Bölüm 3: kuyu

37 4 18
                                    

(Giray'ın anlatımıyla)

Yaklaşık bir haftadır Fransanın Montepellier şehrindeyiz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yaklaşık bir haftadır Fransanın Montepellier şehrindeyiz. Fakat hâlâ o pislikten bir haber yok. Bulamıyoruz resmen, hangi deliğe saklandıysa bulamıyoruz.

Sakin olmak zorundayım, ama bunu kontrol altında tutamıyorum. Kafayı yemek böyle birşey olsa gerek. Uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum, su içemiyorum.

Onu bulmak zorundasın. Annemizi öldüren pisliği hayatta mı bırakacaksın abi?

Hayır.

"Kardeşim bi otur artık. Sabahtan beri volta atıp duruyosun küçücük oda da. Başım döndü." Utku haklıydı, durup mantıklı düşünmeliydim.

Yiğit ayağa kalktı ve çeketini giymeye başladı. Utku ve ben ona bakıp anlam vermeye çalışırken kafasını bize dönderip iki saniye ikimize de baktı
"Ne var olum, bakmayın öyle. Içim şişti yanınızda eğlence için geldim ben buraya ya. Çıkıyorum hava alacağım."

Ben gözlerimi devirirken Utku ellerini dua eder gibi açtı "Allahım sen şu çocuğa akıl ver. Zekasız kafasıyla insanlara musallat oluyor, olan bana oluyor."

Yiğit orada dikilmiş yüzünü somurtmuş bir şekilde Utku'yu izliyordu.

"Olum napim Sedat oraya Sedat buraya deyip duruyonuz. Gidiyom ben. Var mı bi isteğiniz?"

Utku'nun cevabı gecikmedi "Geri dönmemen!"

"Utku tam bir pisliksin abi!" Diye bağırdı apartman kapısında ayakkabısını giyerken.

Yiğit çıktıktan sonra Utku ayaklandı.
"Bende Esat abiyi arayayım. Belki gelişmeler vardır."

Tamam dercesine kafamı salladıktan sonra gözüm önümdeki duvarda asılı tabloya takıldı. Tablonun üstünde bir kuyu resmi vardı. O an aklıma annemin bana anlattığı kısa bir öykü geldi.

Günlerden bir gün, köylerden birinde bir çiftçinin eşeği kör kuyuya düşer. Eşek saatlerce acı içinde kıvranır ve bağırır. Sesini duyan sahibi gelip baktığında zavallı eşeği kuyunun dibinde görür.

Çaresiz çiftçi köylüleri yardıma çağırır. Köylüler kör kuyudaki eşeği kurtarmak için ne yapacaklarını düşünürler ama sonuçta onu kurtarmanın imkânsız olduğuna ve bunun için çalışmaya değmeyeceğine karar verirler.

Tek çare, kuyuyu toprakla örtmektir. Herkes ellerine aldığı küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkerek dibe döker. Bir süre sonra ise ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselir ve sonunda yukarıya kadar çıkar. Köylüler kuyudan dışarı çıkan eşeğe çok şaşırır.

İşte hayat da bazen bizim üzerimize yüklenir ve üzerimiz toz toprakla örtülüyormuş gibi olur. Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır. Kör kuyuda olsak bile...

Sessiz ÇığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin