasını alamazdım.
Onu cidden çok özlemiştim. Nefesim gitmişti benim, yaşama sebebim gitmişti... Beni neden almamıştı yanına? Son anında bile kızımızı düşünüyordu. Ben ise... Tanrım! Çıldıracağım. Nasıl yapabilmiştim böyle bir şeyi?
"B-ben nasıl ya-yaptım bu-bunu. A-aptalım ben!" ellerim saçlarımı hırçınca çekerken tek hissettiğim kalbimin acısıydı. Geçmeyecekti. Sonsuza kadar melek olan sevgilimin acısı olacaktı içimde.
Keşke onun yerine ben ölseydim. Vücudum benden bağımsız olarak hareket ederken elime geçer her şeyi yerle bir etmeye başlamıştım. Dayanamıyordum. Yokluğuna dayanamıyordum.
"B-ben, sikeyim adi piçin tekiyim! O-onun ölümüne sebep oldum! Nasıl y-yaşayacağım bu acıyla?!" kalbimdeki acı ruhuma doğrudan ulaşıyor, içimdeki çocuğu yavaş yavaş öldürüyordu.
Ben aşkımın katili olmuştum. Bizi göğsünde taşıyan adamı hatıralarımızdan silmeye çalışmıştım. Kızımızı kendine avuntu yapan sevgilimden kızını almıştım. Onun soyadını taşıyan kızımızın soyadını değiştirip Han'a ait olan tek resmiyetini silivermiştim.
Ben aptaldım, geri zekalıydım ve hiçbir şeyi hak etmiyordum. Jennie halime acır gibi bakıyordu. Yanıma gelip, bir kez daha telkin vermek istercesine konuşmaya başlamıştı.
"Taehyung, kendini harap etme. Lütfen. B-bak olan oldu, başka yapabileceğimiz bir şey kalmadı. Kızın için ayakta kalmak zorundasın. O daha minicik, yanında sadece sen varsın."
Ben Jungkook olmadan yapamazdım ki. Nefesim gitmişti benim. Yaşama sebebim gitmişti. Nasıl dayanabilirdim Tanrı aşkına? Ciddi ciddi onu kaybetmiştim. Şaka gibi geliyordu. Sanki bir yerden çıkacak 'Hayatım, ben geldim.' diyecek gibi hissediyordum. Ama olmayacaktı. Hiçliğe gitmişti benim meleğim... Benim yüzümden gitmişti.
"Jennie... N-nasıl dayanırım? Ben canımın yarısını kaybettim, nefes alma sebebimi k-kaybettim, tek varlığımı kaybettim... Yaşamayı hak e-etmiyorum! Keşke J-jungkook yerine ben atsaydım kendimi denize. Onu bu kadar kırmamalıydım!" nefesim bile dar geliyordu boğazıma.
Nefeslerim bana fazla geliyordu. Yaşamayı hak etmiyordum. Şu an ölen ben olmalıydım. Bencil davranmayıp ona da bir şekilde hak verseydim belki ailemiz bir arada olacaktı. Jungkook'un koynunda kızımla yatıyor olmayı o kadar isterdim ki.
Kim bilir ne kadar üşüyordu o serin sularda... Jungkook donmaktan, boğulmaktan çok korkardı, nasıl da kırgınlaşıp atlayabilmişti o suya? Aklım almıyordu, artık gerçekten benim aklım hiçbir şeyi algılayamıyordu. Şuurum kayıyor olmalıydı ki gözlerim kapanmış, nefeslerim gittikçe yavaşlamaya başlamıştı.
Bayılıyordum ya da çoktan bayılmıştım. Gözümün önüne Jungkook'un silüeti gelirken, kalbime elimi götürmeye çalışarak ismini sayıkladım.
"Ju-Jungkook... G-geri gel. S-sensiz yaşayamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lo Stesso Nuovo Amore ✔(2)
FanfictionTaehyung, aşkını yitirdiğini düşünse de işler göründüğünden çok daha farklıdır. •Lo Stesso ... Amore² •Yarı text, yarı düz •Aile draması