All I ever wanted was the world

2K 217 178
                                    

Primadonna - Marina

Osamu kahvaltıdan sonra evine gitmek için ayaklanırken Rintarou da onunla birlikte çıkmıştı ve yalnız bırakmıştı Shinsuke'yi, bu gün geçeli 1 hafta oluyordu.

Rintarou şu an uzandığı yatağında belki de yirminciye Shinsuke'yi ararken kaşları iyice çatıldı. Ona bir türlü ulaşamıyordu, yer yarılmıştı da Shinsuke içine girmişti sanki. Endişeleniyordu, kimsenin ondan haberi yoktu.

Telefonunu fırlatırcasına yanına bırakırken ayaklandı ve üzerini değiştirmeye başladı, böyle endişelenmek onluk bir şey değildi bu yüzden biraz kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı. Hazırlandıktan sonra saat gece yarısına gelirken evden çıktı ve tanıdığı kişilerin olduğu bir mekana ilerledi.

Girdiği mekanda gözler direkt üzerine çekilirken yüzüne her zamanki sahte ama etkileyici gülümsemelerinden birini kondurdu.

Daha fazlasını istiyordu, her şeyin daha fazlasını istiyordu. Her şey onun olsun, herkes ona baksın ve onu tanısın istiyordu. İnsanların onun çevresinde dört dönmesi hoşuna gidiyor ve onu eğleniyordu. Bir gün gelecek çok parası olacak, istediği her şeyi elde edecekti ve daha da çok insan tanıyacaktı onu.

Rahat adımlarla kalabalık grubun arasına ilerlerken onu görenlerin yüksek sesli konuşmalarına eşlik edercesine ellerini cebine yerleştirdi.

"Rintarou, biraz çalacağız. Sen de çalsana? Uzun süre oldu birlikte çalalı." Baterist bir arkadaşı bagetleriyle onu dürterken kalabalık da onaylarcasına ellerini çırpıp kahkahalar attı.

"Eh, sizleri kıramam değil mi?" Sahte bir tavırla reverans yaparcasına sırıtıp eğilirken ona uzatılan elektro gitarı aldı.

Birkaç dakikalığına çalarken insanların onda kilitlenen bakışlarıyla hiçbir şey umurunda değildi. Ne Osamu ne Atsumu ne de Shinsuke. Sadece andaydı, sadece eğleniyordu. Sahneden inmek için gitarı ona veren kişiye uzatırken kalabalığın içinde gördüğünü düşündüğü yüzle duraksadı.

Annesinin yüzüydü bu yüz.

Onu görmemiş gibi sırtını dönerken hiçbir şey fark etmemiş rolü oynamaya karar verdi. Annesi görmek istediği son kişiydi şu anda.

Saatler birbirini kovalarken, Rintarou lavaboya gitmek için adımlarını loş koridora yönlendirdi. Annesi karşısına çıkınca birbirine benzeyen iki yüz, iki vücut göz göze geldi. Annesi ile arasındaki yaş farkı normal anne ve çocuklara göre daha azdı, babasının kim olduğundan bile emin değillerdi. Bu yüzden annesi hem genç hem çekici gözüküyordu, sanki 'bir anneymiş' gibi sırıtmıyordu gençlerin arasında. Rintarou'dan tek farkı badem şeklindeki mavi gözleriydi. Yan yana durduklarında kardeş gibi gözükmeleri Rintarou'yu hep rahatsız etmişti.

"Neden buradasın?" Rintarou'nun sesi buz gibi çıktı, az önceki umursamaz tavrından eser yoktu.

"Nereye geldiğini merak ettim," kollarını birbirine bağlayıp göğsünde birleştirdi. "ayrıca bu mekanın sahiplerini tanıyorum. Davet de edilmiştim." dar omuzlarını hafifçe silkti.

"Ah, bildiğim iyi oldu. Bir daha gelmeyeceğim mekanlar listeme yeni bir isim daha ekledim." Rintarou alaycı bir sırıtışla konuşurken annesi de kaşlarını hafifçe kaldırdı.

𝘨𝘳𝘦𝘦𝘥𝘺. -𝘴𝘶𝘯𝘢𝘰𝘴𝘢 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin