otuz bir

31 2 6
                                    

"Ona açılmamı mı bekliyorsun?"

---

Topuklu ayakkabılarının sesinin ritmine uyup poposunu kıvırarak sınıftan çıkan edebiyatçının arkasından göz devirdim.

Derste konuştuğumuz için yine azar işitmiştik fakat çok umrumda olduğu söylenemezdi.

Sınıf hızlı bir şekilde boşalırken ben hala sıramda oturmuş masanın üzerini karalıyordum.

Yanımdaki beden ayaklandığında başımı kaldırarak ona baktım. "Hadi, çıkalım hava alalım."

Oflandım. Hiçbir şey yapmayıp gün içinde tamamen oturmak istiyordum. Ekstradan enerji harcamak gerçekten beni fazlasıyla yoruyordu.

Biraz daha başımda dikildiğinde her halukarda onu dinleyeceğimi bildiğimden ayaklandım.

Yanlarında birsürü cebi olan gri okul pantolonumu düzelttikten sonra okulun sweatshirt'ünün cebine ellerimi sokarak sıranın etrafından dolandım.

Her ne kadar ruh sağlığım için iyi olmasa da Emre'yi görecek olmak bir şekilde beni mutlu ediyordu.

Eğer Emre'ye yazarken oluşturduğum karakter sahte olmasaydı, yani o kişi gerçekten ben olsaydım şimdiye kadar çoktan Emre'yle konuşmuştum.

Fakat o kız ben değildim. O karakterin zıttı neyse ben oydum. Aslında bunu ilk başta Emre'nin beni anlamaması için yapmıştım ama şimdilerde gerçekten o karakterde olmak istiyordum.

Eğlenmesini bilen, umursamaz, hiçbir şekilde morali düşmeyen...

İkimiz yan yana sınıf kapısından çıkarken etrafa göz atarak koridorun sonuna doğru yürümeye devam ettim.

Koridorda kız grupları toplanmış oldukça hararetli bir şekilde fısıldaşıyorlardı.

Hiçbir zaman böyle bir kız grubum olmamıştı. Hatta hiçbir zaman bir arkadaş grubum olmamıştı. Kimse arasına almamıştı beni.

Sadece o sahip çıkmıştı bana. Doğduğumdan beri her anımda o vardı yanımda. Düştüğümde kendi başıma ağlarken yere çöküp göz yaşlarımı o silerdi. Okulda saçlarım bozulduğunda o düzeltirdi. Kıyafet alışverişi yaparken o yardımcı olurdu seçmeme.

Ona olan sevgim tekrar içimde kabarıp kollarıma biriktiğinde beklemeden ona sardım vücudumu.

Her zaman hazırdı ona sarılmama, her zaman hazırdı akacak göz yaşlarımı silmeme. Yine beklemeden sardı kollarını etrafıma, yine dünyada sadece birbirimize sahipmişiz gibi davrandık.

Koridorun sonundan merdivenlere yöneldiğimizde üzerimizde olan tüm bakışların ikimiz de farkındaydık. Ama her zaman olduğu gibi yine umursamıyorduk.

İnsanların çevresindeki ilişkilere kafa yormayı acilen bırakması gerekiyordu. Ya da her karşı cinsin arasında aşk gibi duygusal bir ilişkinin olmadığını anlamaları.

Merdivenlerden son basamağa bastığımda tam karşındaki sınıfın kapısı açıldı. İçeriden çıkanlar Emre ve Emirhan'dı.

Nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle gözlerimi yüzüne çıkarttım. Elleri okul pantolonunun cebinde yürürken yanımdan geçip gidecekti ki omzum ona engel oldu.

Bana çarptığı halde ilerlemeye devam etti. Dönüp özür dilemesini beklemiyordum fakat bana ezik bir şeymişim gibi bakmasını da beklemiyordum.

İlk önce bana ardından vücuduma baktı. Daha sonra beline sımsıkı sarıldığım bedene baktı. Ona bakmak için başını kaldırması komik görünüyordu fakat gülmemeliydim.

Emre ve Emirhan tekrar arkasını döndüğünde, "Yazık be kızım." diye kulağıma fısıldanan sese kulak kesildim.

"Yapacak bir şey yok."

Kollarımı vücudundan ayırıp merdivenlerin sonundaki duvarın yanına dikildim. O da karşıma geçmişti. "Sana nasıl baktığını görmemiş olamazsın."

"Gördüm."

Çene hatları her zaman fazlasıyla keskindi. Çenesini sıktığını ise boynunda beliren damardan anlıyordum. Sinirlenip konuşamadığı zamanlar sıkardı kendini. "Neden bir şey yapmıyorsun peki hala?"

Omzumu açık renkli duvara dayayarak başımı da aynı bölgeye yasladım. "Ona açılmamı mı bekliyorsun?"

"Hayır, bundan bahsetmediğimin farkındasın."

Neyden bahsettiğini adım kadar iyi biliyordum fakat istediği şeyin benim elimde olmadığının farkına varması gerekiyordu. Derin bir nefes çekti ciğerlerine. "Bunu; içinde ona karşı hissettiğin her neyse, bitirmelisin."

Gözlerimi kapattım. Bende istemezdim insanları aşağılayan, onları ezen, kibirli bir insana aşık olmayı ama bunu engelleyememiştim. İçimi asla terk etmeyen sonsuz iyilik onun değişebileceğini fısıldıyordu durmadan bana.

Ellerini iki koluma atıp omuzlarımdan aşağı doğru okşadı. Omuzlarını düşürmüştü. Saçlarıyla aynı renk olan koyu gözleri her zamanki gibi ilgiyle ve şefkatle bakıyordu bana. "Bak, bunun senin elinde olmadığının fazlasıyla farkındayım fakat bir şeylere dur dememiz de gerekiyor."

Bir kez daha beni anladığı için ona teşekkür edeceğim sırada tiz bir kız sesi aramıza girdi. "Sizi bedenci çağırıyor."

bölümsonu.
1

8.6.21

dr.

her zaman hakliyim||textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin