four

694 81 38
                                    

"Yan yana durduğunuzda harika bir çift gibi görünüyorsunuz." Başımı hemen sağ tarafımda duran Mina'ya çevirdiğimde aptal aptal sırıttığını görmüştüm. Ona anlamsız bakışlarımı sunduğumu fark edince kimden bahsettiğini söylemeye karar vermişti. "Kim Taehyung. Ondan bahsediyorum."

Söylediği ismi duyduğumda gözlerimi devirmeden edememiştim. Taehyung ile sabah okula giderken karşılaşmıştık ve beraber gelmiştik. Ama Mina ve onun gibiler bunu farklı yerlere çekmeye dünden hazırlardı. Sonuçta birkaç gündür onun da içinde bulunduğu popüler bir grupla takılıyordum ve herkesin gözü üzerimdeydi.

"O hayal ettiğin şey anca rüyanda olur" Dedim başımı sıraya yaslarken. Mina da benim gibi başını sıraya yaslamıştı ve birbirimize mal mal bakmaya başlamıştık.

"Aslında gerçekleşen rüyalarım var." Sırıtmaya başladığında sıranın altından ayağımla bacağına geçirmiştim ve böylelikle acıyla inlemişti. Daha sonraysa o da benim bacağıma ayağıyla vurmuştu. Hem de benim ona vurduğumdan daha sert. Acı dolu bir şekilde bağırdığımda sınıfta tek olduğumuza şükür etmiştim.

Elimi bacağıma götürüp ovalamaya başladım. Mina ise ne kadar sert vurduğunu yeni anlamış gibiydi. Bacağımı sıranın üstüne koyup ona eserini gösterdiğimde bana mahçup bir şekilde bakıyordu.

"Saçını çekmeme izin verirsen ödeşiriz." Mina korkuyla kendini geriye çekmişti. Bir kız için saçının çekilmesi büyük bir acıydı. Fakat arkadaşının bacağını sakatlamanın bir cezası olmalıydı.

"Hayır, saçım olmaz." Sınıfta kovalamaca oynamaya başlamıştık. Saçlarını elleriyle korumaya çalışıp kaçan Mina ve onu yakalamaya çalışan ben.

Daha sonra olan ise utanç kaynağıydı. Hızlanarak kaçmaya başlayan Mina yüzünden ben de hızlanmıştım. Daha sonraysa bir güzel yere yapışmıştım. Ama yere yapışmama tanık olan tek kişi Mina değildi.

"Bayan Jung seni çağırıyor." Yerde yüz üstü yatmaya devam ederken bana bakarak söylediği kelimeleri utançla dinledim. Bu halime gülmemek için kendini zorladığı çok belliydi. Rezil olmaya yabancı değildim ama neden Taehyung'un önünde rezil olmuştum ki? Ayrıca ben neden Taehyung'a rezil olmaya bu kadar takılmıştım.

Sınıftan geri çıkışını izlerken nihayet yerden kalkmak aklıma gelmişti. Sevgili arkadaşım Mina'ya döndüğümde bana en uzak köşeye sinmiş, yavru kedi gibi bana bakıyordu.

"Senin işini bitireceğim." Elimle boğazımı kesiyormuş gibi yaparak tehditimi savurdum ve hızlıca sınıftan çıktım.

Koridorda Taehyung'u görmemek beni rahatlatmıştı. O düşüşe tanık olmasından sonra onunla bir süre karşı karşıyaya gelmemek en iyisiydi ama bunun imkansız olduğu bunu düşündüğüm sıra aklıma gelmemişti.

Nihayet öğretmenler odasına geldiğimde kapıyı yavaşça açıp içeriye girdim. Bayan Jung'un masasın yaklaştım ve boğazımı temizledim. "Beni çağırmışsınız hocam." Elindeki dosyaları inceliyordu ve anladığım kadarıyla bir etkinlik olacaktı.

"Senden bunu sınıfına duyurmanı istiyorum." Dosyadan çıkardığı kağıtları elime aldım ve incelemeye başladım. Gezi için izin dilekçesiydi. "Ayrıca parayı da senin toplamanı istiyorum." Başımı tamam anlamında salladım ve başımı eğerek odadan çıktım.

Tam da adamını bulmuştu ayak işlerini yaptırmak için. Geziyi kendisi de duyurabilirdi ve genellikle öğretmenler duyurmaz mıydı böyle şeyleri? Okuldaki çoğu öğretmen gerçekten sinir bozucuydu. Ayrıca para toplamak da sinir bozucuydu. Neyse ki zorunlu bir etkinlik değildi de para vermeyenlerin yedi yirmidört peşinden koşmak zorunda kalmayacaktım.

Sınıfa girdiğimde sınıfın dolmaya başladığını görmüştüm. Öğle arası bitmek üzereydi. Herkes kendi işindeyken boş bir kâğıda yazı yazan arkadaşımın yanına gittim. "Gezi yapacaklarmış." Dedim önündeki boş sıraya oturup ona dönerken. "Nereye gidiyoruz?" Elindeki kalemi heyecanla bırakıp bana dönmüştü. Elimdeki kağıtları sıranın üstüne bırakıp umursamazca mırıldandım. "Jeju adası. Bir gece kalacakmışız."

"Oha çok iyi." Sıranın üstünden bir dilekçe alıp incelemeye başladı. "Madem bu kadar mutlu oldun sınıfa bunu duyurup kağıtları dağıtmaya ne dersin?" Diye sordum. İşi tabiki de Mina'ya kakalamaya çalışıyordum. Yüzünü buruşturup kafasını hayır anlamında salladı. Evet, iş bana kalmıştı.

Derin bir nefes alıp saate baktım. Dersin başlamasına 5 dakika vardı. Öğrenci zili çaldığında sınıf biraz daha dolduğunda duyurup kağıtları dağıtma kararı aldım. Daha sonra oturduğum yerden kalkıp kendi sırama -Mina'nın yanına- geçtim.

×

"Geziye geliyorsun değil mi?" Hiç beklemediğim bir anda kolunu omzuma atan Jennie ile ödüm kopmuştu. Ama yanındaki şahısı da görünce bu sefer utanç kaplamıştı bedenimi. Onun ne işi vardı ki?

"Evet." Dedim sesimin düzgün çıkmasına dikkat ederek. Ancak hiç de başarılı olamamıştım. Şu an kafamı duvarlara vurmak istiyordum. Jennie gülümseyip sordu. "Bir şey mi oldu?" Başımı hemen hayır anlamında salladım. Daha sonra bakışlarım hiçbir şey söylemeden sessizce yanımızda yürüyen Taehyung'a kaydı. Jennie bunu fark etmiş olacak ki o da o tarafa bakmaya başladı. Daha sonra bana dönüp fısıldayarak konuşmaya başladı.

"Çok hoş değil mi?" Gözlerim büyürken ona mal mal bakmaya başladım. Kolunu omzumdan çekti ve sol tarafımdayken bu sefer sağ tarafima geçti. Böylelikle ikisinin ortasında yürüyordum şu an. Beni biraz sol tarafa ittiğinde, bize anlamsız bakışlar atan Taehyung'u fark ettim.

"Dikkatli gidin." Jennie son kelimesini uzatarak söyleyip yolunu değiştirmişti.

Şimdi yüzde yüz emindim. Jennie, Taehyung ile benim aramı yapmaya çalışıyordu.

Kitaba baştan göz attım 2. bölümü yazarken ne yaşıyordum acaba merak ettim.

Jisoo ve Taehyung'u yakınlaştırana kadar 50 bölüm daha yazarım sanırım

no love𒆜vsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin