10

4.2K 498 106
                                    

Titanium - Sia

Genç adam kıyafetlerini valize koyarken dün geceyi düşünüyordu. Ölse bile artık yaşamasının bir sebebi vardı. Eğer bomboş bir hayat geçirip ölseydi ona işkenceden başka bir şey olmayacaktı. Lee Minho ona bir hediyeydi. Şimdi daha iyi kavrıyordu her şeyi.

Gerekli kıyafetleri çantasına koyduktan sonra fermuarı kapattı. Kapının aralanmasıyla gözlerini oraya çevirdi.

" Bunları ye. "

Genç adam hayranlıkla baktı büyüğüne. Getirdiği tepsiyi alıp teşekkür etti.

" Sen yedin mi? "

" Ben her türlü yerim şu an önemli olan sensin. "

Genç adam aldırmadan tepsideki hamburgeri bölüp diğer yarısını büyüğünün ağzına sokuşturdu. İkisi de birbirinin dolmuş yanaklarına bakarken gülmeye başladılar.

Onlar da böyle anlaşıyordu. En kötü anda bile eğlenecek bir şey buluyorlardı. Ağızları dolu güldükleri için birkaç kez ölüm tehlikesi atlatsalar da şimdi sakin bir şekilde oturup birbirlerine bakıyorlardı. İkisi de karşısındakinin her bir detayını beynine kazımak istiyordu.

" Ne kadar kalacaksın? "

" Bilmiyorum peşimi ne zaman bırakırlarsa o kadar. "

" Anladım. "

Bir süre daha birbirlerine baktıktan sonra küçük olan sarıldı büyüğüne. Korkuyordu. O sadece mutlu olmak istiyordu. Sadece mutlu olmak.

Büyük olan başını okşadı küçüğünün. Onun da gözünden yaşlar akmaya başladı.

" Şş geçti, tamam. "

Küçük olan büyüğünün kucağında sarsıla sarsıla ağlıyordu. Pes etmişlik vardı biraz. Ama savaşması lazımdı. Savaşmazsa baştan kaybedecekti. Ama...

" Korkuyorum Minho. "

Büyük olan başını göğsüne bastırdı küçüğünün. O an tüm benliğiyle istedi şu lanet evden çıkabilmeyi, birisi küçüğüne sataşırsa koruyabilmeyi veya onu sinemaya götürüp sürpriz yapmayı , en önemlisi o babası olacak piçi ondan uzak tutmayı.... Ama yoktu olmuyordu. Koruyamıyordu küçüğünü yine ve yine zararsız bir kediden farkı yoktu. Yine koruyamadı küçüğünü, yine. Küçük hep korumuştu onu, ama o koruyamıyordu.

Küçüğünün başına öpücükler kondurdu büyük olan. Sadece geçti diyebiliyordu. İkisi de biliyordu geçmediğini. Ayrıldıklarında küçük olan yanağında biriken yaşları sildi ve kocaman gülümsedi. Bunu gören büyük, her şeyi unutup o da gülümsedi.

" Artık gitmem lazım. "

Küçük olan valizinin kenarına geçip kulpundan tuttu. Büyüğü de ayaklanırken konuştu.

" Burada vedalaşalım. Yoksa.... gidemem. "

Geri oturdu büyüğü bu sözleriyle. Sevdiği adamın arkasından baktı. Ve kapı sesini duymasıyla yatağa çöktü ve ağlamaya devam etti.


..........

Genç adam gözleri dolu dolu indi merdivenleri. Bir yandan gözündeki yaşları siliyor bir yandan valizini sürüklüyordu. Sonunda binanın dışına çıktığında gözlerini sildi son kez. Güçlü durmalıydı babasının karşısında.

Cebinden telefonunu çıkarıp taksi çağırdı. Dün Hyunjin ile konuşmuş ve ona bir ev bulmuşlardı. Hyunjin'in her şeyden haberi vardı. Onunla çoğu yönden benziyorlardı. Hyunjin'in de ailesi onu yönelimi yüzünden reddetmişti ama onlar oğullarını fazla seviyorlardı. Sonuç olarak araları düzeldi. Sevgilisi Jeongin o kadar tatlıydı ki annesi bile ısınmıştı çocuğa. Keşke ben de öyle olsam diye düşündü genç adam. Aile sevgisi ona hep farklı gelmişti. Hatta gelmemişti bile.

Taksinin korna sesiyle irkildi genç adam. Adam valizleri bagaja atarken koltuklardan birine geçti. Yol boyu sessiz süren yolculuk sonunda varmıştı eve. Şimdi tek kalan şey beklemek olacaktı. Her şeyi zaman gösterecekti.


.............................................................................................................................


Han'ın yaptığını saçma bulan varsa eğer ki öbür bölümde her şeyi anlayacak😶

Ofofof kaos estiresim de estiresim var🙃


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


cat [minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin