(Giray'ın anlatımıyla)
"Sen yine anneni mi gördün rüyanda?" Utku'nun sorusu ile gözümü daldığım koltuktan ayırıp ona çevirdim.
-"Evet." Başka bir şey diyemedim.
Yine bir sessizlik oluştu odada. Zil çalınca Utku kaşlarını çattı "Benim dışımda gelen var mı yanına?"
Ayağı kalkıp kapıya yürüdüğüm sırada sorusuna cevap verdim.
-"Muhtemelen Yiğittir." kapıyı açmamla Yiğit'in yeşil gözleri ile karşılaştım.
"Pat diye kapat telefonu suratıma, geri arama, Yiğit kim ki zaten..." içeri girip kot ceketini askıya astı ve salona ilerlerken konuşmaya devam etti. "Hayır yani çok zor değil haber vermek. bak kardeşim..." cebinden telefonunu çıkarıp eli ile savuşturdu "bu bir telefon. insanlar bununla iletişim kuruyor! Şu adam bile seni benden fazla görüyor lan!" diyerek Utkuyu gösterdi.
Utku göz devirip oflayarak duymamazlıktan gelirken Yiğit yine dudaklarını araladı ve tam konuşucaktı ki ellerimle ağzını kapattım. Ve ben konuşmaya başladım.
-"Kardeşim, bi sus artık ya, ne çeneymiş 16 senedir bi kurtulamadık."
Trip atarcasına kaşlarını çattı ve geçti koltuğa oturdu. Ellerini göğsünün altında birleştirip duvara bakmaya başladı. Şaka değil, bana trip atıyordu.
-"Lan 20 yaşındasın. Büyü artık. Şu hareketlere bak, zamanında Yeşim bile bana böyle trip atmadı."
Cevap vermesini bekledim. Vermedi, hâlâ duvara bakıyordu.
-"Ne inatmış abi! Yeşim benimle böyle inatlaşmadı...iyi kızdı aslında ha."
"Bok iyi kızdı! Kız seni mahalledeki boklu Oğuz için bıraktı. Ha pardon aldattı!"
Yemi yuttu. Yiğit küçüklüğünden beri Yeşimi sevmezdi. Yeşim bizim mahallede yaşardı. Birgün Yiğit bizim mahalledeki bakkala gitmiş, bakkalda hep aldığı muzlu dondurmadan alacakmış ki bakmış dolapta son birtane muzlu dondurma, tam alıcakken birisi ondan önce davranıp dondurmayı almış. O kişi Yeşim oluyor. Bu olaydan sonra Yiğit, Yeşimi hiç sevemedi. Ve her Yeşim dediğimde sinirden deliye dönerdi.
"Maç falan mı oynasak bizim halı sahada?" Utku'nun sorusu çok cazip geldi, çünkü burda oturup düşündükçe deliye dönüyordum.
-"Olur." ayağa kalkıp odama geçtim. Siyah bir eşofman altı, üstüme basit siyah bir tişört giydim ve odadan çıkıp kapıya yöneldiğim sırada ikisi çoktan ayağı kalkmış ayakkabılarını giyiyorlardı.
Halı sahası 15 dakikalık bir mesafe uzaktaydı. Arabaya bindik. Utku yanıma, Yiğit arkaya oturdu. Kimse konuşmadı. Yiğit bile. Şu son aylarda pek konuşmuyoruz, daha doğrusu ben konuşmuyorum. Olanların üstünden 6 ay geçti fakat hâlâ dün gibi aklımda. Hergün bu gerçekle uyanmak ve düşünmek ve buda yetmezmiş gibi bunların rüyalarıma girerek uykumu bile bölerek beni yorması çok zor.
Utku beni düşünceli görmüş olacak ki radyoyu açtı. Çok sevdiğim bir şarkıyı işitti kulaklarım...
'Öncesi yok sonrası yok sanki hepsi hayaldi, bana sevgisi yok. Yokluğu çok ağır gelirdi. Kulağımda hala sesi, bir veda busesi bile bırakmadan gitti gidiş o gidiş...'
Oda böyle gitti işte. Bir veda busesi bile bırakmadan...bırakamadan. Tertemiz doğal yüzlü, kısa boylu, hayatta çok yorulmuş ama çocuğu için yaşamış, kocasından duyduğu şiddeti çocuğu üzülmesin diye 'biz baban ile oyun oynuyoruz, o yalandan vuruyo bende ağlamış gibi yapıyorum' demiş olan güçlü çok ama çok güçlü bir kadındı benim annem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlıklar
Ficção AdolescenteHepimizin korkuları vardır değil mi? Girayın da tek bir korkusu vardı. Sevdiklerini kaybetmek. Bu korku onun yakasına yapıştı, onu çok yordu ama Giray bir şekilde ayakta kaldı. Peki ya onu ayakta tutan sevdikleri de yok olursa? Babasının ölümünden...