yirmi bir

53 4 10
                                    

"Bende seni güzelim, bende seni."

---

Bazen bir fırtına çıkardı; balkon demirlerini sallayacak kadar güçlü, dışarıda olan insanların kıyafetlerini parçalara ayıracak kadar hırçın.

Ardından bir yağmur inerdi yeryüzüne. Derin bir nefes alıp fırtınanın dineceğini umduğun sırada, seni bir kez daha şaşırtıp daha da güçlenirdi. Nefes almak için araladığın ağzına, fırtınanın uçurduğu kumlar doluşurdu.

Hayat gibiydi işte; üzerini kapatıp seni güçsüz düşürmeye çalışanlara karşı verdiğin mücadele, bir fırtınanın yağmur ile verdiği mücadelenin aynısıydı.

Beğenmediğin hayatından kanatlanıp gitmek için fırtınanın seni uçurmasını beklerdin. Belki sevdiğine, belki de seveceğine.

Başımdaki bereyi çıkartarak kahverengi saçlarımın havada kanatlanmasına izin verdim. Bazıları kurtulacaktı benden, bazıları ise devam edecekti hücrelerimde kalmaya.

Her adım attığımda postallarıma düşen yağmur damlaları artıyordu. Onunla eş zamanlı olarak, postallarımın kenarındaki gümüş renkli kısa zincirlerden sesler geliyordu.

Yağmur ve fırtınanın savaşı sonsuza kadar devam edecekmişcesine şiddetini arttırmaya devam ederken bu durumdan şikayetçi değildim.

Belki şikayetçiydi onlar; belki kırmak, zarar vermek istemiyorlardı birbirlerine.

Ama onların doğasıydı bu. İnsanoğlunun yaşamak için nefes almasına eş değerdi.

Savaş ortamına rağmen suratımda oluşan gülücüğe hakim olmadan adımlarımı daha da hızlandırdım. Hiç umursamadan, su birikintilerinin içine postallarımı daldırıp çıkardıkça aramızdaki mesafe kapanıyordu.

Su birikintileriyle beraber, aramızdaki mesafe de dağılıp gittiğinde tek kelime dahi etmeden kollarımı beline doladım.

Islak saçlarımın arasına daldırdığı burnundan derin bir nefes aldı. Kolları ise vücudumu sarıp sarmalıyordu.

İşte günlerdir yokluğunu çektiğim güven hissi yerini tekrar doldurmuştu. Soğuğun emareleri kalmamıştı vücudumda.

Oldukça zor bir şekilde ondan ayrıldığımda, parmak uçlarımda yükselip yanaklarına kocaman birer öpücük bıraktım.

Gülümsemesiyle beraber gözleri de kısılmıştı.

Dayanamayıp tekrar kollarımı beline dolarken, "Seni çok özledim." diye mırıldandım.

Başımın üzerine bir öpücük kondurduktan sonra, "Bende seni güzelim, bende seni." dedi.

O anda gökyüzü büyük bir gürültüyle inlemişti. Refleks olarak beni iyice bedenine çekti.

Sesimin boğuk boğuk çıkacağını bildiğim halde, "Neden gelmedin o zaman günlerdir?" dedim.

Güzel parmaklarını saçlarımın arasından nazikçe geçirirken, "Geldim işte, buradayım. Hep olmak istediğim yerdeyim."

"Beni bir daha bu kadar yalnız bırakma."

Cevap vermese de, başını salladığını hissetmiştim.

Yelkovan ve akrep, o küçücük çemberi ne kadar turladı bilmiyordum.

Sonunda bedenlerimiz ayrıldığında, yüzüme yapışan ıslak saçlarımı kenarlara çekti. "Hasta olacaksın."

"Umrumda değil."

"Ama benim umrumda. Hadi odana çık, lütfen."

İstemeye istemeye, su birikintilerinin içinde sürüklenen postallarımla geldiğim kısa mesafeyi tekrar gittim.

bölümsonu
6.5.21

-COK HEYECANLIYIM AAĞAĞAĞĞAĞA

dr.

her zaman hakliyim||textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin