26. Bölüm

1.3K 134 3
                                    

Geldiiii geldi, babanız geldi

Jungkook'unuz geldii

+++++++++++++++++++++++++++++++++

İlahi bakış açısı;

"Yollarımız burada ayrılıyor Jeon Jungkook. Aylarca bana arkadaşlık ettiğin için teşekkür ederim. Seni tanıdığıma çok memnunum. Arada sırada ara beni, unutma gariban arkadaşını."

Yugyeom hem duygusal, hem de dalgacı bir şekilde konuşmuştu. Bayan Jeon'un evine üç yüz metre kala durdurdukları arabanın önünde konuşuyorlardı.

"Ya Yugyeom... Seni ahmak, elbette her zaman konuşup görüşeceğiz! Sanki Amerika'da yaşıyorsun, alt tarafı kasabada yaşıyorsun!" diyerek gülümsemişti. Ardından onu kendine çekerek sıkı bir şekilde sarılmıştı bedenine.

Kendisini koşulsuz olarak iyileştirmiş, parasını ve evini onunla paylaşmış olan bu adama ne yapsa az kalırdı. Borcunu ödeyemezdi.

"Her şey için teşekkür ederim Yugyeom. Sen olmasan şu an ailemin yanına dönme fikrine sahip olmayı bırak, nefes bile almıyor olacaktım. İyi ki seni tanıdım. Sen gerçekten çok iyi bir arkadaşsın. Hep görüşelim. İstediğin zaman çık gel, haber bile vermene gerek yok." ikili daha sıkı bir şekilde sarıldıktan sonra ayrılmışlardı.

"Sen de aynı şekilde istediğin gelebilirsin. Artık evi biliyorsun. Bir gün ailenle tanışmak çok isterim."

"Tabii ki tanışacaksın. En yakın zamanda seni arayıp çağıracağım bize." arkadaşının omzunu güven verircesine sıkarken artık gitme vakti gelmişti.

"Kendine iyi bak küçük adam." eliyle asker selamı verir gibi yaptığında diğeri de aynı şekilde ona karşılık vermiş ve eve doğru ilerlemişti. İçindeki heyecan katbekat artarken arabanın içindeki adama el sallayıp öpücük fırlatmıştı. Bu diğerini gülümsetirken Jungkook ezbere bildiği sokakta evine doğru adımlıyordu.

Annesini, babasını o kadar özlemişti ki...

Büyük evin bahçe kapısının önünde durduğunda derin bir nefes alarak çocukluğunun geçtiği bahçeye adımlamıştı.

Anıları teker teker gözünün önünden geçerken aklına Taehyung ile arasının ilk bozulduğu zaman gelmişti. Sevgililiklerinin ikinci ayında kavga edip birbirleriyle iletişimi kesmişlerdi. Jungkook o sıra evden çıkmadığından Taehyung evini basmış, Jungkook aşağı inmeyince de camını taşlamıştı. Buna karşılık Jungkook aşağı indiğinde Taehyung onu görür görmez bahçe duvarına yaslamış, deliler gibi öpmüştü. Bu anı onu gülümsetirken kapının önüne çoktan varmıştı.

Heyecanlıydı. Aşırı heyecanlıydı. Kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. Nefesini düzenleyip zili çalmıştı. Her şey bitiyordu artık. Anne sıcaklığını hissetmeyeli baya olmuştu.

"Ben bakarım Mina." annesinin tatlı sesini kapının arkasından duyarken kapının açılmasıyla orta yaşlı kadın şoka girmişti. Jungkook masumca annesine bakarken gözleri dolmuştu anında.

"A-anne."

Bayan Jeon karşısında gördüğü bedenle neye uğradığını şaşırmıştı. Bu gerçek olamazdı değil mi? Jungkook aylar önce ölmüştü! Şu an karşısında duran kimdi o halde? Onun ruhu olmalıydı?!

"Git buradan! Sen gerçek değilsin, sen sadece aklımın bana oynadığı bir oyunsun! B-benim oğlum aylar önce öldü!" gözleri hissettiği korku ile birlikte olabildiğince açılmıştı.

Lo Stesso Nuovo Amore ✔(2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin