one

1.3K 94 51
                                    

Jennie elindeki kitabı bıkkınlıkla kenara koydu. Taehyung yüzünden hiçbir şey anlayamıyordu. Heyecanla diğerlerine dün gece oynadığı oyundaki zorlu leveli nasıl geçtiğini anlatıyordu. Diğerleri ise onu ilgiyle dinliyordu. Sanırım erkekler aynı oyun hakkında günde en az beş kez konuşmaktan bıkmıyordu.

"Jennie sen de mi buradaydın?" Yaklaşık beş dakikadır sırasının önünde saçma muhabbetler döndürdükleri kişiyi yeni fark ediyor olmaları onu sinirlendirmişti. Ama yine de sevimli bir şekilde gülümseyerek başını 'evet' anlamında salladı. Onlar yakın arkadaşlarıydı. Her ne kadar bazen onu yoksaysalar da.

Oyun konusunu bitirmiş bu sefer de okuldaki kızlar hakkında konuşmaya başlamışlardı. Yüzde elli oyun, yüzde elli kız muhabbeti.

"Yeni gelen kız hayatımda gördüğüm en güzel kız olabilir." Jungkook bunu söylerken gözlerindeki parıltı fazlasıyla ortadaydı. Jennie göz devirirken sohbete dahil oldu. "O kadar da güzel değil, abartıyorsunuz." Jimin ve Jungkook alayla gülmeye başladı.

"Hadi ama Jen, bu kadar kıskanç olma." Jennie o kızı hiçbir şekilde kıskanmıyordu. Ama bunu onlara anlatmakla uğraşmayacaktı çünkü anlamayacaklarını biliyordu. Bu yüzden sessiz kalmayı tercih etti.

"Abartılacak kadar güzel değil ama oldukça çekici." Taehyung elindeki telefona bakarken mırıldandığında diğerleri inanamaz bir şekilde ona baktı. O, kızlarla pek ilgilenmeyen bir tipti ve ilk defa bir kızı çekici bulduğunu dile getirmişti.

Taehyung üstündeki bakışları fark edince sırıttı ve devam etti. "Ama yine de umrumda değil. Oyun karakterleri hala gözümde daha çekici." Bu dedikleri sadece Jennie'nin hoşuna gitmişti. Jimin ve Jungkook ikilisi ise Taehyung'un saçmaladığını düşünüyordu.

×

"Fizikten ölene kadar nefret edeceğim!" Sıramdaki test kitabını sert bir şekilde kapattım. Bakışların benim üstümde olduğunu fark ettiğimde yanaklarım kızardı. Sanırım fazla yüksek bir ses tonu kullanmıştım. Utançla başımı öne eğerken herkes kendi işiyle uğraşmaya geri dönmüştü.

Fizik dersi her zaman başarısız olduğum bir dersti. Yaklaşık bir hafta önce sınav olmuştuk ve çalıştığım için önceki sınavlara göre daha iyi bir kağıt vermiştim. Az önce de kendimi gaza getirmiş ve biraz daha çalışırsam başarabileceğime inanmış bir şekilde fizik testi çözmeyi denemiştim. Ancak on üç soruda dokuz yanlış çıkarınca yeniden kararımı vermiştim. Ben asla fizik yapamayacaktım. Bu yüzden hayatım boyunca fizikten nefret edecektim.

Ders zili çalınca arkadaşım Mina dedikodu yapmayı zar zor bırakıp yanıma oturmuştu.

"Jisoo, popon sırana mı yapışıyor? Neden teneffüslerde sadece sıranda oturuyorsun?" Her zamanki gibi sınıftan çıkmamam, hatta sıramdan kalkmamam konusunda söylenmeye başladığında derin bir nefes aldım.

"Sıramda oturmayı seviyorum." Mina bana sinir bozucu bakışlarını atmaya başlamıştı.

"Umarım bir gün gerçekten popon sırana yapışır." Dediklerine karşın ona inanamaz bakışlarla bakarken içeriye Bayan Kim girmişti.

"Oturabilirsiniz." gözlüğünü düzelttikten sonra elindeki çantadan kağıtlar çıkarmaya başladı. Tüm sınıf homurdanmaya başlarken Bayan Kim'in suratındaki o şeytani ifade geç olmadan yerini bulmuştu.

"Sınavlarınızı okudum çocuklar ve gerçekten hayal kırıklığına uğradım. Yeterince çalışmamışsınız." Dedikleriyle göz devirirken bir kez daha bu kadını sevmediğimi anlamıştım. Fizikten nefret etmemin sebeplerinden biri de bu kadındı. Aslında o kadar da kötü bir anlatımı yoktu ama dersi öğrenciler yerine kendisi kaynatırdı. Fizikten çok eşiyle olan sorunlarını dinliyorduk.

Gerçekten otoriter bir öğretmen gibi görünüyordu ama aslında öyle değildi. Sınıfı çoğu zaman susturmayı bile beceremiyordu. Ama asıl sevmeme sebebim şuydu: Öğrencilerin düşük not almasından zevk alıyordu. Hatta puan kırmak için büyük bir çaba sarf ediyordu. Düşük alan öğrencilerin notlarını açıkladığı zamanlarda gözlerindeki o parıltıyı fark etmemek imkansızdı.

Sınıf listesine göre notları okurken sıra bana yaklaştığında elimi kalbime görürdüm. Bayan Kim fizik öğretmenimiz olduğu sürece ellinin üstünde not almam imkansız gibiydi. Hem fizik yapamıyordum hem de merhamet edip puan vermek yerine daha da çok puan kırıyordu.

"Kim jisoo, 19." Gözlerim kocaman açılırken kendime hakim olmaya çalışıyordum. 19 mu? Bu kadın ciddi miydi? Bu sınava gerçek anlamda çalışmıştım ve önceki sınavdan bile çalışmamış olmama rağmen 24 almıştım. Hatta bu sefer yapabildiğim bir iki konu bile vardı. Ayrıca otuzdan düşük, kırktan yüksek alacağımı düşünmüyordum.

Ben hala şaşkınlığımı üstümden atamamışken notların hepsi açıklanmış, Bayan Kim sanki kendisinde hiçbir kusur yokmuş gibi sınıfı azarlamıştı ve ders de böylece bitmişti.

Birkaç dakika sonra sıramdan kendimden emin bir şekilde kalktığında Mina inanamaz bir şekilde bana dönmüştü.

"Oha sırandan mı kalktın sen?" Gözlerimi kısarak ona döndüm ve kafamı evet anlamında salladım.

Daha sonraysa bu sefer emin adımlarımla kapıya yürümeye başlamıştım. Arkamdan "Nereye gidiyorsun?" Diye seslenen Mina'ya tekrardan döndüm ve yanıtladım. "Bayan Kim'e hesap sormaya." Geri önüme dönmeden önce kendimi gerçekten havalı hissetmiştim. En azından önüme dönerken kafamı kapının köşesine vurana kadar.

Umarım yayımdan kaldırmam ve olaylara geçebilirim:(

no love𒆜vsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin