( 21 aralık 2016)
Soğuk kış gecesi Meriç'in iliklerine kadar işliyordu. Aldığı soğuk ve kesik nefesler ciğerlerini öyle bir yakıyordu ki Meriç öleceğini düşündü. Sanki nefes alamadığı için değilde nefes aldığı için ölecekti. Peki ya kardeşine ne olacaktı? Onu bu karmaşadan kim kurtaracaktı?
Sıkıca tuttugu kız kardeşinin elini bırakmadı ve soğuğa direnerek yürümeye devam etti. Bir eli kardeşinin soğuk elini tutuyor diğer eli ise sıcak kanına temas ediyordu. Çok kan kaybetmişti. Fakat yinede direndi, kardeşini güvenli bir yere bırakmadan ölmeyecekti. Yoksa ölecek miydi?
kardeşi korkmasın diye sesinin titrememesine özen göstererek konuşmaya başladı "Abiciğim, bak bana birşey olursa..." duraksadı kızın gözleri korkudan kocaman açıldı, Meriç onu rahatlatmak için tebessüm edip cumlesini devam ettirdi "koşabildiğin kadar hızlı koşup buradan uzaklaşacaksın. Bana söz ver, olur mu?"
-"Abi ölmeni istemiyorum!" kızın gözlerinden yaşlar akmaya başladı durmaksızın.
Meriç gözlerini yumdu ve acısını biraz olsun gizlemeye çalıştı kardeşinden. Fakat başarısız oldu. Yarası canını yakıyordu. Hafif bir inleme çıktı dudaklarından ve yüzünü buruşturup konuşmaya devam etti.
"Ölmeyeceğim buda benim sana sözüm olsun. Ama sende sözünde durup kaçacaksın. Biliyosun ben güçlüyüm kaçarım bir yolunu bulup. Şimdi bana söz ver." Zorlukla konuşuyordu zamanı tükeniyordu farkındaydı.
-"Yalan söyleme! Herzaman güçlü olamazsın. Ayrıca yaran çok büyük koşamazsın!" Kardeşi hem sitemle bagırıyor hem aglıyordu.
Meriç daha fazla titreyen dizlerine engel olamadı ve yere çöktü. Nefes alış verişleri daha cok hızlandı "Bana bu haldeyken bile kafa mı tutacaksın! Ben senin abinim ve sen beni dinleyeceksin! Anladın mı?" İçten içe özür diliyordu bağırdığı için fakat bunu yapmasaydı kardeşi onu hiçbir şekilde bırakıp gitmezdi, onu dinlemezdi. Bunu biliyordu.
kız sessiz kaldı.
"Bana...söz ver...lütfen." konuşamıyordu dili ve vücudu uyuşmaya başlamıştı. Bilinci kapanmaya başlıyordu.
-"Tamam tamam! Allah kahretsin..." kızın hıçkırıkları soğukta buhara dönüştü "söz veriyorum kaçıcam."
Tebessüm etti Meriç kardeşine tüm sevgisi ile. Ölmek istemiyordu. henüz 25 yaşındaydı. Evlenip çocuk sahibi olamayacak mıydı? Eve gidince çoraplarını kenara atıp karısından azar işitmeyecek miydi? Kardeşi ile daha çok zaman geçirmek istiyordu. Onu saçma sapan görevlere değil lunaparka götürmek istiyordu. Kardeşi reşit olunca onun ile bir masaya oturup rakı içmek istiyordu. Kız kardeşinin sevgilisi olunca onu karşısına alıp tehdit etmek istiyordu "kardeşimi üzersen ağzini burnunu kırarım, estetik ameliyatı bile seni birdaha kurtaramaz!" demek istiyordu.
"Güzelim benim..." diye başladi son satırlari kardeşine "seni çok seviyorum..." diye devam etti, kelimeler ağzindan zor çıkıyordu artık, ağzında ki kan tadı midesini bulandırıyordu "lütfen yaşa...lütfen yaşa..."diye tekrar ettiği sırada arkadan birinin adım sesleri ve aniden patlayan bir silah sesi duyuldu.
Sessizlik.
-"ABIII!! MERIÇ ABII!! Ölme lütfen ölmee!" kız okadar bağırıyordu ki, sesi bu soğuk ve boş arazide yankılandı âdeta.
Meriç artık üşümüyordu. Vücudu ateş gibiydi, yanıyordu resmen. Kollarının arasında ki kardeşine son bir kez bakıp son kalan nefesi ile bir cümle kurdu ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlıklar
Ficção AdolescenteHepimizin korkuları vardır değil mi? Girayın da tek bir korkusu vardı. Sevdiklerini kaybetmek. Bu korku onun yakasına yapıştı, onu çok yordu ama Giray bir şekilde ayakta kaldı. Peki ya onu ayakta tutan sevdikleri de yok olursa? Babasının ölümünden...